Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Olmayan suça yaratılan ceza

20 Nisan 2013 Cumartesi

Çünkü ifade özgürlüğünün olmadığı yerde, hoşgörüsüzlükle başlayan ve en iyi ihtimalle nefrete varan duygularla tanımlanır insan ilişkileri.

Nefretin hükmü altında ise barışı yaşatmak mümkün değildir.

Bin yıl önce yaşamış bir şaire atfedilmiş ve bin yıldır başına bir şey gelmemiş bir dörtlük ile arkasından gelen bir yorum bugün bir tweet olarak atıldığında ortalık ayağa kalkıyor.
Atılan tweetin yersiz, sevimsiz, saygısızca olduğunu düşünüyorsak eğer, bunu kişisel sosyal medya profiline yazan kişiyi meşru yollarla protesto etmek için sonsuz hakkımız vardır.

Onun attığı tweetin aleyhinde dilediğiniz kadar tweet atabilirsiniz en basitinden.
Bu yetmiyorsa, icra ettiği sanatın bir izleyicisi veya destekçisi olmazsınız ve böylece demokratik yollardan en ağır tepkinizi vermiş olursunuz.

Bunu yapmak yerine dünya çapında kendine yer edinmiş bir sanatçıyı, her nasılsa sadece belli konular söz konusu olduğunda harekete geçen “hassasiyetlerimizi” gerekçe göstererek mahkemeye verdik.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın dediği gibi belki de, “nice komutanlar yargılanıyordu, Say'ın hangi özelliği vardı ki yargılanmasındı”…

Neticede düşüncesi eylem olarak kabul edilen Fazıl Say “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı; kamu barışını bozmaya elverişli eylem yaptığı” gerekçesiyle yargılandı.

Yaklaşık bir yıl önce başkası tarafından atılan ve Fazıl Say tarafından yeniden gönderilen tweetin bu süre zarfı içinde herhangi bir şekilde kamu barışını bozduğuna tanık olmasak da mahkeme, fiilin, kamu barışını bozmaya muktedir olduğuna kanaat getirdi.

Ve tam da kamu barışını bozmaya en elverişli hareketi yaparak suç olmayan yerde cezayı kesti; Fazıl Say’ı 10 ay hapse mahkûm etti.

Böylece ülkeniz, kendi insanlarının ifade özgürlüğünü yok edenlerin ülkesi olmaya ve dışarıda da bu şekilde anılmaya devam edecektir şüphesiz.

İçi mermi dolu tüfeklerden bile ağır silahlar vardır toplum barışını tehdit eden. Tüfekleri bırakıyoruz derken bu silahların kurbanı etmeyelim insanımızı.

 

'Cüzdanlar değil vicdanlar işlemeli'

Hassasiyetlerimiz her alanda kendini göstermiyor ne acıdır ki.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile kanser hastası, üniversite öğrencisi Dilek’in arasında geçen kısa diyalog hafızalarımıza kazınmalı ve unutulmamalı.

Dilek, Bakan Bayraktar’ın yanına yaklaşmayı başarıyor ve kanser hastası olduğunu, ilaçlarının yurtiçinde bulunmadığını, dışarıdan getirtmek zorunda kaldıklarını anlatmaya çalışıyor birkaç cümleyle.

Bunun üzerine Bayraktar cebinden çıkardığı bir tomar parayı kızın avucuna sıkıştırıyor hızla ve ekliyor; “çok para var orda, sakın düşürme!”

O paranın Dilek’in cebine de içine de sığmaması ve dilenci olmadığını söyleyerek iade etmek üzere Bakan beyin namazdan çıkmasını beklemesi sayesinde “sadaka toplumu” gerçeğimiz tokat gibi çarptı yüzümüze bir kez daha.

Konuyla ilgili AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in Dilek için “kızımızın ruh sağlığı bozuk” şeklinde yaptığı yorum ise bu konuda vicdanları biraz daha kanattı. Bayraktar’ın kendince yapmaya çalıştığı iyiliği biraz daha kararttı.

Çelik’in sözlerine karşı verilebilecek tek yanıt Dilek’in cüzdanlar yerine vicdanları görev başına çağıran mesajı olabilir.

Yaşanan olayla ilgili eleştirileri tek bir bakana veya tek bir kişiye yöneltmek, onunla ilgili yazılı medyada linç kampanyası yürütmek de doğru değildir elbette.

Aslında birçoğumuzun zaman zaman düştüğü olağan sayılabilecek insanlık halleridir bunlar. Çaresiz bir insanla karşılaştığımızda iyi niyetimizle hareket ederiz ancak bu iyi niyetin karşımızdaki kişi için küçük düşürücü bir muameleye dönüştüğünü fark edemeyebiliriz.

Bilinçli ya da bilinçsiz gerçekleştirdiğimiz bu hareketler, içinde yaşadığımız toplumla ilgili bazı gerçekleri serer gözler önüne:

Sadakayla iyilik etmeye ve ettiği iyilikten pay toplamaya alışmış ve alıştırılmış bir toplumsal ve politik kültürün içinde yaşadığımız gerçeği gibi.

Sadaka değil, çözüm arayan ve bir dilenci olarak değil, kendisi üzerinden toplumu ilgilendiren önemli bir sorunu dile getirmek isteyen ve aslında siyasetçiye görevini hatırlatan bir vatandaş olarak Bakana yaklaşmaya çalışan Dilek ise ona ve hâkim zihniyete bir o kadar uzak.

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları