Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

12 Eylül ironisi

07 Nisan 2012 Cumartesi

Aslında 12 Eylül kurbanları yalnızca bu rakamlarla da sınırlı değil. 12 Eylül ailelerden
evlatlarını, gençlerden umutlarını, bunun yanında ülkenin ekonomik ve toplumsal geleceğini
de, yarınlarını da çalmış, eşitsiz, dengesiz, cehalet içinde, okumanın, bilmenin suç sayıldığı
bir ülke profilinin zeminini, anlayışını hazırlamıştır.12 Eylül’ün mağduru koca bir millettir.
500 müdahil bu büyük kıyımın hesabını sormaya yetmez. 12 Eylül’de işkence görenler,
fişlenenler, mesleğinden, işinden gücünden, yaşamlarından olanlar ve onların yakınlarının da
davaya müdahil olmaları gerekmez miydi?

Bu arada “referanduma hayır diyenler ne yüzle Kenan Evren’in yargılanmasına
müdahil oluyorlar?” diye soruluyor. Soru öylesine yanlış ki… Yargıdaki düzenlemelerle 12
Eylül’le ilgili maddeyi aynı paket içine sıkıştıran ve insanları ya bütün maddelere birden evet,
ya hepsine birden hayır demeye mecbur bırakanların şimdi böyle bir soru sorması en hafif
tabiriyle uyanıklık etmeye çalışmaktır. Pakete hayır diyenlerin 12 Eylül’ün yargılanmasına
değil, yapılan yeni düzenlemelerle siyasetin yargıyı kuşatmasına hayır dedikleri çok açıktır…

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanırken onların adına adam öldürenlere,
işkence yapanlara, işbirlikçilere, yapılanlara çanak tutanlara dokunulmuyor… Çekilen
acıların, bitmek bilmeyen tutukluluk sürelerinin, insanlık dışı işkencelerin hesabı, mağdurların
adalete yerini buldurma istekleri politik çıkarlar için kullanılmaya çalışılıyor.

Arjantin, Yunanistan, Portekiz gibi ülkeler darbe dönemleriyle hakkıyla
yüzleşebildikleri ve bu dönemleri bütünüyle kapattıkları için demokrasiye geçebilmişlerdir.
Darbeyi yapanlar tarafından hazırlanan Anayasa’nın, kurulan rejimin 30 sene boyunca geçerli
kaldığı topraklarda bu yargılamayı hakkıyla gerçekleştirmek mümkün müdür? 12 Eylül
hukukuyla 12 Eylül’ü yargılamaya çalışmak ironiden öteye gidemez.

Hele ki fikirlerinden dolayı tutuklanan ve tutukluluk süreleri bir türlü bitmeyen
onlarca, yüzlerce gazetecinin ve parasız eğitim taleplerinden dolayı öğrencilerin terör
yapmakla suçlandığı, doğayı savunan HES karşıtı köylülerin şafak operasyonlarıyla
evlerinden toplandığı içinde bulunduğumuz dönemde bu davanın görülmeye başlaması…
Evet ironiden öteye geçemez.

İşte bu yüzden bugün açılan 12 Eylül davası sembolik ve siyasi bir kurgu olmaktan
fazlası değildir. Ve 12 Eylül mağdurlarına ve yakınlarına adaleti getirmekten, dolayısıyla
demokrasiden ne yazık ki çok uzaktır. Bu şekilde ne faillerden hesap sorulmuş olur ne de
darbeci zihniyetten arınılmış olur…

Kanser haftasında gıda güvenliği?

Ülkemizde tarım ve hayvancılığın geldiği noktada ibretlik, insan hayatını hiçe
sayan haberler insanı bir yandan güldürüyor, diğer yandan düşündürüyor. Koyunlar
artık cipsle besleniyor. Köylüler cipsin samandan daha ucuz olduğunu iddia ediyorlar. Ama
asıl neden fiyat değil, cipsin yağlı olma özelliği yüzünden hayvanlara hızlı kilo aldırması.
Samanla, buğdayla, arpayla, doğada yayılarak beslenmesi gerekirken, bunun

yerine cipsle beslenen hayvanlardan elde edilen et ve sütün niteliğinin, kalitesinin nasıl
olacağını, insan sağlığının bundan nasıl etkileneceğini düşünmek gerekir… Hayvanların
cipslerle beslenmesi, sadece mizah haberlerine, ya da forumlarda dönen güldürücü
yorumlara konu olmanın çok daha ötesinde tutulması gereken ciddi bir yanlıştır.

Doğrudan insan sağlığı demek olan gıda alanında yapılan terör, birçok suçtan daha
ağır cezaları hak etmektedir. Gıda güvenliğini tehdit edecek yanlışların bedelini başta hızla
artan kanser oranlarıyla ödeyen toplumumuz için, içinde bulunduğumuz Kanser Haftası’nda
bu konunun önemi daha da büyüktür.

Mısır şurubu kullanılarak üretilen sahte baldan, zeytinyağının küspesinden elde edilen
prina yağının kolon sızması yöntemiyle karıştırılmasıyla üretilen sahte zeytinyağından sonra
şimdi sıra sahte ete gelmiş gibi görünüyor.

Erzurum'da zor ölüm

Erzurum’un Aşkale ilçesinde göletten geçen enerji nakil hattındaki arızayı onarmaya
plastik deniz bisikletiyle gönderilen TEDAŞ görevlileri, bisikletin alabora olmasıyla suya
düşüyor. 2 saat boyunca bağırarak yalvaran 5 kişinin yardımına kimse koşmuyor. Bot
bulunamıyor, helikopter gelemiyor. Bunun yerine cep telefonlarıyla bu 5 adamın buzların
üzerinden düşüp sularA gömülüşü kaydediliyor.

Sorumlu? Tabi ki yok. Sorsanız, herkes işini doğru yapıyor, sorumluluğunu biliyor.
Kusursuz bir sistem işliyor. Ama her nedense insanlar pisi pisine ölmeye ve öldükleriyle
kalmaya devam ediyor.

Sadık Çelik

sadik.celik.gorus@gmail.com


 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları