Pınar Öğünç

"Sizler sevinmeyi hak ediyorsunuz artık"

06 Haziran 2015 Cumartesi

Her şey göz göre göre oldu. HDP, seçim çalışması sırasında bir değil, beş değil, sözlü tacizden bombalı çiçeğe, büro yakmaktan insan yakmaya, yüzlerce kez şiddet gördü. Bütün Türkiye'nin gözü önünde demokrasi defosu yüzde 10 barajını geçebilmek için, ondan çok daha yüksek olan bu şiddet barajına karşı mücadele etti. Açık bir biçimde bu sarmala, şiddete karşılık vermeye çekilmek istendi. Fakat inat etti. Son büyük mitinginde, çok daha büyük bir katliamın hedeflendiği bombalı saldırının ardından, inatla "Her şeye rağmen barış" pankartı arkasında yürüdü Diyarbakır.

Mitingde hayatını kaybedenler toprağa verilirken, hastanelerde hala yüzlerce insanın kolu bacağı ameliyat masalarındayken aynı esnada partililerin son halkla buluşmaları vardı. Eşbaşkan Selahattin Demirtaş'ı Demokrasi Meydanı'nda ağırlayacak olan Sancaktepe'de gün, onlarca gencin gözaltı haberiyle başlamıştı. Neden belli değil ama bir yandan çok da belli işte.
İsmi de manidar, Sancaktepe, Demokrasi Caddesi'nin meydanı hıncahınç... Demirtaş'ın otobüsü varmadan, yakınları dün Diyarbakır'da olanlarla konuşuyoruz. Bir müddet açılmayan telefonlardan acı hikayeler duymuşlar sonra; kopuk bacaklar, çığlıklar. Anlatırken gözleri doluydu, belden aşağısı kopan bir bebek... Aynı zamanda patlama anında hızla koridor açılmasının, izdiham yaşanmaması için herkesin birbirine sahip çıkışının altını çiziyorlar. Yoksa hakikaten ölü ve yaralı sayısı çok daha fazla olabilirdi. "Çok üzüldüm ama bu halkla da gururlandım" diyor kızı Diyarbakır'da olan bir anne. Kızının sesini hiç bu kadar kötü duymamış. "Çok güçlü bir kadındır yoksa..."

Dünkü bombalı saldırının gerginliği, parti üyeleri ve gönüllülerinde bir temkin yarattıysa da, halktaki coşku hakikaten seçimden önceki son günde son seviyesine ulaşmıştı. Demirtaş konuşmaya başladığında dev ses sisteminin cılızlaşabildiği bir heyecanla bağırıyordu binler.

Bu buluşma, Demirtaş'ın cumhurbaşkanı Erdoğan'a cevabı oldu aynı zamanda. "Ben senin telefonuna çıksam ne olur, çıkmasam ne olur. Sen yapacağını yapmışsın. Eğer Diyarbakır'ın da cumhurbaşkanı olsaydın, gider taziyede bulunurdun zaten" dedi. Diyarbakır saldırısına yer vermeyen, yok gibi davranan, üstüne HDP'ye yönelik manipülatif diline devam eden AKP medyasını eleştirdi. Bir katliam teşebbüsünün ardından tüm enerjisini komplocu photoshop oyunlarına ayıran gazeteler vardı çünkü.

Demirtaş netti, lafını sakınmadı. Ama yine defalarca öfkeyle değil, akılla ve sağduyuyla hareket etmenin lüzumuna değindi. Türkiye'nin tüm mahallelerini düğüne çevirecek kutlamalar için sabredilmesi, sandıkların bırakılmaması çağrıları yapıldı. "Her karanlığın bir aydınlığı var" diyordu Demirtaş, "Ezilenler, sizler artık sevinmeyi hak ediyorsunuz". Ortalık pür umutla inliyordu.

Her şey göz göre göre oldu, anormaller normalleşti. Bir parti seçime giriyor, akıldışı yüzde 10 barajını geçebilmek için, en az 12 lazım deniyor. Neden, çünkü oy çalınabilir. Insanlar oyunun çalınabileceğini bilerek kendini sandık işlerine vakfediyor, yapamayan vicdan azabı duyuyor. Ne acayip, bu normalleşmiş. Şaşırmıyoruz.

Yüzlerce vesileyle seçim çalışması yaptırılmayan bir partinin mitinginde bombalar patlıyor, arkasından hala barış çağrısı yapıyorlar. Buna da şaşıranlar vardır. Var. Bu inada deliriyorlardır. Tarih ikisini de yazacak. Neyse ki.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir tava bir kepçe 19 Nisan 2017

Günün Köşe Yazıları