Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Orada Neler Oluyor?

16 Mart 2013 Cumartesi

İkinci Habur olur, sürece zeval gelir korkusuyla rehinelerin kurtuluş haberi karşısında üst düzey bir temkinlilik hâkimdi ve yapılan açıklamalara göre gerekli tedbirler alındığı için, 8 kamu görevlisinin evlerine dönüş sürecinde propagandaya mahal verecek herhangi bir olay yaşanmadı.

Örgütün, kamu görevlilerini Kuzey Irak’a kaçırmasının üzerinden geçen onca zaman boyunca gidip onları kurtaramamış olmamızı, nerede tutsak tutulduklarını bilmemeye bağlamak elbette inandırıcı olmayacaktır.

8 kişinin 2 yıl boyunca rehin olarak tutuldukları yerde kalmalarının arkasında istihbarat birimlerimizin zayıflığının değil, ABD ve AB’nin bölgedeki hâkim varlığının yatmakta olduğu hepimizin malumu…

Neticede kamu görevlilerinin serbest bırakılması, çözüm yolunda kalıcı barışın sağlanması için gerçek bir adım olarak kabul edilebilir mi, örgüt tam olarak ne istiyor, silahların bırakılmasının, geri çekilmenin perde arkasında ne var?..

Bu sorular, bize karmaşık olarak gösterilen dev bir yapbozun nereye yerleştirilmesi gerektiği tam olarak bilinmeyen parçaları olarak aklımızı kuşatmaya devam ediyor.
Geldiğimiz noktada sahici ve sevindirici olan tek şey, 19 aydır ailelerinden uzakta rehin olarak tutulan ve hayatta olup olmadıkları bile bilinmeyen insanların bugün sağ salim eşlerine, dostlarına, çocuklarına, yakınlarına, topraklarına ve en önemlisi de özgürlüklerine kavuşmuş oldukları gerçeği.

Terörün tek gerçek tarafı ise insan hayatı üzerinde bıraktığı geri alınamaz, mutlak ve derin izler.

42. Yılında 12 Mart

60’larda tüm dünyada yükselen sendikalaşma, işçi ve öğrenci hareketleri; ülkemizde gerçekleşen 65 seçimleri, milli bakiye sistemi ve TİP’in Meclis’teki temsiliyle birlikte toplumsal uyanışın, dönemin hükümetinin, var olan düzen ve sermaye sahiplerinin yani sistemin bastıramayacağı boyutlara ulaşması ve çözüm olarak uygun görülen 27 Mayıs anayasasından doğan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi yolu...

Türk solunun, onunla birlikte toplumsal bilinçlenmenin, ayaklanmanın ve ilerlemenin önünü kesmek için gerçekleştirilen ‘12 Mart 1971 Muhtırası’nın, gayesine kademeli olarak ulaştığını söyleyebiliriz.

Sonraki 10 yıl boyunca temel hak ve özgürlükler üzerine oynanan kanlı oyunlar devam etti; arkasından gelen 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesiyle de zincir tamamlandı.
Hükümetler devrildi, özgürlükler insanların ellerinden alındı ve toplumun özgürlük, adalet ve eşitlik arayışı içinde gösterdiği varlığı ezilerek yok edildi. Toplumsal uyanış, yerini uzun yıllar devam ederek günümüze kadar ulaşacak çok derin bir uykuya bırakmak üzere geri çekildi.

Toplumu uyuşturma projesi temelde medya, televizyon, yoksulluk ve din ekseninde desteklendi.

Bugün geldiğimiz noktada işçiler sömürülür, öğrenciler, gazeteciler korkutucu ve hukuk dışı yollarla susturulur, öte yandan gerçekleşmemiş darbelerin, işlenmemiş darbe suçlarının sanıkları hapishanelerde tutulurken hâlâ derin bir uykuda olduğumuzu kim inkâr edebilir?

Metin Serezli

Kimisine göre Yeşilçam’ın en yakışıklısı, kimisine göre en beyefendisi, en asili…
Hukuk fakültesi, sanat tarihi ve gazetecilik bölümlerini bitiren harika bir öğrenci.
Belki usta bir oyuncu, belki şahane bir seslendirme sanatçısı veya fevkalade bir yönetmen… Ya da sadece bir eş, bir baba, dost.

Sadece onları tanıyanların değil, yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanın hayatları üzerinde, aklında, fikrinde iz bırakmayı başaran devasa yapraklar dökülmeye devam ediyor.
Neredeyse her hafta bu köşede bir kıymetimizi kaybetmenin hüznünü sözcüklere dökerek kendimizi de okuyanları da üzmek değil niyetimiz, ancak onları son defa bu satırlarda anmadan da etmemeliyiz.

Ölüm de yaşam kadar sahici evet, ama giden yıldızların değerinde yenilerini getirmek olmalı asıl mesele ki, üzerimizi kaplayan gökyüzü parlaklığını hiç kaybetmesin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları