Öztin Akgüç

Kırılgan Ekonomik Yapı

24 Ocak 2009 Cumartesi

Ekonomimizin kalifiye işgücü, lider-yönetici (CEO) ve gerçek girişimci (müteşebbis) azlığı ve koşullara uyum kapasitesinin (transformasyon gücünün) yetersizliği gibi temel eksikliklerinin yanı sıra dış ticaret yapısı, dış yükümlülük kompozisyonu, işletmelerin finans yapısının bozukluğu gibi kırılganlığı arttıran sorunları vardır.

Dışsatımımızın ağırlıklı bölümünü, dış girdi oranı yüksek, dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları oluşturuyor. Dışsatımımız içinde stratejik olarak nitelendirilebilecek malların oranı çok düşüktür. Türkiye enerji ihraç etmemekte, sermaye malları ihracatının payı da düşük düzeyde kalmaktadır. Teknik bir deyişle, ihraç mallarımıza karşı dış ülkelerin gelir esnekliği, genelde yüksektir. Bu nedenle dış ülkelerde ekonomik durgunluk, gelir düzeyinde düşüş, ihracatımızı olumsuz yönde etkileyecek, ihracat azalış oranı, ulusal gelirlerin azalışından daha yüksek düzeyde olacaktır.

Dışalımımız ise enerji, sermaye malı, hammadde, ara malı gibi bizim açımızdan stratejik mallardan oluşmaktadır. İthal mallarında azalış, dış ticaret dengesi açısından olumlu gibi görünse de, GSYİH artışı üzerinde olumsuz etki yapacaktır. TÜİK, büyüme hızını nasıl tahmin ederse etsin, stratejik mallar ithalatında azalış, durgunluğun yanı sıra gayri safi yurtiçi hasıla artışını önemli boyutta negatife, eksiye dönüştürecektir.

Bir ülkenin dış yükümlülüğü, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından, yabancılara satılan hisse senetlerinden ve dış borçlarından oluşur. Türkiyenin dış yükümlülüğünün büyük bölümü dış borçlardan oluşmaktadır. Böyle bir yükümlülük yapısı, borçların önemli bölümünün de kısa süreli olduğu dikkate alındığında kırılganlığı arttırmaktadır. 2009 yılında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ve yabancılara hisse senedi satışının azalacağı, hatta sermaye çıkışının artacağı beklendiğinden, Türkiyenin dış borç gereksinimi artacaktır. Ekonomik durgunluğun ve finans sektöründe krizin etkisiyle risk priminin yükselmesi, bankalarda borç verme iştahının azalması, dış çevrelerde borç verme hoşgörüsüzlüğü, Türkiyenin dış borçlanmasını zorlaştıracağı gibi maliyetini de yükseltecektir. Nitekim borçların yenilenmesinde LİBORa eklenen marjlar (spread) ciddi biçimde yükselmeye başlamıştır.

Ülkemizde işletmelerin aşırı borçlu olmaları, ekonomide durgunluk dönemlerinde borç ödeme gücünü daha da zayıflatmaktadır. Varlıklarını özkaynaklarıyla fonlayan işletmelerinse ekonomik dalgalanmalara karşı dayanma güçleri daha yüksek olmaktadır.

Ekonomide kırılganlığı arttıran diğer finansal neden, dolarizasyon oranının yüksekliğidir. İşletmelerin ve bankaların yükümlülüklerinin önemli bir bölümü, yabancı para cinsindendir. Döviz kurlarında yükseliş, işletmelerin yükümlülüklerini yerine getirememe riskini arttırmaktadır.

Verilen garantiler, teminat mektupları gibi şarta bağlı borçlar, içinde bulunduğumuz yılda yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle kesin borç şekline dönüşebilir. Böyle bir gelişme, işletmelerin borç yükünün bankaların bilançolarında da tahsili gecikmiş alacakların artmasına yol açar. Borç ödemeyi daha da zorlaştırır.

Ülkemizde vergi gelirlerinin çok büyük bölümü mal ve hizmetlerden ve ithalattan alınmaktadır. Ekonomide yavaşlama, dışalımda daralma vergi gelirlerini azaltacaktır. Buna karşı transfer ödemelerinin büyük bölümünün zorunlu olması, kamu harcamalarının esnek olmaması, bütçe açığını büyütecektir. Borçlanma gereğinin yükselmesi, faizler üzerinde artış yönünde baskı doğuracak; faizlerin yükselmesi, bütçe açığı konusunda da kısırdöngü yaratacaktır.

İç ve dış kaynaklı dalgalanma, dış ticaret yapısı, zayıf kredi değerliliği, göreceli olarak yüksek borç stoku, ekonomimizin kırılganlığını arttırıyor.


 


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları