Selim Somçağ
Selim Somçağ selim@selimsomcag.org Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çin nereye koşuyor? - 2

11 Kasım 2022 Cuma

Çin 1978-2011 arasında yılda ortalama yüzde 10 büyümüştü. 2012-2021 döneminde ise Çin’in ortalama büyüme hızı yüzde 6.7 oldu. Demek ki Çin’de büyümenin yavaşlaması bu yıl ortaya çıkmış yeni bir olgu değil, 10 küsur yıldır süregelen yapısal bir yavaşlama söz konusu.

Çin’in büyümesinin 2012’de neden hız kestiğini anlayabilmek için önce Çin’in 1978-2011 döneminde neden çok hızlı büyüyebildiğini anlamamız gerekir. Gübre yüzü görmemiş kıraç bir tarlaya atacağınız bir torba gübre verimi yüzde 50 artırıyorsa, gelecek yıl iki torba gübre atılınca verim bir yüzde 50 daha değil ancak yüzde 30 artar. Üç torbayla yapılan gübrelemede ilave verim artışı ancak yüzde 10 olurken tarlaya dört torba gübre atılırsa ilave verim artışı sıfır olur. Bu ekonomide bütün üretim faktörleri için geçerli olan azalan getiri yasasıdır. Çin’in 1978-2011 arasındaki mucizevi büyüme başarısının arkasındaki ilk etken budur.

Mao 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurduğunda Çin geri bir tarım ülkesiydi. SSCB’nin yardımıyla 1953 yılında başlatılan Birinci Beş Yıllık Plan sanayide hedeflerine ulaştı. Ancak 1956’da Stalin’in ölümünden sonra SSCB’nin yeni lideri Kruşçev’in Stalin’i eleştirmesi koyu Stalinist olan Mao ile SSCB arasına kara kedi girmesine yol açtı, başka anlaşmazlıkların da devreye girmesiyle iki ülke birbirinden uzaklaştı. 1958’teki İkinci Beş Yıllık Plan’da artık önemli bir Sovyet desteği yoktu, Mao tek yetkiliydi. Mao bu plana tarımda özel mülkiyetin kaldırılıp kolektivist üretime geçilmesi hedefini koydu. Bu karar tarımsal üretimde büyük bir gerilemeye ve ülke çapında kıtlığa yol açtı. Aynen 1931’de Stalin’in buğday ambarı Ukrayna ve Güney Rusya’da tarımı kolektifleştirmesinin üretimin yüzde 40 gerilemesine ve kıtlığa yol açması gibi. 1932-33’te SSCB’de olduğu gibi Çin’de de 1958’de milyonlarca insan açlıktan öldü.

İnsanların karnını doyuramadığı bir ülkede sanayileşme ve kalkınmanın olamayacağı ortada. Mao’nun 1966’da başlattığı kültür devrimi ise Çin’de toplumsal hayatın her alanını altüst ederken ekonomiyi de kaosa soktu. Sonuçta Mao 1976’da öldüğünde Çin’de fert başına milli gelir 165 dolarla o günkü Türkiye’deki ortalama gelirin 1/8’i kadardı.

Çin ekonomisini ayağa kaldırmak kültür devrimi sırasında sağcı olarak damgalanıp gözden düşmüş olan Deng Şiaoping’e nasip oldu. 1978’de başa geçen Şiaoping’in ilk işi tarımda kolektifleştirmeyi kaldırıp özel mülkiyeti geri getirmek oldu. Bu kadarı bile Çin ekonomisine ciddi bir toparlanma getirdi, ekonomi 1979’da yüzde 11 büyüdü. Çin’in ekonomik enkazdan ekonomik mucizeye dönüşmesinde asıl milat ise Şiaoping’in 1979’da ABD ile diplomatik ilişki kurup ABD şirketlerini Çin’e davet etmesi oldu. 

Batı sermayesinin ve teknolojisinin Çin’e akması hiç gübre yüzü görmemiş kıraç tarlaya atılan ilk torba gübrenin etkisini yarattı. 1980’de başlayan yabancı sermaye yatırımları 1983’te USD 1 mia.a ulaşınca Çin’in büyüme hızı çift haneye yükseldi, milli gelir 1980-1988 arasında yüzde 80 büyüdü. Buradan elde edilen gelirle Çin devleti de hem altyapıya hem de sanayiye yatırım yapmaya başladı. 

Öte yandan işçi ücretleri kontrol altında tutuluyor ve hepsi devlete ait olan bankalar yatırımlara düşük faizli kredi pompalıyordu. Bu şekilde Çin her yıl milli gelirin yüzde 4’ünü hanehalklarından yatırımcı şirketlere aktarıyordu. Bütün kaynakların sabit sermaye yatırımına yöneltilmesi Batı’dan gelen teknoloji ve parayla birleşince 50 yıldır doğru dürüst yatırım görmemiş Çin 30 yıl süreyle kalkınma rekoru kırdı. Ancak tarlaya atılan gübre misali, ekonomi sabit sermaye yatırımına doydukça kalkınma temposunun düşmesi kaçınılmazdı. 

Kalkınmanın iki şartı vardır: Verimliliğin artması ve üretken nüfusun artması. İlkinin anahtarı teknolojidir fakat azalan getiri yasasına göre verimlilik artışı zamanla yavaşlar, Çin’in 2010’larda başına geldiği gibi. Çin kalkınmaya başladığında muazzam bir kırsal nüfusa sahipti ve nüfus artış hızı yüksekti (1980-1990 ortalaması yüzde 1.6), dolayısıyla ucuz işgücü boldu. Fakat 90’larda nüfus artışı yavaşlamaya başladı ve artık sıfıra düştü. Çin artık olgunluk çağına girmiş bir ekonomi ve toplum, 1978-2011 döneminin kalkınma mucizesini tekrarlaması imkânsız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları