Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tam Gün Yasası...
Bu yasanın uygulanması halinde sağlık çalışanlarının tümü ve halk sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir. Yapılması gereken sistemde var olan sorunları yeni baştan hekimlerle birlikte hareket ederek çözmektir, aksi takdirde yeni yasanın etkilerini gelecekte daha acı şekilde tecrübe etmek zorunda kalacağız, şayet yasa Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp iptal edilmezse.
19 Ocak 2010’da büyük tartışmalarla gündeme gelen sağlık çalışanlarının protestolarla karşı çıktığı tam gün yasa tasarısı TBMM’den 21 Ocak 2010’da geçerek yasalaşan ilk tam gün yasası değil. 32 yıl önce 1978 yılında “Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair Kanun” ile uygulanmaya konmuş ve hekimlere başta tam gün ve eğitici tazminatı olmak üzere çeşitli kazanımlar getirmişti. Ancak, yasa çıktıktan sonra sözde ekonomik ve sosyal güvenceler belirtildiği ölçüde uygulanamamış hatta yanlış uygulamalar sonucunda yasayla elde edilmesi planlanan hak ve kazanımlar gerçekleşmediğinden yasanın böylelikle uygulanabilirliği de kalmadığından 1980’de yürürlükten kaldırılmış ve yarı zamanlı çalışmaya yeniden izin verilmiştir.
Bugün “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında “Tam Gün Yasası” yeni düzenlemelerle 32 yıl sonra tekrar uygulanmaya çalışılacak. Hekimlerin tüm karşı çıkışlarına rağmen hükümet tasarıyı yasalaştırdı.
Adaletli değil
Peki yasa neleri öngörüyor? Yasa hekimlerin tam gün çalışmalarını, muayenehanelerini kapatmalarını, muayenehanelerini kapatmak istemeyen hekimlerin de kamudan ayrılmalarını öngörüyor. İlk bakışta yasa söylemde doğru gibi gözüküyor ancak söylemde halka sempatik gözüken yasa adaletli hazırlanmış bir yasa değil. Üniversite öğretim üyelerine muayenehane yasağı getiren ancak vakıf üniversitelerindeki öğretim üyelerini kapsamayan yasa çifte standarttan başka bir şey değildir. Yasanın öngördüğü uygulamanın kamu hastanelerinde sebep olacağı doktor boşluğunun yaratacağı sıkıntılar ve muayenehanelerini kapatan ve kamuda tam gün çalışan hekimlerin oldukça zor olan tıp eğitimine ayıracakları zaman göz ardı ediliyor. Bu iki ana problemden başka tam gün çalışmanın doğuracağı bir diğer problem hekimlerin bilimsel çalışmalara vakit ayıramayacak olması.
Özelleştirmenin adımları
Günde 50 hastaya bakıyorsan 100 hastaya bak, daha çok ameliyat yap daha fazla kazan haline gelecek bu uygulamada unutulan şu ki, hekimler yalnızca hasta bakıp ameliyat yapmazlar. Onlar aynı zamanda mesleğe yeni hekimler yetiştirip onlara eğitim verirler, araştırma, inceleme yaparlar, kendilerini geliştirmek için ulusal uluslararası bilimsel kongrelere, toplantılara katılırlar.
Sağlığın ticarileşmesi elbette tasvip edilir bir şey değildir ancak maalesef toplumda böyle bir yanlış algı var. Bu algıyı değiştirmek için yola çıkanlarsa tam da değiştirmek istedikleri yanlışın içine düşüyorlar, uygulamaya konan yasanın maddelerine bakarsanız sağlığın nasıl ticarileştiğini ve özelleştirme adımlarının nasıl atıldığını göreceksiniz.
Sağlık üzerinden para kazanma, kâr etme yeni yasayla birlikte daha da ön plana çıkıyor. Zaten kamu hastanelerinde amaçlanan en yüksek kârı sağlayıp en ucuz sağlık hizmetini sunmaktır. Amaç sağlığa yapılan harcamaları en aza indirmektir. Sağlık hizmetini ucuza getirmek için uzun süreli çalışma saatleri karşılığında az ücret ödeme de yeni hedeflenenler arasında. Sağlıkta iyileştirme adı altında yapılan, Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kuruluşlarının özelleştirilmesidir. Hatta SGK fonlarıyla büyüyen özel hastane zincirleri daha şimdiden yabancı tekellere satılmaya başlanmıştır.
Sadece tavan ücretler
Doktorlar üzerinden sağlıkta tasarruf yerine vergi vermeyenlerden vergileri alınsa ve alınan bu vergilerin gerekli kısmı sağlık harcamalarına aktarılsa performans uygulaması gibi hatalara göz yuman bir uygulamaya, hekimlerin baskı altında çalışmasına, birbirlerine düşürülmesine hiç gerek kalmayacaktır.
Yasa sağlık hizmetlerini ucuza mal edebilmek amacıyla hekimlerin kazançlarına kendince bir çözüm getirmiş, yasada maaşların artacağı da öngörülüyor. Oysa yasa incelendiğinde görülüyor ki bunlar yalnızca kâğıt üzerindeki tavan ücretlerdir. Nöbet ücretlerinin 3 TL’den 5 TL’ye çıkacak olması da zaten yapılacak sözde iyileştirmenin durumunu özetliyor. Emekli maaşları için öngörülen artış ise yalnızca Sağlık Bakanlığı’nda döner sermayesi bulunan sağlık kuruluşlarında çalışan hekimleri kapsıyor. Ayrıca yasada belirtilen ücretlendirmelerin tümü taban aylıklara göre değil döner sermayeye göre yapılıyor. Sağlıkta yaşanan tüm bu problemlerin hekimlerin de görüşlerine başvurup demokratik bir şekilde çözülmesi gerekirdi. Kamuyu hekimlerin aleyhine yönlendirmek, kışkırtmak, onları aç gözlü, vicdansız, paracı, göstermek Türk hekimlerini derinden üzmüş, onlara, mesleklerine, kariyerlerine saygısızlık edilmiştir.
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Fuat Demirkıran’a göre tıp öğrencileri dahil tüm doktorları ilgilendiren yasa değerlendirildiğinde yasanın amaçlarından biri Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm hastaneleri özel sağlık işletmeleri haline dönüştürmek. Bu şekilde yakın gelecekte bu hastanelerin çalışanları sözleşmeli personel haline geçecek ve özlük hakları dahil iş güvenceleri ortadan kalkacaktır. Hekimler sağlık personeli ile birlikte parça başı iş yapan taşeronlar haline dönecektir. Zaman içinde birim işten kazanılan ücret belirgin olarak azalacak ve halen önemli açık veren SGK’nin giderleri önemli oranda artacaktır, bu durumda hekimler dahil tüm sağlık personeli daha çok iş yapmaya zorlanacak ve sağlık hizmetinin bilimsel yönü zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Etik sınırlar zorlanacaktır.
Şikâyetler artacak
Sonuçta, sağlık sorunları daha da artacak, çözümü zor ve uzun sağlık problemlerinden kaçış ve savunmaya dayalı hekimlik anlayışı yerleşecektir, mutsuz hasta ve hekimler çoğalacağından her geçen gün hasta şikâyetleri artacaktır, ayrıca hekimler bilimsel faaliyetlerden ve mesleki sorumluluktan çok skor arttırmaya çalışacak ve şikâyet dilekçeleri ile uğraşmak zorunda kalacaklardır. Yasanın bir diğer amacı ise; Kamu ve vakıf üniversitelerini bir şekilde sağlık bakanlığı veya başka bir deyişle siyasetin güdümüne sokmak. Tıp fakültelerinin hemen tamamı artan giderleri nedeni ile halen zarar etmektedir ve bu fakültelerin gelirlerinin yaklaşık yüzde 15-20’si öğretim üyesi katkı paylarından oluşmaktadır. Hastaların önemli bir bölümü bu payları ödemekten rahatsız olmamaktadır. Üniversitelerin bu geliri böylelikle ortadan kalkacaktır.
Görüldüğü gibi bu yasanın uygulanması halinde sağlık çalışanlarının tümü ve halk sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir. Yapılması gereken sistemde var olan sorunları yeni baştan hekimlerle birlikte hareket ederek çözmektir, aksi takdirde yeni yasanın etkilerini gelecekte daha acı şekilde tecrübe etmek zorunda kalacağız, şayet yasa Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp iptal edilmezse.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Özel görüşmenin ayrıntılarını açıkladı!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi