Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seçime Bir Kala

29 Mart 2014 Cumartesi

Yarın 30 Mart 2014 yerel seçimleri yapılacak. Yerel olmanın çok ötesine geçen genel bir ağırlığı var bu seçimin. Yerel yöneticilerden çok AKP oylanacak; hatta AKP nezdinde Tayyip Erdoğan. Bunu isteyen de zaten iktidarın kendisi; onun, mahkemeler yerine sandıkta aklanma çabası ve düşüncesi.
Ülkenin genel havasına gelince. Bir yanda iktidar-cemaat kavgası. Yolsuzluk, rüşvet kasetlerinden sonra, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun odasına zaman zaman böcek konularak yapılan görüşmelerin de kayıt altına alınabildiğini öğreniyoruz. Bu dinlenen görüşmelerin birinde, bakanın, istihbarat teşkilatı müsteşarının, Genelkurmay ikinci başkanının da katılımıyla, Suriye’ye girmek için planlanan tertipler, yazılan savaş senaryoları, yapılan savaş hazırlıkları gün yüzüne çıkıyor. Özetle, yukarıdaki bıyıklar aşağıdaki sakallar kadar gür ve tükürecek temiz bir yer bulmak ne mümkün. Sonuçta hedefi, yıllardır iş ve gönül birliği içinde oldukları halde bugün en azılı düşman ilan ettikleri cemaatin yok edilmesine sabitledi iktidar. Bu uğurda ne yolsuzluk, ne arsızlık tapesi, ne devletin gizli toplantılarının ayıplı içeriği, ne hak, ne hukuk, ne de özgürlük... Hiçbirini tanımayan bir anlayış var.
İçine düştüğü krizden sıyrılmak için ülkede bu derece yoğun bir haber alma ve görüş paylaşma zemini olarak kullanılan Twitter’ı ve arkasından YouTube’u kapatmaya, neredeyse interneti komple yasaklamaya varacak kadar “üçüncü dünya ülkesi refleksiyle” hareket edebilen bir anlayış. Halbuki şu anda dünyadaki herkes Türkiye’de olup biten her şeye dair bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyor. Bu yasaklar sadece, seçimlere giderken bu ülke vatandaşlarının mümkün olabildiğince gözünü kapamaya yönelik zavallı girişimlerden ibaret kalıyor.
Ve diğer yanda iktidarmuhalefet kavgası. Cemaat, tapeler, yolsuzluk iddiaları, bunlar üzerinden karşılıklı edilen bin türlü hakaret… Bu kavgalar öylesine çığırından çıktı ki yerel seçimlere giderken birbirlerinin varlığına bile tahammül edemiyor artık ne liderler ne partililer ne de seçmen. Kimse 30 Mart’tan sonra da aynı ülkede beraberce yaşamaya devam edeceğini hatırlamıyor… Herkes kendi meydanında, sadece kendi kitlesine hitap ederken toplumun diğer yarısına “el”, hatta düşman muamelesi çektikçe ülkeyi gerçek anlamda böldüklerinin farkına varamıyorlar. “Yollar, köprüler, havalimanları yaptık” diye böbürlenip dururken kendinden olmayanları, diğerlerini, ötekileri, aslında temelde “insanı” unuttuklarını göremiyorlar. Çoğulcu bir toplumun, kendi görüşünde olmayan büyük bir kısmını “vatan haini” ilan ederek yönetemeyeceklerini de, yönetemediklerini de... Bu hırpanilikle, sonu gelecek gibi görünmeyen bu kan ve çatışma ortamıyla ne siyasal, ne ekonomik, ne de toplumsal feraha ermenin mümkün olmadığını da…
Bu ülkeyi, aylardır dış güçler değil belki ama kendi kendimiz acımasızca bölüyoruz. Artık mesele yolsuzluklar, rüşvet ya da özgürlükler, insan hakları, otoriter tavır olmaktan çıkıp yalnızca kendi tarafındakini “yedirmeme” meselesine indirgenmiş durumda. Bugün için en endişe verici durum; süre giden tüm bu kavga kıyametin bir neticesi olarak tam manasıyla iki zıt kutba ayrılan toplumun kendi arasında derinleştirdiği ayrışma ve zıtlaşmadır.
Velhasıl kelam, gerçek anlamda zehirli bir ortamda gidiyoruz yarınki seçimlere. Toplumun genelinin derdi doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmekten ziyade tarafı ve taraftarı olduğu kişiyi “ölümüne” desteklemekle, düşmanı olduğunu düşündüğü kişiyi ölümüne cezalandırmak arasında gidip geliyor. Hatlar ve hisler bu kadar keskin.
Böyle bir ortamda Yılmaz Özdil’in hatırlattığı, 2013 yılında vefat ettikten sonra mezarın tapusu bulunmadığı gerekçesiyle eşi Şerif Yüzbaşıoğlu’nun yanına gömülmeyen Şenay Yüzbaşıoğlu’nu ve onun eşsiz Hayat Bayram Olsa şarkısını tekrar ve tekrar dinlemek, dinletmek… Ülke siyasetinin bu görülmemiş kirlenmişliğine karşı, bugün Türkiye’nin, Türk milletinin en çok ihtiyacı olan o tertemiz söz ve mesajları inadına içinde barındıran bu şarkıyı bize hatırlatan CHP’ye teşekkür etmek isterim. Dilerim, CHP bu şarkının da milletin de hakkını verebilir. CHP de insanlara dokunmayı, insan hak ve özgürlüklerine, fikirsel ve yaşamsal farklılıklara samimiyetle saygı duymayı bilen Mustafa Sarıgül de yarın, hak ettiği karşılığı alır.
Böylesine hassas ve karanlık bir toplumsal psikolojinin etkisi altında sandıklara atılan oyların ülkemiz için sağlıklı ve hayırlı sonuç vermesi pek muhtemel görünmese de, AKP kazansa da kaybetse de gelecek günlerde ve aylarda ülkeyi çok ciddi sıkıntıların beklediğini, bu kavgaların kolay kolay bitmeyeceğini bilsek de biz yine de dilemekten vazgeçmeyelim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları