Öztin Akgüç

Türkiye'nin Kredi Notu

02 Aralık 2011 Cuma
\n

\n

Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitchin Türkiyenin riskli ülke olan kredi notunu pozitiften durağana çevirmesi, düşürmesi not artışı, hatta sınıf atlama bekleyen çevrelerde soğuk duş etkisi yaptı; bu tür kuruluşların kredi notlarının ne ölçüde sağlıklı olduğu sorusunu gündeme getirdi, tartışmalara yol açtı.

\n

Bu köşede yıllardır savunulmaya çalışılan sav ve görüşlerden ikisi konuyla ilgilidir.

\n

İlki, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının gerek ülke, gerek banka ve firma kredi notlarının ya teknik bilgi noksanlığı ya siyasal ve ekonomik güdüler veya bu iki grup nedenin birlikte etkisiyle nesnel (objektif), gerçekçi, yol gösterici nitelikte olmadığıdır.

\n

Konuya ilişkin ikinci görüşümüz, AKPnin ekonomik başarısının sanal olduğu, başarı imajı, izlenimi yaratılmaya çalışıldığı, ekonomik alanda değil; fakat kamuoyunda algılandırmada başarı sağlandığıdır. Bu iki sava, görüşe dayanılarak şu sonuçlara varılamaz: AKPnin ekonomik alandaki başarısızlığı, derecelendirme kuruluşlarının notlarının doğru, nesnel olduğunu kanıtlamaz. İkincisi, Derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarının nesnel olmaması, AKPnin ekonomi alanında başarılı olduğunu göstermez”. Gerçek hem derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarının yerinde olmaması hem de izlenen ekonomik politikanın, alınan sonuçların başarısız oluşudur.

\n

***

\n

Türkiye objektif ölçütlere göre, gerek cari işlemler açığının boyutu ve nedenleri, gerek dış borç stoku ve yapısı nedeniyle riskli ülkedir. Ülke riski, AKP döneminde cari işlemler açığının büyümesi, sanayinin montaj ağırlıklı hale gelmesi, yurtdışına faiz ve kâr transferlerinin fazlalaşması, dış borç stokunun kısa sürede 130 milyar USDden yaklaşık 300 milyar USDye yükselmesi gibi nedenlerle daha da artmıştır.

\n

Genel eğilimin, beklentinin aksine görüşüm, Türkiye ekonomisinin ekonomik krizi 2012 yılında daha şiddetli duyacağı yönündedir. Gelecek yıl Türkiyenin cari işlemler açığını fonlamak için yeni ilave kaynaklar bulması zorlaşabileceği gibi mevcut kredileri yenilemek, aynı düzeyde sürdürebilmek bile sorun olacaktır.

\n

Türkiyede bankacılık kesimi, çok sayıda yabancı bankanın riski paylaşarak sağladığı sendikasyon kredilerinden yararlanmaktadır. Bu krediler genelde geri ödenmemekte, her yıl yenilenmekte; bankacılık, finans diliyle rool over edilmekte, hatta çoğu kez tutarı da arttırılmaktadır. Gelecek yıl söz konusu kredilerin tutarının arttırılması bir yana, aynen yenilenmeleri konusunda bile güçlükler yaşanabilir, en azından maliyetleri yükselebilir.

\n

***

\n

Türkiye kredili ithalat yapmakta, küçümsenmeyecek boyutta ödeme şekli, yöntemi olarak da akreditiften yararlanmaktadır. Akreditifli ödeme şeklinde peşin ödeme yapılmamakta, ödemeyi yapacak yabancı bankada kuvertür tesis edilmemektedir. Ancak 1978-79 yılında ve 1994 krizinde yaşandığı gibi, yabancı bankalar, riskli ortamlarda belli tutarın üstünde akreditif açmak için peşin ödeme, kuvertür tesisi isteyebilmektedirler. Böyle bir uygulama, hem açılan akreditifler kaşılığında gelen malların bedelinin ödenmesi hem de yeni akreditif açabilmek için peşin ödeme yapılması ithalat zorlukları, finansmanda darboğaz yaratır.

\n

Ülkemizde bankacılık sektörü ve özel kesim dövizde açık pozisyonla çalışmakta, döviz yükümlülükleri döviz varlıklarının çok üstünde bulunmaktadır. Bazı kuruluşlar, bilanço dışı işlemlerle, finansal türev işlemlerle (vadeli işlemler, sıwap, opisyon) faiz ve döviz risklerine karşı korunmakla (hedge) birlikte; bilanço içi pozisyon açığı yine de önemli bir risktir. Kâr sıkışmasına ödeme güçlüklerine neden olabilir.

\n

TC Merkez Bankasının çok övünülen döviz rezervinin net, kullanılabilir tutarı, bankaların bilanço içi açık pozisyonunu fonlayabilecek boyutta dahi değildir. Türkiyenin borç tutarına göre yeterli uluslararası rezervi yoktur. Kaldı ki TCMBnin döviz kurunu korumak amacıyla yaptığı müdahaleler mevcut rezervi de olumsuz yönde etkilemiştir.

\n

Uluslararası derecelendirme kuruluşları güven verici olmadığı gibi kredi notları da nesnel ölçütlere dayanmamaktadır ama ekonomimiz de yaratılmak istenen imaj kadar güçlü bir ekonomi değildir; riski yüksektir. 2012 yılında ekonomik zorluklarla karşılaşırsak şaşırmayalım, kötü senaryolara da hazırlıklı olalım.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları