Öztin Akgüç

Bağlantısız tarafsızlık

31 Temmuz 2024 Çarşamba

Ülkenin hedefi belli dış politikası olmalıdır. Politikada zaman zaman keskin U dönüşler, tutarlı olmayan açıklamalar, yalpalanmalar, lider özentili mesajlar ülkenin dış politikası ve hedefi hakkında net görüş vermemektedir. Bir yanda NATO, öte yanda NATO’ya karşı kurulmuş Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaşma; AB hedefinden BRICS’e giriş girişimleri, çelişkiler, dış politikada hedefi belirlemiyor. Dış politikaya günlük tepkiler, hevesler, duygularla saplantılarla yön verilemez.

Dış politikada U dönüşleri, zikzakları lider övgüsünü eleştiren vekillere, Dışişleri Bakanlığı’ndan “Egemen güçlerin vekili olmayın” suçlaması geldi. Yazılı açıklamada, “Tüm bu gerçekleri görmeden gelerek salt siyasi rant amacıyla mesnetsiz ithamlarda bulunan kesimlerin bölgemize nüfuz etmeye çalışan egemen güçlerin vekilleri haline geldikleri de gözden kaçırılmamalıdır. Adımlarımızın, devletimizin ve milletimizin çıkarları doğrultusunda atmaya devam edeceğiz” deniliyor. Suçlamada, ABD’nin Büyük (Genişletilmiş) Ortadoğu Projesi, Erdoğan’ın eşbaşkanlığı, projede bölge için öngörülen düzenin ılımlı siyasal İslam olduğu, sığınmacı sorunu, görmezden geliniyor; zoraki, bazı çevrelere veya kişiye hoş görünme amaçlı olduğu izlenimini veriyor.

Devletin ve milletin çıkarları, milli ve manevi değerler söylemi nesnel değildir. Yoruma, alalamaya açıktır. Söylemin ardına kişisel beklentiler, çıkarlar, değerler saklanabilir. Genel öznel söylemler yerine, ulusal yararı, değeri açıkça ortaya koymak gerekir. Türkiye’nin dış politikada yararı, tarafsız, bağlantısız olmak, bloklar dışında kalmaktır. Bu, “Yurtta sulh, cihanda sulh” amacının da gereğidir. Tarafsız, bağlantısız kalış, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı dışında kalmasını sağlamıştır. Savaş sürerken ABD Başkanı F. Roosevelt, İsmet İnönü’yü savaşa girmeye ikna etmek için Kahire buluşması düzenlemiş toplantıya Büyük Britanya Başbakanı W. Churchill de katılmış, ancak Türkiye tarafsızlığını korumuştur. Churchill, 1943 yılında Adana’ya gelerek Adana buluşması ile de İnönü’yü savaşa girmeye ikna girişiminde bulunmuştur. Ülke iç barışı korunarak bağlantısız, ilkeli, dirayetli davranarak savaş dışında kalınmıştır.

Savaş sonrası ABD Başkanı Truman, Sovyet yayılmacılığını, nüfuzunu önlemek amacıyla “contaiment”; SSCB’yi çevreleme planını uygulamaya koymuş, Batı Avrupa ülkelerine Marshall Planı ile destek sağlanırken Türkiye ve Yunanistan’a ekonomik ve askeri yardım başlatılmıştır. 1949 yılında Washington’da başlangıçta 13 ülkenin katılımı ile oluşturulan NATO Antlaşması; huzur, barışı korumak, güvenliği sağlamak amaçlı olarak açıklansa da aslında SSCB’yi günümüzde Rusya’yı çevreleme planının bir aşamasıdır. En sonunda askeri ve ekonomik yardım programının sona erişiyle Türkiye ve Yunanistan, 1952 yılında NATO’ya dahil oldular.

Türkiye’nin tarafsızlık, bağlantısızlıktan Batı’ya yönelmesinde savaş sonrası SSCB’de Stalin’in Kars-Ardahan dahil toprak, boğazları birlikte kontrol talebi etkili olmuştur. 

Bir bloka dahil olunduğunda, blokla birlikte hareket, karar alma özgürlüğünü kısıtlandığı gibi istenmeyen serüvenlere de sürüklenmek, diğer bloklarla çekişme çatışma riskini de doğurmaktadır.

NATO lideri ABD’nin, emperyal güç, tehdit ögesi olarak ekonomisinin canlılığı için de savaş ekonomisi modunda tutma gereğinin dünya barışı için bir tehlike oluşturduğu dikkate alınmalıdır.

Türkiye’nin askeri ve ekonomik olarak bloklara dahil olmaması, çatışmalar dışında kalması, coğrafi konumu, Türk Cumhuriyetleri ve bazı Balkan milletleriyle yakın ilişkileriyle, bağlantısız, tarafsız bir merkez olması hedeflenmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Stag değil slumpflasyon 11 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları