Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Ben de İnsanım'
Eleştirsek de desteklesek de karşımızdakini mekanik bir ayrım, soğuk ve demir kokulu bir kutuplaşma üzerinden konumlandırmamamız gerekir… Siyasetle medya, toplumla iktidar ya da en temelde bireyler arası insani ilişkilerin bütünüyle rafa kaldırılmasının bizi taşıyacağı zemin sağlam ve sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır. Bu durum, siyasette olsun medyada olsun, bireyler, gruplar ya da milletler arası olsun, içinde insanın yer aldığı her türlü ilişkiyi kapsar.
Ancak hepsinden önce şu soruyu sormak gerekiyor; duygusal ve insani tepkilere siyasette ne derece yer var? Hele ki toplumsal gerginlik dönemlerinde ortamı sakinleştirmek yerine gerginliği daha da arttırıcı tepkilere… Halkın oylarıyla toplumun başına geçip o toplumu yönetenlerden ve yönetmeye talip olanlardan kızgınlık, öfke, heyecan gibi duygusal tepkilerine hâkim olmaları, temsil ettikleri halka karşı sonuna kadar saygılı davranmaları beklenir. Aksi halde söz konusu yöneticilerin yöneticilik vasıfları sorgulanmaya başlar. Başlamalıdır.
Hayat neyden ibaret?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın renkli açıklamalarına ise artık pek yabancı olmadığımızı söyleyebiliriz. İlk olarak 2004 yılında “Şeyini şey ettiğimin şeyi” ile başlayıp “tuu size” ve “Lenin’i ölü olarak görmek çok güzel” şeklinde birbirini takip eden ve her biri kayda değer oranda ses getiren ifadeler bugüne kadar hız kesmedi. Arınç, yaptığı bu türden açıklamalar sonrasında sık sık özür dileme yoluna gitti, bazen de sözlerinin arkasında durmayı denedi. Son olarak ise hayatın neyden ibaret olduğu sorusu üzerine eğildi. Geçen hafta İzmir ziyareti sırasında, yaşam tarzına müdahale konusunda kendisine yöneltilen bir soruyu yanıtlarken “Hayat içkiden ibaret değil. Hayat seksten ibaret değil” şeklinde yaptığı açıklama ile medya ve kamuoyunun dikkatini yeniden üzerinde topladı. Hatta Arınç’ın bu sözleri şov dünyasında bile espri malzemesi haline geldi. (Cem Yılmaz kendi gösterisinde Arınç’ın sözlerine karşılık “İçinizde mitoz bölünme ile doğan var mı?” diye soruyor örneğin). Ancak Bülent Arınç bu defa söz konusu ifadesiyle alakalı özür dilemek yerine ifadeyi revize etmek yoluna gitti ve çarşamba günü bu konuyla ilgili tekrar konuşarak; “Seksi bir kenara bırakalım. Çünkü her şey alkol üzerinden konuşuluyor” dedi…
Evet, hepimiz insanız ve bazen ağzımızdan “duyulmasını istemediğimiz” cümleler de dökülebilir. Burada önemli olan nokta bu yanlışlıkla dilimize gelen sözlerin bizi ve niyet ve düşüncelerimizi ne derece yansıttığıyla ilgilidir… Ve bu durumda Bülent Arınç’ın arkasını düşünmeden o anlık ruh haliyle kurduğu cümlelerin arkasını düşünüp yorumlamak da bize kalıyor... Ne olursa olsun bu birbirinden ilginç açıklamalar daha uzun süre gündeme renk ve hareket katmaya devam edeceğe benziyor. Keşke gerginliği tırmandırmadan, sadece renk katıp, mizah konusu olmakla kalabilse…
Dünya depresyonda
Türkiye’de geçen 2010 yılında 35 milyon kutu antidepresan ilaç tüketilmiş. Bilhassa 2007’den bu yana antidepresan tüketimindeki hızlı artış gözlerden kaçmıyor ve artık kontrolsüz tüketimin ciddi sorunlara sebebiyet vermeye başladığı kaydediliyor. Ağrı kesici ve antibiyotikten sonra en çok kullanılan ilaçların başında geliyor antidepresanlar. Oysa konunun uzmanları uyarıyor; kontrolsüz kullanılan antidepresanlar “mani”ye, yani “duygu durum bozukluğu”na sebep oluyor. Duygulanım, insan olmanın en önemli unsurudur. Herhangi bir olaya, herhangi bir habere iyi ya da kötü bir duygusal yanıt vermeyen bir kimsenin gerçek anlamda yaşadığını söylemek güçtür.
Biz de malum, ülke olarak öfkeli zamanlardan geçiyoruz. Duygulanım had safhada. Hem ülkemizin hem de artan bir hızla dünyanın farklı bölgelerinde kitle ve iktidarlar karşı karşıya geliyor, sesler yükseliyor fakat bu sesler duyulmuyor; duyulsa bile anlaşılmıyor… Yükselen sesleri bastırmak için şiddet devreye giriyor… Tunus’ta, Lübnan’da, Mısır’da iktidarlar sallanıyor, öfkenin hüküm sürdüğü topraklarda İslami iktidar paylaşımları gündemde… Ve elbette Türkiye; stat protestoları, yumurtalar, heykel polemikleri, aksırmalar, Güneydoğu’da yaşananlar, demokratik protesto haklarını kullanmak isteyen gencecik insanların bedenlerini hedef alan sert müdahaleler… derken gezegenin üzerini topyekûn bir kızgınlık ve tepki bulutu sarıyor sanki. Üzerimizdeki bu öfkeli, kara bulutları hızla dağıtıp bizi açık ve güneşli günlere taşıyacak, antidepresandan daha tesirli ve daha kesin ilaçlara ihtiyacımız var.
Bize karşı yükselen sesleri bastırmayı şiar edinerek değil onları anlamaya çalışarak konuşmayı deneyelim örneğin.
sadik.celik@keyveni.com.tr
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!