Öztin Akgüç

Yapışkanlık

28 Ekim 2020 Çarşamba

Ekonomide yapışkanlıklar, enflasyon yapışkanlığı vardır. Ekonomide uzun süreli sözleşmeler, kira, alış-satış, toplu iş sözleşmeleri, geçmiş enflasyonun gelecekte de gerçekleşeceği beklentisi, piyasaların genellikle büyük firmaların egemen olduğu oligopol piyasaları oluşu, firmaların fiyat politikaları, kârı ençoklama amaçları, fiyatlarda yapışkanlığa, dirence yol açarak enflasyonun aşağı çekilmesini zorlaştırmaktadır. Ekonomide geriye dönüşünü güçlüğü, kastanyola düzeneğinden, dişli çarkta çarkın geriye dönüşü engelleyen dilin varlığından esinlenerek, dişli çark etkisi (ratchet effect) olarak nitelendirilerek açıklanmaktadır. 

Enflasyonu aşağıya çekmek zor olduğu gibi, 2007-8 krizi, ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerde enflasyonun hızlandırılmasının da zor olduğunu göstermiştir. Enflasyon, kriz döneminde gelişmiş ekonomilerde düşük düzeyde yapışkanlık göstermekte, parasal genişlemeye, şirket kurtarmaya, bütçe açıklarına karşın hızlandırılamamakta; bu ülkeler, enflasyonu yılda yüzde 2 hedefine ulaştıramamakta, enflasyon yaratamamaktadırlar.

Yapışkan olan enflasyon değil, aslında kapitalist düzendir. Kapitalist düzen, serbest rekabet, etkin çalışan firmaların faaliyetlerini sürdürecekleri; yüksek maliyetle verimsiz çalışan firmaların tasfiye edileceği; iflas riskini, girişimcilerin, sermayedarların üstleneceği; piyasadan çekilen firmaların yerini daha verimli çalışan firmaların alacağı; kaynakların en verimli şekilde kullanılacağı varsayımlarına dayanılarak savunulur. Gerçek ekonomik yaşamda koşullar, kapitalist düzenin varsayımlarından çok farklıdır. Piyasalar, az sayıda büyük firmanın egemen olduğu, eksik rekabet, oligopol piyasalarıdır. Bu piyasalarda rekabet söz konusu olmadığı gibi, piyasaya serbest giriş de yoktur. Verimsizlik halinde zarar riskinin firma sahipleri tarafından üstlenileceği varsayımı da geçerli değildir. Firmalar, batmayacak kadar büyük (too big too fail) olarak nitelendirilerek, batmaları ekonomide büyük kayıplara yol açacağı gerekçesiyle kurtarılmaktadır. Borçları yeniden yapılandırılmakta hatta silinmekte, değersiz borçlanma senetleri bankalar, merkez bankaları tarafından alınmakta, vergi bağışıklıkları tanınmakta, kamu zararına piyasaya egemen olan firmalar kurtarılmaktadır. Bu firmaların iflas riskini, firma sahipleri, sermayedarlar değil, kamu taşımaktadır. Kapitalist düzen, devlet gücü ile yapışkan hale getirilmektedir. 

Yapışkanlık, toplumsal yaşamda, siyasal alanda da sürmekte, sorunlar yaratmaktadır. Ülkemizde de sağcı partilerin, DP döneminde yaşandığı, günümüzde de yaşanmakta olduğu gibi, seçimle iktidara gelmiş olmalarına karşın iktidarda kalmanın yollarını aramaları, siyasal yapışkanlığa yol açmaktadır. Başarısızlığa karşı iktidarda kalma çabasıyla demokratik hatta etik olmayan araçlara başvurulmaktadır. Oyunun kurallarını, yasaları amaçları doğrultusunda değiştirme, göz korkutma, çıkar sağlama veya satın alma yoluyla medyayı propaganda aracı olarak kullanma, yandaş kayırma, ödüllendirme, partizanlık, karşı görüşte olanları tasfiye, cezalandırma, kaynakları parti yararına kullanma, partiyi destekleyecek iş insanları türetme, bürokrasiyi parti örgütü haline dönüştürme, kullanılan başlıca araçlar olmaktadır. Ülkede, ne yazık ki biat eden, etik değerleri önemsemeyen, geleceklerini partinin iktidarda kalmasında gören kişileri bulmak, görevlendirmek kolay olmaktadır. Genellikle kişisel başarısı olmayan, eğitim düzeyleri de yeterli olmayan, beklentileri yeteneklerinin üstünde olan kişiler oltaya gelmekte, araç olarak kullanılmaktadırlar.

Başarısızlığa karşın orun, mevki yapışkanlığı yalnız kamuoyunda değil, parti içinde de tepkilere yol açmaktadır. DP döneminde “ispat hakkı” sloganı ardından Hürriyet Partisi’nin kuruluşu; günümüzde de Gelecek ve DEVA partilerinin oluşumu, yapışkanlığa, baskıya tepki olarak da yorumlanabilir. 

Orun, mevki tutkunluğu, konumları sürdürme çabaları, bu amaçla kullanılan yöntemler, siyasal partilerde, STK’lerde tepkilere, ayrışmalara yol açmaktadır. Bazı oluşumlar, yapışkanlık eğilimine karşı tepki olarak değerlendirilebilir. Siyasal yapışkanlık, yalakalığın, patronaj, karşılıklı çıkar ilişkisinin yaygınlaşması gibi sakıncalar doğurmaktadır.

Muhafazakârlık, tutuculuk olarak yorumlanarak yapışkanlığa yol açmakta, değişimi, ileriye gidişi engellemektedir. Muhafazakârlık, tutuculuk değil, geçmişten gelen değerleri korumak, sürdürmektir.

Evrende, doğada sürekli değişim yaşanmakta, “değişmeyen tek şey değişimdir” tümcesi sürekli yinelenmekte ancak yapışkanlık, tutuculuk yaşanmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları