Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kör Terör: 'Her Yer Hedef'

24 Eylül 2011 Cumartesi

Sanki TAK, PKK’nin içinden doğan bir yapı, metropol saldırılarından sorumlu kolu değilmiş gibi… Elbette günahsız ilkokul çocuklarının, masum sivillerin, veda yemeğine giden genç kadınların canına kastettik demek, bu caniliği bir gerekçeye dayandırmak kolay olmasa gerek…

Üzerinde yüzlerce kişinin yürüdüğü bir caddede, küçücük çocukların eğitim gördükleri bir ilköğretim okulunun tam karşısında patlayan bombanın gürültüsü altında barış çağrılarının sesi duyulamaz. Barış özleminin, terör örgütünün kullandığı yönteme etki etmediğinin ve belki de etmeyeceğinin göstergesi oldu Kumrular Caddesi. 3 ölü, 30’un üstünde yaralı da bu hakikatin son kurbanları… Kumrular Caddesi’ndeki patlama aklımıza hemen dumanı üstünde ses kayıtlarını getiriyor; şu PKK-MİT arasında geçen ve ancak şaşırtmayan (incelemeler sonucunda uzmanlar, sızan görüşmenin Oslo’da değil Brüksel’de yapıldığı sonucuna varmışlar) Brüksel diyalogları. Ne diyordu Afet Güneş PKK temsilcisine o kayıtlarda: “Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla.” Patlayıcıların metropolleri doldurduğunu devlet biliyor; ancak kentin göbeğinde patlatılmasının önüne yine de geçemiyor...

Bu arada Ankara’daki saldırıyla aynı gün Siirt’te patlayan silahlar da yine, yakınlarının veda yemeğine gitmekte olan ve başarı hikâyeleriyle dolu hayatların öznesi 4 günahsız kadının canını alıyor. Siirt halkı bugün, ölen çocukluk arkadaşı dört evladı için ağlıyor. Silahlar susmadıkça anneler, babalar, kentler ve halkların gözyaşı dinmiyor.

Masum sivillere yönelik gerçekleştirilen saldırıların tek bir amacı olabilir; toplum psikolojisini bozarak, kargaşa ve infial ortamı yaratmak. Bu havayı solutmak için başkent Ankara’nın göbeğinin dağlardan daha elverişli olduğuna, daha çok ses getireceğine kuşku yok. Ancak kargaşa ve gerginlik sadece Ankara’nın değil, Diyarbakır’ın havasına da hâkim. Yapılan her yeni saldırı bu kentin zaten yeterince hassas olan psikolojisini de etkiliyor; halkı endişeye ve korkuya sürüklüyor. Endişe ve korkunun hüküm sürdüğü yerde sükûnetin ve huzurun sağlanması ise neredeyse imkânsız görünüyor. Terör örgütünün sözcülüğünü yapan bir internet sitesinde yayımlanan bildiride de söylendiği gibi “Örgüt olarak hiçbir hassasiyetimiz kalmamıştır. Her yer hedef”.

Keşke komple bir kuşağı alıp götüren 30 yılını aşmış bu dava, her yerin hedef olmadığı, insanların birbirlerine de barışa da bu kadar yabancılaşmadığı zamanlarda, insani duygulardan bu derece uzaklaşmadan önce çözülebilseydi. Bu kadar kan davası birikmeseydi keşke. Kangrenleşmesine izin verilmeseydi yaranın. Birlikte yaşama olgusuna bu kadar yabancı ikinci bir kuşak yetiştirilmeden önce, soğuk ve ruhsuz bir düşmanlık hissi dağları sarmadan evvel, henüz acıma duygusu, masumiyet, meşruiyet kaybolmamışken, uluslararası bir işleyiş yokken, yani henüz her şeyin başındayken iyileştirilebilseydik... Çünkü bugün terör örgütü tarafından sivillere yönelik gerçekleştiren her eylem, kurban edilen her masum can kalıcı çözüm ve kalıcı barıştan bir adım daha uzaklaştırıyor her iki tarafı da. Bu arada belki de zararın en büyüğü Kürt halkına veriliyor…

İçine düştüğümüz bu şiddet çıkmazından, kör ve kısır döngüden kurtulmak gerekiyor. Çünkü artık her geçen gün aradaki bağları incelten bir bıçak darbesi; kuşakların değiştiği ve yabancılaşmanın, düşmanlaşmanın yeni ve güçlü silahlar olarak kullanıldığı yeni ve hızla aleyhe işleyen bir süreç…

Her şeye rağmen, düne rağmen, dünün karanlık hatıralarına rağmen bir arada yaşamanın gereği olarak, tüm bu kin ve nefreti boğacak, zeytin dallarının gölgesinde yeni ve taze bir iklim yeşertmek gerekiyor yine de.

Badelenen müritler

Uğur Korunmaz, kendi tabiriyle bir tarikat şeyhi. İbadet amacıyla verilen zikir içerikli sözler bir süre tekrar edildikten sonra “kendiliğinden cezbedilerek” gelen müritlerini, kendi istekleri doğrultusunda “badeleyen”, onların cinsel isteklerini yerine getiren fedakâr! Şeyh tüm bunların tarikatın gerektirdiği bir usul ve çaba olduğunu söylüyor. “Badelenmek” ise müritlerin terfi etmesindeki temel yol gibi görünüyor; kendi içinde bir kerameti var. Badeleniyorsunuz ve böylece sınıf atlıyorsunuz.

Türkiye’ye özel bir durum değil aslında bu yaşanan; insanların inançlarının sömürülmesi ve bu sayede başta maddi zenginlik ile manevi bir nüfuz alanı elde ederek sahte bir düzen kurma arzusu ve bu yolda kazanılan başarılar bizde yaygın olmakla birlikte dünyanın her tarafında örneğine rastlayabileceğimiz türden… Gerçek inanç sahibi insanları inanç vurguncularından temizlemenin yolu her şeyden önce kişilerin kendilerini de inançlarını da kullandırtmamayı öğrenmesinden geçer.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları