Öztin Akgüç

Faiz - kur ilişkisi

27 Ekim 2021 Çarşamba

TCMB’nin kararlarıyla güncelleşen faiz - kur ilişkisi sorusuna, giriş niteliğinde de olsa herhangi bir Para Banka kitabında bulunabilecek yanıtı aktarayım. Faizle döviz kuru arasında, en azından finansal varlıklara yatırım, sermaye hareketleri, tüketim harcamalarına etki açılarından ilişki vardır.

Yerli, yabancı finansal varlıkların risk ve getiri farklılığı, yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerin yatırım kararlarını, portföy seçimlerini etkiler. Yurtiçi yerleşiklerin, faiz indirimi ile yerli finansal varlıkların getirisinin yabancı varlıkların getirisinden daha az olacağı beklentisi, yerli finansal varlıklara karşı talebi azaltırken, yabancı varlıklara karşı talebini artırır. Yurtiçi yerleşikler, ulusal para cinsinden finansal varlıklarını azaltarak, yabancı para cinsinden varlıklara yönelirler; en basiti TL vadeli mevduatlarını, döviz tevdiat hesabına dönüştürürler. Yabancı yerleşikler de faizi düşen varlıkları elden çıkararak, portföy yatırımları da azaltarak yurtdışına kaynak aktarırlar. Enflasyon hızlanırken, iç varlıkların getirisinin azalmasıyla yurtdışına kaynak çıkışının hızlanması, kur - enflasyon sarmalını, geçişkenliğini daha da kavileştirir. Faiz marjı daralırken kur riskinin de artışı, finansal varlıklara yatırım amaçlı net yabancı sermaye girişini kısıtlar.

Dış borçlanmada risk priminin (CDS-kredi temerrüt swapı) yükselmesi, borç maliyetini artırırken belirsizlik, vadelerin kısalmasına yol açar, uzun vadeli, sabit faizli borçlanma olanağını da ortadan kaldırır.

Faiz indirimi, tasarrufun getirisini azalttığından hatta enflasyon vergisiyle de cezalandırdığından bireyler, tasarruf yerine tüketime, özellikle dayanıklı tüketim malları alımına yönelirler, bir tür stok yatırımı yaparlar. Dayanıklı tüketim malları imalatında ithal girdisi olduğundan bu yolla da döviz talebi artar. Ülkeden sermaye çıkışı, döviz talebinin artışı, kur üzerindeki baskıyı artırarak borçlanma kısırdöngüden çıkılmasını zorlaştırır. Faiz indirimiyle tasarruf edenler cezalandırılırken, tasarrufları kullanarak gelir sağlayanları ödüllendirilmesi de ayrı bir adaletsizlik kaynağıdır.

TCMB’nin, enflasyon karşısında duruşu da çelişen, tutarsız kararları nedeniyle belirsizdir. Bir yandan zorunlu karşılık (Z/K) oranını yükselterek, sıkı para politikası duruşu sergilerken; öte yandan faiz indirimiyle, bankacılık kesimini fonlayarak genişletici para politikası izlemektedir. Z/K oranı yükseltilirken tutarlı olanı, faiz oranını da yükseltmek, bankaları fonlamamaktır. Çelişen uygulama, yabancı para Z/K oranının yükseltilmesi, rezerv artıyor söylemine olanak vermek için bu kararın alındığı izlenimini vermektedir. Yabancı para Z/K oranının olağandışı yükseltilmesi de kur üstünde baskı yapmaktadır.

TCMB, politika faizini indirirken kredi kartı faizini değiştirmemesi de ayrı bir çelişkidir. Kredi kartı faizi aylık yüzde 1.98 birleşik olarak yıllık yüzde 26 düzeyindedir. Faiz indirimi ile belli bir kesim kollanırken, kredi kartı faizinin yüksek tutulması, gelir dağılımını daha da bozucu bir etken olmaktadır.

Bağımsız merkez bankası her ekonomik sorunu çözecek, her derde deva “panacea” değildir. Merkez bankası bağımsızlığının ardında varsayımlar, beklentiler vardır. Politikacıların oy kaygısıyla, kişisel çıkar hesaplarıyla ekonomik dengeleri, istikrarı bozucu kararlar alabilecekleri; buna karşı bürokratların, merkez bankası yöneticilerinin, kamu yararı gözeterek kamu yararını ençoklayacak şekilde davranacakları varsayılır. MB üst yönetimine atamalarda köklü eğitim, uzun süreli deneyim, kamuoyunca iyi tanınma, belli suçlardan aleyhe takibat yapılmamış olması gibi nitelikler aranır. Uzun süreli atanma, ikinci kez atanmanın caiz olmaması, çok özel şartlar dışında görevden alınamama, yöneticilerin siyasal baskılara karşı kişisel bağımsızlıklarını sağlamaya yöneliktir. Atamalarda, görevden almalarda belli kurallara uyulmaması, yöneticilere kişisel bağımsızlık sağlanamaması halinde, MB bağımsızlığı sadece yasada yazılı slogan olarak kalır. Başarısız politikacılar da başarısızlıklarının sorumluluğunu merkez bankasına yükleyerek kendilerini kamuoyunda aklarlar. Söylemde kalan bağımsızlık, sadece MB’nin başarısız politikacıların günah keçisi olmasına yarar.

2007-8 krizi sonrası MB’lerin krizi aşmada, beklentileri karşılamada yetersiz kalmaları, bağımsız MB paradigmasını sarsmıştır. Ancak MB’lerin de tutarsız, çelişkili, öngörüsüz kararlarıyla sorunları ağırlaştırmamaları gerekir.

Temel amacı, fiyat istikrarı sağlama olan TCMB, amaca ters düşen tutumuyla sorun çözme yerine sorun olmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları