Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bedelsiz Yemek

10 Aralık 2011 Cumartesi

Bu durumda özellikle az gelişmiş bölgelerde, hele ki eğitim gibi kutsal bir alanda, dar gelirli kesimlere ulaşarak hayata hazırlanmakta olan çocuklarımızın ve gençlerimizin zihinsel ve fiziksel gelişimleri için sağlıklı, doğru ve dengeli beslenmelerini sağlamak da devletin görevleri arasındadır. Bu amaçla gerekli altyapı ve organizasyon sağlandıktan sonra Türkiye’deki devlet okullarında ücretsiz öğle yemeği uygulamasının hayata geçirilmesi elzem ve ivedi bir konudur. Üstelik gerçekleştirilemeyecek bir proje hiç değildir.

Hafta içinde, Boğaziçi Üniversitesi’nde iki ay kadar önce açılan Starbucks’ın, uzun süredir devam eden protestoların kaale alınmaması üzerine öğrenciler tarafından işgal edildiği haberi gündeme düştü. Öğrenciler kendilerini Starbucks gibi mekânlara ait hissetmediklerini; düzgün, kaliteli, sağlıklı ve ucuz yemeğe ihtiyaç duyduklarını dile getirmek için Starbucks’da geceliyorlar. İşte üniversite öğrencilerinin sahip olduğu bu sağlıklı beslenme bilinci ve hakkının küçük yaştan itibaren çocuklara temin edilmesi devletin asli görevleri arasında yer almalıdır.

Gençlerin başarılı, sağlıklı yetişmeleri açısından son derece faydalı olan “okulda yemek programı” halihazırda Küba, Şili, Brezilya gibi toplamda 100’den fazla ülkede uygulanmakta. Program, öğrencilerin mensup oldukları sosyo-ekonomik ortamların, eşitlikçi bir anlayışla eğitim gördükleri okullardaki hayatlarına yansımaması, eğitim verilen ortamda çocuklar arasındaki adaletin, kaynaşmanın, eşitliğin gerçek anlamda sağlanabilmesi açısından da önemli bir adım. Bu projenin hayata geçtiği ülkelerde çocukların okula devamlılığı da öğrenme kapasitesi de başarısı da gözle görülür oranlarda artıyor. Ayrıca proje, yoksullukla mücadele için son derece önemli ve güçlü bir sosyal politika aracı.

Hal böyleyken her dört çocuktan birinin “yoksul” olarak tanımlandığı ülkemizde “okul yemeği programının” tam verimle uygulamaya alınmasının önemi son derece büyüktür.

‘Suç ve Ceza’ ve demokrasi

Şike yasası iktidar cephesindeki ayrışmanın, çatışmanın ismi oldu adeta. Söz konusu yasa üzerinden şöhretli spor adamlarının tutuklanmasının ardından yasada belirtilen cezaların çok ağır olduğu ve bu cezaların hafifletilmesi gerektiği yönünde görüş birliğine varılmış ve yeni yasa çıkartılmıştı.

Ancak bu noktada beklenmeyen bir şey oldu ve yeni yasaya Çankaya’dan veto geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni yasada suç-ceza dengesinin olmadığını düşünüyordu ve bu sebeple yasayı Meclis’e geri gönderdi.

Basını en az Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın tutuklanması ve hakkında 130 yıl istenmesi kadar heyecanlandıran olaylar da böylece başlamış oldu. Arkasından bir de Başbakan Erdoğan yasa tasarısının noktasına virgülüne dokunulmadan, aynen kabul edilip Çankaya’ya iade edilmesine karar verince medyayı derbi maçlarını aratmayacak bir heyecan dalgası sardı.

Acaba iktidar partisi görüş ayrılıkları nedeniyle çözülüyor muydu? Bu bir Çankaya-AKP karşılaşması mıydı? Cumhurbaşkanı Gül’le Başbakan Erdoğan restleşiyor muydu? Yoksa bunların hepsi hesaplı kitaplı hareketler miydi? Entrika ağları vakit kaybetmeden örülmeye başlamıştı.

Sağlıklı bir demokrasi tam mutabakatla, yüzde yüz görüş birliği üzerinden “tek fikir” anlayışıyla işleyemez. Siyasette de parti içinde de görüş ayrılıkları ve ihtilaf olağan, gerekli sayılmalıdır. Vekillerin, üyesi oldukları partinin aldığı her kararı okumadan, anlamadan, gözü kapalı onaylamak yerine özgür iradelerini ortaya koymaları ve bu şekilde karar verebilmeleri ileri demokraside sağlanması gereken siyasi koşulların en başında gelmektedir. Bu hem demokrasinin hem de siyasi gelişmişliğin göstergesidir.

Yaşananlar olağan, olması gerekenlerdir. Ancak coğrafya bu topraklar olunca görüş ayrılıklarına, en hafif tabiriyle kara kedi muamelesi, çatışma, dövüşme, ayrılık çanları ve bunun gibi felaket senaryoları yakıştırmalarının yapılması da aynı derecede normal oluyor.

Çoğunluğun iradesi kabul edilirken, azınlığın karşı sesinin de dinlenebildiği, aykırı duruşların da yaşanabildiği siyasi atmosferlerde demokrasinin varlığından söz edilebilir ancak.

Üstelik bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, önümüzdeki hafta Dünya İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası! Kutlu olsun.

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları