Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Parasız eğitime 8 yıl!

09 Haziran 2012 Cumartesi

Savcı Kasım İlimoğlu geçen sene görülen duruşmada Anayasa’nın düşünceyi açıklama özgürlüğü ve gösteri, yürüyüş düzenleme ile ilgili maddesini gerekçe göstererek gençlerin beraatını istedi. Bunu talep eden savcıya ne oldu? Özel yetkisi elinden alındı ve temiz hava alsın diye şehrin uzakça bir semtine, Büyükçekmece’ye gönderildi…

İlimoğlu’nun yerine atanan savcı Adem Özcan özel yetkisini kullanarak sanıkların terör örgütü üyesi olduklarına karar verdi ve Berna ile Ferhat’ın cezası belli oldu; 8 yıl 5 ay hapis. Topluma kötü örnek olabilecek iki gencin daha faturası böylece kesildi. Siz siz olun paralı eğitimden şaşmayın.

 

Fazıl Say'ın tweeti başına iş açtı

Fazıl Say’ın hakkında Twitter’da paylaştığı dörtlük nedeniyle soruşturma açıldı. 1.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanacak. Kendisi de dahil herkes şaşırdı davaya. Herkesin her an zanlı ve sanık olabileceği, hakaret davalarını çok sevdiğimiz ülkemizde, dünya çapındaki bir yeteneğimiz “dini değerleri aşağılamak” eylemi üzerinden sanık sandalyesine oturacak önümüzdeki güz. Gerçekleştirdiği tweet atma eyleminin kamu barışını bozmaya elverişli olup olmadığına karar verecek mahkeme.

Elbette bu arada yabancı basın da boş durmayacak. Şimdiden dünyanın önde gelen basın mecraları aracılığıyla sinyallerini veren kayda değer tepkiler dava yaklaştıkça ayyuka çıkacak. Fazıl Say ceza aldığı taktirde Türkiye düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğü konusunda dünya nezdinde bir kez daha, haklı olarak, suçlanacak ve mahkum olacak. Bu arada Say’ı karalama kampanyaları, hakkındaki nefret söylemleri de hız kesmeden varlığını sürdürüyor. Hoşgörüsüzlük, kızgınlık, kindarlık toplum ruhunu hoyratça işlemeye devam ediyor.

 

Çevre haftası

Uluslararası doğa koruma örgütü WWF’nin Türkiye ayağı bu sene 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlamama kararı aldı. Sebep, TBMM Çevre Komisyonu’nda kabul edilen “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”. Örgüt, bu tasarının ülkemizin doğal alanlarını geri döndürülemez bir yıkıma sürükleyecek düzenlemeler içerdiğini söylüyor.

Kanun, koruma altına alınmış tüm doğal alanlarımızın, koruma statüleri yeniden değerlendirilerek değiştirilebilmesine imkân tanıyor. Bu sayede milli parklar, doğal sit alanları “üstün kamu yararı” gerekçesiyle kullanıma açılabilecek ve bu alanlarda örneğin evler, oteller, hatta nükleer santraller bile yükselebilecek. Koruma alanlarının işletme yetkisi il özel idarelerine, valiliklere ve belediyelere verilebilecek. Uygun görülen koruma alanları turizme teşvik edilerek bu alanlarda yapılaşmaya olanak tanınacak.

İşte bu sebeplerle doğa koruma örgütleri ülkemiz doğası için endişe ediyorlar. "Her ne kadar kanunun adı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma olarak geçse de bu sizi yanıltmasın, çünkü kanun maddeleri doğamızı korumaktan çok, onu sınırsızca kullanıma elverişli hale getiriyor” diyorlar.

Çevre haftasının anlamını sadece çöp toplayan öğrencilere indirgememiz bir yana; çevreyi bu derece tahrip ettiğimiz, ormanların yok edilmesine, doğanın kirletilmesine, daha geniş yol uğruna dağların oyulmasına, suların atıklarla grileşmesine, geri dönüşümün anlamını kaybetmesine göz yumduğumuz; bu toprakların zenginliklerinin, suyunun, havasının, denizinin, deresinin, vadisinin, gölünün kıymetini bilmediğimiz bir dönemde Çevre Haftası’nı kutlamaya bizim ne kadar hakkımız var acaba?

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları