Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Metin Erksan'ın ardından

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Metin Erksan en olgun çağında bıraktı yönetmenliği; 53 yaşındaydı. Üretkenliğinin zirvesindeyken elini eteğini çekti mesleğinden ve küstü biraz da… Son 30 yılını hiç film yapmadan geçirdi. Bu 30 yıl başta Türk ve aynı zamanda dünya sineması için önemli bir kayıptı.

Tutku Erksan’ın kişiliğinin yapı taşlarındandı. Kendi kişiliğinden söküp aldığı tutkuyu Türk sinemasına taşıdı. Ölümüne kara sevdalar, hırs, melankoli, yalnızlık onun filmlerinde yaşayan kadınların ve erkeklerin ruhlarına işlemişti.

Kendi muhalif yapısı, kendi özgür ruhu, anarşist, doğulu ve batılı, yenilikçi ve gelenekçi kişiliği idi kamera karşısında konuşan ve konuşturan. Yılanların Öcü, Sevmek Zamanı, Acı Hayat hep bu çok yönlülüğün cesur ürünleri olarak doğdu. Aykırı duruşundan beslendi; kimi zaman hırsı kimi zaman öfkesi itici gücü oldu; yarattığı eserlerle birlikte arkasından gelenlere bıraktığı yol...

İnsanın karanlık ve gerçek taraflarının peşinden koştu filmlerinde. Toplumcu gerçekçilik damarı onun çektiği filmlerden başladı atmaya.  Kendine güvenen, fikirlerine güvenen ve yetersiz imkânlara rağmen sinemaya emek veren, edebiyatla sinema arasına, tecrübesiyle, cesareti, azmi ve sinema sevgisiyle kurduğu köprüyü kendinden sonraki nesillere de yol yapan bir sanatçıydı.

İçinde yaşadığı toplumun sorunlarını düşündüğü, bunları perdeye yansıttığı, kitlelere ulaştırdığı için sansürlenen ama yine de mücadelesini veren, yine sansürlenen, her dönemde, her yönetim altında sansürlenen bir düşünce adamı, Anadolu topraklarının yetiştirdiği bir bilge idi.

Rahat uyusun.


İbadethanelerin mimarisi

Kars’taki İnsanlık Anıtı’ndan sonra yeni bir ucube tanımlaması da yine Başbakan Erdoğan’dan İstanbul Karacaahmet’teki cemevi için geldi.

Cemevi binasının mimari açıdan gerçekten de yeterli olmadığı, estetik açıdan tatmin etmediği konusunda hemfikir olduğumuzu varsaysak bile ülkeyi yönetenlerin toplumun parçası olan insanların kendi inançları doğrultusunda kutsal saydıkları bir mekân hakkında rahatlıkla bu kelimeyi kullanmasının ayrıştırıcı bir işlevi vardır ve bu, kindar tohumları sulamak anlamına gelir.

Çünkü bir ülke Başbakanı toplumun her kesimine eşit mesafede durmayı bilmelidir. Örneğin Alevilerin cemevlerinin mimari yapısıyla ilgili eleştiride bulunabiliyorsa aynı şeyi kendi yolunun ibadet evi olan camilerin mimarileri için de yapmalıdır…

Eleştirileri gerçekleştirmeden önce bu binaların hangi şartlar altında, hangi kısıtlı imkânlarla ve baskılar altında alelacele inşa edildiği de düşünülmeli, eleştiriler tarihi gerçekler dikkate alınarak dile getirilmelidir.

Ve bu binaları güzelleştirmek amacıyla çalışmalar yapılmalıdır. İnşa aşamasından önce açılan mimari proje yarışmaları camiler için olduğu kadar toplumda var olan diğer inançlara ait ibadethaneler için de düzenlenebilmelidir.

Farklılıklarımız dışlanıp yok edilmek yerine korunup toplumsal zenginliklerimiz olarak kabul edilmelidir.


Olimpiyat Üzerine

Tek milli spor olarak futbolu gördük, futbola değer verdik.

Sahip olduğumuz güçlü, hiddetli, coşkulu, dinamik taraftar ruhu olimpiyatlarda da kendini gösterdi diyemedik.

Nüfusumuzun yarısı gençlerden oluşuyordu. Ama genç sporcularımızı teşvik etmekten, onları başarıya götürecek yolda önlerindeki engelleri kaldırmaktan çok, dolmuşta giydikleri şort için onları kınadık; başkalarının kınamasına, saldırmasına izin verdik.
Gerçek anlamda bir spor politikamız hiçbir zaman olmadı.

Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını sevmedik, desteklemedik, ilgilenmedik.
Ve şimdi sonuca 2012 Londra Olimpiyatlarında hep beraber şahitlik ediyoruz.

sadik.celik.gorus@gmail.com
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları