Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gıda Egemenliği İçin Toprak Egemenliği/ 1

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Dünyayı tehlikeli kılan, Toprak Ana’nın bize sunduğu gıda ve diğer gereksinim duyduğumuz maddelerin değiş tokuşuna getirilen sınırlamalar ya da ulaşılamayacak endişesinden kaynaklanan mahrumiyet korkusu mudur? Yoksa geçtiğimiz yüzyıldan bu yana endüstrileşmede ve teknolojideki baş döndürücü gelişmelerin doğada yarattığı tahribatın içinden çıkılamaz hale gelmesi midir?

Modern endüstrinin gereksinimi olan hammaddeler, dünyanın farklı yerlerinden elde edilir. Bunlar her ulusun kullanımına eşit olarak dağılmış durumda değildir. Gıda ve hammadde ihtiyacındaki eşitsiz artış ve dengesizlik uluslararası ilişkilere baskı, kısıtlamalar ve sorunlar getirmektedir. Uluslararası ilişkilere liderlik eden güçler, gıda ve hammadde kaynaklarının kontrolünü ellerinde bulundurmaya çalışmaktadırlar. Bu durum aleni olarak bilinmektedir. İnceden inceye hesaplanıp sürdürülen bölgesel savaşların temel nedenleri de bunlardır. Geçmişten günümüze yaşanan deneyimler gösterdi ki savaşlar anlaşmazlıkları çözmedi. Sadece sorunları daha feci biçimlerde ortaya çıkarılmak üzere bir süre için ileriye ertelemektedir. Kalıcı çözümlere ulaşmanın yolları daha başkadır. Örneğin insanların savaşa girmedeki isteksizliğine güvenebiliriz, ancak insanların savaşa girmesindeki belirleyici etken, aksi takdirde başlarına daha kötü belaların geleceği endişesidir. Bu korkuların nedeni gerçek de olabilir, onlara propaganda yoluyla aşılanmış olması da mümkündür.

İnsanların toprakla adil bir ilişki kurması, toprağın sömürülmesiyle değil korunmasıyla, kaynakların israfıyla değil, yeryüzündeki üretici güçlerin iyileştirilmesi ve gıda ve hammaddelere ulaşımın kolaylaştırılması ile sağlanır. Geçmişe baktığımızda ülkeler istila ettikleri topraklardaki insanlara boyun eğdirmek için gıda maddeleri dağıtımını, üretimini kontrolleri altına almışlardır. İnsanlık tarihi yiyecek uğruna özgürlüğünden vazgeçmişlerin isyanıyla çınlamaktadır. Maalesef hiçbir şey yiyeceğin yerini tutamaz, o olmazsa olmazdır, diğerleri ondan sonra gelmektedir. Medeniyetimizin temelini oluşturan işbölümü gıda gereksiniminden doğmuştur. Topraktan artı mahsul sağlanması, insanlara başka işlere ayıracak zaman ve imkân verdi. Bu durum, medeniyetin ilerlemesine ve işbölümünün daha da karmaşık bir yapıya kavuşmasına yol açtı.

İhtiyacımız olan güvenlik, barınma, sağlık, giyecek, eğitim, eğlence gibi birtakım hizmetleri, bu karmaşık işbölümü sayesinde elde ederiz. Ancak en başta bunun için gerekli hammaddelerin var olması ve gıda üretiminin sağlanması şarttır.

Gıda ve su, topraktan gelir. Toprak bilgili ve çalışkan olanı ödüllendirir, cahil ve tembel olanı ise merhametsizce cezalandırır. Karmaşık sosyal yapımızın temelinde çiftçilerle Toprak Ana arasındaki bu ortaklık yatar. Topraksal faaliyetler bundan 7000 yıl önce başlamış ve gelişimini iki belli başlı bölge; Mezopotamya’nın bereketli, alüvyonlu düzlükleriyle Nil Vadisi’nde sürdürmüştür. Tarımın doğduğu toprağın neresi olduğunun cevabını arkeologlara bırakalım. Burada önemli olan kurak iklimin hâkim olduğu bu alüvyonlu düzlüklerden sulama yoluyla bereketli mahsullerin alındığını bilmemizdir. Bu artı mahsulün verdiği rahatlık, onlardan sonra gelenlere işbölümü yapma olanağını sağlamış, ilerleyen süreç medeniyetlerin gelişimini de başlatmıştır. Bu toprakların işlenmesi, yönetilmesi, devletlerin yükseliş ve çöküşleri sırasında yaşadıklarının bu coğrafyada bıraktığı izler, 21. yüzyılda ders almamız için yeterlidir. Zamanında üzerinde ilk kez tarım yapılan bu topraklarda kurulan uygarlıkların neden bozulup yitirildiğini anlamak için 7000 yıl öncesini hatırlamamız gerekiyor. Mezopotamya ile İran’ı ayıran Zagros dağlarında çok eski zamanlarda çobanlar ve sürüleri yaşarmış. Bunlar zaman zaman dağlardan ovalara inip oralarda yaşayan şehirli halka ve çiftçilere felaket getirirlermiş. Rivayet odur ki, çiftçiyle çoban arasındaki bu mücadelenin başlangıcı Habil ve Kabil zamanına kadar uzanır. “Bugünün Kabilleri kimler?” derseniz toprağa hücum edenlere bakmamız gerekecek. Bu konuyu önümüzdeki hafta tekrar köşemize taşıyacağımızı belirtir, Dünya Çiftçiler Gününüzü kutlarım.

sadik.celik@keyveni.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları