Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Muhteşem Yüzyılda Fırtına Koparmak

15 Ocak 2011 Cumartesi

Bunu ifade etmek hiç şüphesiz ki ifade özgürlüğü kapsamına giren demokratik bir haktır. Ancak ifade özgürlüğünün sınırı başkalarının özgürlük alanına girme noktasında biter; bitmelidir. Eğer böyle olmuyor da söz konusu eser ortadan kaldırılmaya, eser sahibi susturulmaya çalışılıyor ya da buna benzer türlü yasaklamalara gidiliyorsa bunun adına demokrasi denemez artık…

Konumuz son günlerde gündeme oturan malum televizyon dizisi; Muhteşem Yüzyıl. Kanuni dönemini, bir başka deyişle Muhteşem Süleyman’ı kendine has bir bakış açısıyla konu edinen, tarihsel karakterlerden ilham alınarak oluşturulan bir “kurgu” üzerinden çekilen, belgesel niteliği taşımayan dizi, halkın örf ve âdetlerine yapılan bir saldırı, toplumun ahlak yapısını dinamitleyen bir “rezalet”, tarihimize edilen bir hakaret ve tarihsel bellekte yer edinmiş önemli şahsiyetleri küçültme hareketi olarak nitelendirilip yerden yere vurulmak ve şimdilik RTÜK’ün uyarı cezasına malik olmak suretiyle, Trabzon Belediyesi Gençlik Meclisi ya da Alperen Ocakları gibi çok çeşitli kişi ve toplulukların tepkisini toplamaktadır. RTÜK’e geçen yıl 9 ayda toplam 64 bin bildirim yapılırken, tartışmalara yol açan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi için 25 günde 75 bin şikâyet geldi. Ayrıca bazı siyasi parti üyeleri dizinin yayımlandığı TV kanalının önünde mehter takımıyla birlikte protesto gösterileri de düzenledi.

İnsanlar eğer tepkilerini demokratik yollarla dile getirmekle kalmayıp beğenmediklerinin sesini kısmaya, onları ortadan kaldırmaya, bu yönde tehditler savurmaya kalkışıyorlarsa işte orada terazinin dengesi bozulur. Demokrasi havada kalır, başka şeyler ağır basar…

Sanata muhteşem bakış

Hemen her sene ortaya çıkan heykel tartışmalarına bir yenisi daha eklendi. Başbakan Kars’ta, Ermenistan sınırına yakın bir yerde, dünyaca ünlü heykeltıraşlarımızdan Mehmet Aksoy tarafından 2009 yılında yapımına başlanan, henüz tamamlanmamış durumdaki ve iki halkın kardeşliğini vurgulayan bir anıt hakkında; “Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar” dedi. Arkasından da; “Konuyla ilgili Belediye Başkanımız görevini süratle yerine getirecektir! Bir daha geldiğimde bu heykeli burada görmeyeceğim inşallah” şeklinde konuşarak Belediye Başkanı’na gerekli talimatı(!) verdi. Kültür ve Turizm Bakanı durumu tevile çalışarak Başbakan’ın, “ucube” ifadesini heykel için kullanmadığını söylediyse de Erdoğan, inkâr yoluna başvurmayarak sözünün arkasında durdu. “Ucubeyi heykel için söyledim” diyen Başbakan böylece Günay’ı da, gıyabında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı da yalanlamış oldu. (Bundan sonra Kültür ve Turizm Bakanı’nın ne yapacağı, duruma nasıl bir açıklama getireceği, görevine ne şekilde devam edeceği de ayrı bir merak konusu.) Heykel, biçimi, büyüklüğü ve yapıldığı yer bakımından herkesin hoşuna gitmeyebilir. Beğenmeyenlerin beğenmemek için haklı gerekçelere sahip olduğunu da kabul edebiliriz. Ancak beğenmediğini sindirmeye veya hoşuna gitmeyen görüntü ya da sesleri ortadan kaldırmaya çalışmak neresinden bakarsak bakalım yine demokrasi değildir.

Alkolün başına gelen muhteşem yasak

Geçen hafta Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, tütün ve alkollü içkilerin satışına ilişkin, hem Türkiye’de hem de dünyada yankı uyandıran bir yönetmelik yayımladı. Alkollü içki satışıyla ilgili yeni düzenlemeyle beraber 24 yaşın altındaki insanların yer aldıkları etkinliklerin gerçekleştiği mekânlarda alkollü içki ikram edilemeyecek ve satılamayacak. 18 yaşında evlenilebilen, 25 yaşında milletvekili olunabilen, hatta son düzenlemelerle birlikte silah taşıma yaşının 18’e düştüğü ülkemizde -hangi anlayışla yapıldığı aslında bilinen birtakım yasaklar üzerinden- 24 yaşındaki insanların içki ikram edilen mekânlara giremeyecek olması düşündürücü; düşündürücü olmanın da ötesinde hayatlarında ağzına alkol sürmemiş olanlar tarafından yapılan düzenlemelerle getirilmesi anlaşılır bir dayatmadır. Alt alta sıralanan onca gerekçeye rağmen aslolan özel yaşama müdahaledir... Keşke Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün söylediği gibi olsa; “Devlet günahla değil, suçla mücadele eder”; etse keşke… Aynı yönetmelik büyük bir hassasiyet ve titizlikle eczane ve perakende satış noktalarında kolonya, alkollü pansuman pezi ve pamuğunun da satışına alkollü içki satış ruhsatı zorunlulğu getiriyor. Ve yasaklar listesi bu şekilde uzayıp gidiyor. Söz konusu yönetmeliğe, içkiye karşı olmayan herkesle birlikte turizm sektöründen de tepkiler yağıyor. Turizmciler kararı “turizmin katli” olarak yorumluyor. Katledilen sadece turizm de değil üstelik…

Ucu kişisel hak ve özgürlüklere dokunan, farklı yaşam biçimlerine müdahale eden, belirli bir yaşam biçimini kabul ettirme girişimi olarak görülebilecek yasaklar bizi demokrasiden çok uzak ülkelere sürükler.

sadik.celik@keyveni.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları