Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Balımız Bal Gibi Olsun!
Yine 31 Ağustos 2009’da ‘Tüketirken Tükeniyoruz’ başlıklı yazımızda da; Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nca 2009’da gerçekleştirilen gıda denetimlerinde balın en çok hile yapılan gıdalardan biri olduğunu açıklamıştık. Kahvaltılarımızda önümüze geldiğinde nasıl üretildiğini, neler içerdiğini çok da bilmediğimiz balda; haksız kazanç sağlamak amacıyla yapılan hilelerin dışında üreticilerin bilinçli ya da bilinçsizce; petek için ucuz maliyet baskısıyla sıklıkla parafin, güvelenmeye karşı naftalin, arılarda çeşitli hastalıkları önlemek için yanlış ilaç ve antibiyotik kullanımı, kovanların yerleştirildiği arazilerdeki tarım ilaçlamaları balda birikerek halk sağlığını yıllardır tehdit etmekte ve kanserojen etkiye neden olmaktadır.
Geçen yıl hayata geçirilen gıda denetim programı raporunda alınan 914 bal örneğinden 153’ünde taklit ve tağşiş belirlendiğini ancak standartlara uymayan numunelerin içeriğindeki sorunun net olarak ortaya konmadığını söyleyen Arıcılar Birliği temsilcileri baldaki taklit ve tağşişlerle ilgili iki konuya şu açıklamayla dikkat çekiyorlar: ‘‘Birincisi, bal kodeksi net değil, çünkü yeniden yazılıyor. Kodeksin Türkiye şartlarına göre yenilenmesi amacıyla sürdürülen bu çalışma kapsamında çiçeklerin içerisinde bulunan ve balı oluşturan sakaroz, levüloz, glikoz oranları yeniden belirlenecek. Dolayısıyla bugün kodekse aykırı görünen bir unsur, yapılacak değişiklikle normal kabul edilebilir. İkincisi, narenciye balı tek başına olduğunda kodekse aykırı çıkabiliyor veya arının; ay çiçeği, çam, akasya, ıhlamur, kestane, kekik, geven, üçgül gibi kültür bitkilerinden topladığı ballar harmanlandığında içerikle ilgili değerleri farklılaşıyor; bazı değerler düşerken, bazı değerler yükselebiliyor.’’
Toplumun taklit ve tağşişten anladığı, arı tarafından üretilmeyip, merdiven altı tabir edilen ortamlarda arı, çiçek ve bal özü görmeden hazırlanmış ve piyasaya sunulmuş üründür. Bu arıcılık sezonunda arıcılar ‘‘Oldukça keyifli bir ilkbahar yaşadık, hatta nisan-mayısta bu bahar ve arkasından gelecek bal mevsimiyle arıcılar artık en az on yılı garanti altına alır’’ demeye başlamışlardı. Ama bu durum ilerleyen günlerde hiç öyle olmadı. Çiçekler tam tatlı salgılamaya başlamış ve arı tam bunları toplayıp bala dönüştürecekken temmuz ortalarına kadar yağmurların aralıklarla devam etmesi arıların çalışmasını engelledi. Çiçeğin özündeki bal da yağmurlarla yıkandı ve boşa aktı. Sonuçta bu yıl Türkiye’nin üretebilecek bal miktarının yüzde 30 oranında düşmesine neden oldu. Ancak tüccarların elinde 2009’dan yüzde 10-20 stok bulunduğundan önümüzdeki yıl için bir sıkıntının öngörülmediği ayrıca çam balı üretiminde ağustos ve eylül sonuna doğru olumlu hasat beklentisinin balda toplam rekolteyi yükselteceğini arıcı birlikleri ifade etmesine rağmen, bu sezonun yüzde 30 kayıpla kapanacak olması ve artan maliyetlerin de etkisiyle bal fiyatlarının yüzde 20-30 yükselmesine neden olacaktır. Türkiye, dünyada koloni sayısı bakımından Çin’den sonra ikinci sırada, ballı bitkilerin de yüzde 75’ine sahip olduğu halde neden bal verimi bakımından dördüncü sıradayız? Neden balı daha pahalı tüketiyoruz? Neden balda hileyi ve usulsüzlükleri konuşuyoruz? Bunların yanıtını; damızlık ırklarımızın yetersizliği ve ıslah çalışmalarının yapılmaması, eğitimsizlik, fiyat, şeker uygulaması, tüketim ve mevzuat yetersizliği, arıcılığın topraksız çiftçilerin işi olarak görülmesi, devletin arıcılığı bütün olarak desteklememesi ve teşvik etmemesi, kayıt dışılık ve denetimsizliktir. Bu olumsuzluklar vb. balcılığımızın gelişememesinin, kalite düşüklüğünün, verimsizliğinin ve arıcılığımızın sürdürülebilir olamamasının en önemli nedenleridir. Ülkemizde kişi başı yıllık bal tüketimi 1 kg. iken bal üretemeyen gelişmiş ülkelerde bile kişi başı bal tüketimi 3 kg’dir. ABD’de ve Kanada da arıcılığa devletin yüzde 35’lere yakın desteği söz konusu ve bu destek sadece daha çok bal üretmenin ötesinde; arıların yardımıyla doğal dengeyi korumak, doğal döllenmede arıların bilinen katkısı dolayısıyla tarımsal verimliliği arttırmak için yapılıyorken; Türkiye de dünyanın en mucizevi besini olan balın doğallığını ve saflığını koruyarak, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline getirerek, değerini hak ettiği en yüksek düzeye çıkarmalıdır, diğer taraftan da arılarla ülkemizin doğal dengesini korumalıdır.
(*) Keyveni Catreing Yönetim Kurulu Başkanı
sadik.celik@keyveni.com.tr
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!