Öztin Akgüç

Para politikasında ısrar

18 Eylül 2019 Çarşamba

Dünyada 2007 yılı sonuna doğru kriz belirtileri görüldüğünde, merkez bankalarından krizin derinleşmesini önlemeleri, büyüme, istihdam artışına yönelik politikalar izlemeleri beklenmiştir.
Gelişmiş ülke merkez bankaları, parasal genişleme ile sorunun çözüleceği yaklaşımıyla geleneksel para politikası araçları yanı sıra zorunlu karşılıklara faiz ödeme, negatif mevduat faizi, kredi kolaylıkları, “batmayacak kadar büyük kuruluş” olarak nitelendirilen işletmeleri kurtarmak üzere “Varlık Alım Programları - VAP” gibi olağandışı olarak nitelendirilen araçlar da kullandılar.
ABD merkez bankacılığı sistemi (Fed - FRS), sınırlı süre uygulamalarıyla, yatırım bankalarına, finansal aracılara ipotek teminatlı senetler karşılığı kısa vadeli krediler (PDCF), finansal kurumlarla ipotek teminatlı senetle Hazine Bonosu takası (TSLF), büyük şirketlerin çıkarmış olduğu finansman bonolarını satın alma (CPFF), yatırım fonlarına varlığa dayalı menkul kıymet satın almaları için verilen orta vadeli kredi (TALF), koşulları kredi talep eden bankalarca belirlenen kredi ihaleleri (TAF) gibi finansman kolaylıkları sağlayarak, Federal Hükümetin Varlığa Dayalı Menkul Kıymet Pazarına Yardım Programı çerçevesinde, finans sektörü dışı işletmelerin de senetlerini satın alarak, şirket kurtarma girişimlerini destekleyerek, ABD ekonomisinin resesyona sürüklenmesini önlemiş; ancak konsolide bilançosu da 4.5 trilyon USD gibi büyüklüğe ulaşmıştır. Fed, parasal genişlemenin ve bu boyutta bilançosunun yaratacağı enflasyonist baskıdan çekinerek, faiz artışı ile bilanço küçültmeye yönelmiş iken, Trump engeli, baskısı ile karşılaşmış, faiz indirimiyle yeniden parasal genişleme sürecine girmiştir. Fed, mülkiyeti özel ticaret bankalarının olmasına karşın tam bağımsız hareket edememekte, zaman zaman ABD Başkanı’nın, Kongre’nin baskısıyla savrulmaktadır.
Avrupa Birliği’nde merkez bankacılığı, AVRO Bölgesi, merkez bankaları, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği’nin (EMU) son aşamasına katılmamış üye ülkelerin ulusal merkez bankaları, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) varlığı gibi karmaşık bir yapıya sahiptir. AB’den ayrılma kararı almış (Brexit) İngiltere dahil halen 9 Birlik üyesi ülke, parasal özerkliğe sahip olarak kendi ulusal paralarını kullanmakta, bağımsız olarak para politikalarını belirlemektedir.
AVRO’yu yasal ödeme gücüne sahip tek para olarak kullanan AVRO Bölgesi için tek merkez bankası yerine Eurosystem olarak ifade edilen, ECB ile üye ülkeler ulusal merkez bankalarından (UMB) oluşan bir yapı oluşturulmuştur. Sistemde para politikası merkezi bir otorite olarak ECB tarafından belirlenmekte, uygulama ECB yönergeleri, gözetimi altında, yerinden yönetim (ademi merkeziyet) ilkesine uygun, bağımsız, tüzel kişiliğe sahip UMB’ler tarafından yerine getirilmektedir. Dolanıma banknot çıkarma, zorunlu karşılıkları muhafaza, açık piyasa işlemleri yapma, kredilendirme, ödemeler sisteminin düzgün işlemesini sağlama gibi geleneksel merkez bankacılığı işlemleri, işlevleri, UMB’ler tarafından yerine getirilmektedir. ECB’nin görevi, para politikasını belirlemek, Bölge UMB’ler arasında eşgüdüm sağlamak, uygulamayı gözetmek, yönlendirmektir.
Bölgede de 2007-8 krizi sonrası, geleneksel olmayan para politikası araçları kullanma gereği duyulmuş, bankalara verilen kredilere vade ve faiz esnekliği sağlanmış, Uzun Vadeli Uyumlu Yeniden Fonlama (TLTRO) gibi kredi türleri geliştirilmiş; negatif mevduat faizi uygulama, kapsamlı varlık alım programları ile de kredi arzını artırma, faizi düşürme yoluyla da özel sektöre uygun koşullarla kaynak sağlanmış, politika faizi yüzde 0.00, bankalara verilen kısa vadeli kredilerde de faiz oranı yüzde 0.25 düzeyine indirilmiştir.
Birleşik Krallık’ta Hazine tarafından varlık alım programı görevi verilen İngiltere Merkez Bankası (BOE), bir filyal şirket aracılığı ile (BEAPFF) varlık alım programlarını gerçekleştirmiştir. 2019 itibarıyla varlık alım programı 435 milyar pound olarak sürmekte, BOE’nin politika faiz oranı da yüzde 0.075 düzeyinde bulunmaktadır.
Japon Merkez Bankası (BOJ) negatif politika faizi uygulamaktadır. Genişletici para politikasına, negatif reel faiz uygulamasına, kapsamlı Varlık Alım Programlarına karşın, ekonomiler büyüme sürecine girememiş, finansal kriz riskinden deflasyona sürüklenmek tehlikesinden de kurtulamamışlardır.
Kuramsal açıdan da para politikasının başarılı olmayacağı öngörülmesine, başarısızlığa karşın, on yılı aşkın sürede politikada ısrar sermaye lehine ideolojiktir. İzlenen politika ile şirketler kurtarılmış, gelir dağılımı, sermaye ve gelişmiş ülkeler lehine değişmiştir. Sonuçta durgunluğu gidermede para politikasının başarısızlığı, zorunlu olarak maliye politikasını gündeme getirmiş, ön plana çıkarmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları