Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
CHP yönetimi CHP’li olmalı
Bir partinin yönetiminin o partili olması, genelleme, boş söz, totoloji gibi absürt söylem gelse de CHP’nin sorunudur. Partide en az altmış yıl önce İstiklal Savaşı Garp Cephesi kumandanı, Lozan Antlaşması’nı Türkiye’ye kazandıran parti genel başkanı İsmet Paşa’ya “Paşam biz kapıkulu değiliz” tepkisi veren parti üyeleri varken günümüzde yerli yersiz “Sayın genel başkana övgüler yollama” şak şak yapılıyor, eleştirilerde AKP parmağı aranıyorsa bundan elli yıl önce parti genel başkanı bir il başkanından beşinci sırada bir vekillik kontenjanı tanınması ricasında bulunurken bugün parti genel başkanı vekil listesini resen düzenliyor, kişisel destek karşılığı başka partilere de kontenjan tanıyor. Seçim yenilgisi üzerine örgütleri kendine bağlıyorsa o partide çok değişiklik olmuş, parti kimliğini yitirmekte demektir.
Günü kurtarmak, davranışları haklı göstermek için, CHP ne zaman seçim kazandı ki oyu yetersiz sağa açılması doğru doğal özürü, gerekçesi de gerçeği yansıtmamaktadır. CHP’nin kazandığı tartışmalı 1946 seçimi bir yana bırakıldığında CHP, 1950-80 döneminde yapılan 8 seçimin 3’ünde 1961, 1973, 1977 resmen birinci partidir. Oy ortalaması yüzde 35, 1957 ve 1977 seçimlerinde aldığı oy oranı da yüzde 40’ın üstündedir. CHP, yüzde 41.4 oranında oy aldığı seçimde dahi tek başına iktidar olamazken AKP’nin 2002’de yüzde 34 oyla TBMM üçte iki çoğunluk alması, seçim sistemi ayarlamaları sonuçtur. Muhalefetten daha az oy almasına karşın DP’nin iktidarda kaldığı 1957 seçiminin yanında son Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi dahi masum kalır. CHP, İnönü ve Ecevit başkanlığında koalisyon hükümetleri kurmuş, görece kısa iktidar sürelerine karşın planlı ekonomiye geçiş, KİT’lerin reorganizasyonu, AYM kuruluşu, Kıbrıs Barış Harekâtı gibi ülkeye önemli katkılar yapmış, İsmet İnönü, ABD’ye L. Johnson’a karşı, “Üçüncü dünya kurulur Türkiye orada yerini alır” meydan okuması yaptığında sağcı partiler tarafından bütçe bahanesiyle istifa zorunda bırakılmıştır.
CHP’nin kapalı olduğu 1981-92 döneminde SHP, altı oku temsil etmiş, 1999 yerel seçiminde tüm büyükşehirler dahil 39 il ve 642 ilçe ve beldede birinci parti olarak seçimi kazanmış, koalisyon hükümetlerinde görev almıştır.
CHP, 1992 sonrası hangi seçimde, geçmiş kurultaylarda kabul edilmiş Atatürk yolunu, laikliği, planlı ekonomiyi, devrimciliği, bağımsız dış politikayı savunmuş da oyu yüzde 25’te kalmıştır? CHP bu değerleri, kendi kuruluş ilkelerini, altı oku savunmamış, kişisel gösterilerle, sağ seçmene şirin görünme çabasıyla sürekli ödün vererek seçimleri yitirmiş, sonra da CHP’nin oyu yüzde 25 izlerken sağa açılmak amaçlı ilkesiz politikaya özür, gerekçe aranmıştır.
Son 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde de aynı hatalar işlenmiş, seçime katılmayan 10 milyonu aşkın seçmen ile geçersiz oy veren 1 milyonu aşkın seçmene yönelineceğine yine kişisel gösteriler ön plana çıkarılmış, seçime iştirak oranı yükseleceğine, iştirakin azalmasıyla da bir seçim yenilgisi daha yaşanmıştır.
Bu bağlamda olay ve alınan sonuç çok daha iyi ifade edildiğinden alıntılar yapacağım. Örsan Öymen, “CHP'nin sağa açılarak, partinin kurumsal kimliğinden uzaklaşarak, AKP’nin gölgesinde kalarak, laiklik ilkesini ve Aydınlanma devrimleri öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ü yok sayarak oylarını artıracağı iddiası, geçmiş seçimlerde olduğu gibi, bir kere daha fiyaskoyla sonuçlanmıştır” ifadesiyle olayı açıklamıştır. Nilgün Cerrahoğlu, “CHP trajedisi” başlıklı yazısında “Kılıçdaroğlu çok kıymetli, biricik şansı; aday olacağım ısrarı ve Bay Kemal Geliyor düşleriyle heba etti” değerlendirmesini yapmıştır.
1992 yılından bu yana partinin ilkeleri, kimliği değil kişilerin egolarının tatmini ön plana çıkmakta, siyasal yazında “quid pro que” Latince terimiyle ifadesi bulunan karşılıklı çıkar, ödün politikası izlenmekte, partinin kuruluş, amaç, ilke ve ideolojisinden giderek uzaklaşılmaktadır.
Seçim yenilgisine yönelik tepki üzerine yenilenme ve değişiklik sloganı ile göstermelik, MYK üyelerinin değiştirilmesi gibi uygulamalar yapılmakta, zamana oynanmakta, tepkilerde tavsama beklentisiyle açıklamalar yapılmakta, değişiklik isteğinin kime yönelik olduğu bilmezden gelinmektedir. Ben de Ziya Paşa’nın “En ummadığın keşfeder esrar-ı derûnun/ Sen herkes kör âlemi sersem sanırsın” sözünü ilgililere anımsatayım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı