Öztin Akgüç

Bağımsızlık (04.11.2020)

04 Kasım 2020 Çarşamba

Bağımsızlık, dış güçlerin etkisi, baskısı altında kalmadan, iç ve dış işlerde tam egemenliğe, yönetim, karar, eylem özgürlüğüne sahip olmaktır.

Milliyetçilik, ulusal kimliği olan topluluk oluşturarak, tam bağımsız bir devlet kurmayı, ulusal çıkarları, onuru, saygınlığı korumayı amaçlar. Milliyetçilik, yurtseverliği, özveriyi, karşıt iç ve dış güçlerle mücadeleyi gerektirir. Gerçek Türk milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsız ulusal devlet kuruluşunun öncüsü olmuştur.

Ekonomik bağımsızlık sağlanmadan, ulusal kimlik oluşturulmadan bağımsız ulusal devlet amacına ulaşılamayacağından, Cumhuriyeti kuranlar, ekonomik kalkınmaya, sanayileşmeye, ulusal kimlik ve birlik oluşturulmasına öncelik vermişlerdir.

Cumhuriyetin kuruluşunda ülkenin ekonomik durumu şöyle özetlenebilir: Gıda, deri, dokuma, taş-toprak sanayiilerinde az sayıda ufak tesis; yabancı bankalar başatlığında gelişmemiş kredi piyasası; Osmanlı döneminden kalan ağır dış borç; karşılıksız 158.7 milyon evrak-ı nakdiye (kâğıt para). Osmanlı Devleti’nin altın mevcudu, Alman ve Avusturya bankalarında muhafaza edildiğinden ve savaş sonrası İtilaf Devletleri tazminat olarak altın mevcuduna el koyduklarından, Cumhuriyete yalnız karşılıksız kâğıt parayla borç kalmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunda dış koşullar da elverişsiz olmuş devlet 1928 yılına değin gümrüklere tam egemen olamamış; 1929 büyük ekonomik kriz, tarım ağırlıklı ekonomiyi olumsuz etkilemiş; Osmanlı borçları nedeniyle Düyun-u Umumiye İdaresi ile uyuşmazlıklar, engellemeler sürmüştür. Tüm olumsuzluklara, engellemelere karşı, ekonomik bağımsızlığın simgesi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ulusal bankalar kurulmuş, TC Ziraat Bankası tarım sektörünü geliştirmek amacıyla yeniden yapılandırılmış, altyapı yatırımlarına, sınayi tesisler kurulmasına ağırlık verilmiştir.

Atatürk’ün çizdiği ekonomik modeli gerçekleştirme araçları arasında, Fransa’daki “banques d’affaire” örneğinden esinlenerek Türkiye İş Bankası 1924 yılında kurulmuştur. Banka, yalnız mevduat, ticaret bankacılığı işlemleri yapmayı değil, yatırım yaparak, iştirakte bulunarak kalkınma bankacılığı işlevini de üstlenmiştir. Nitekim Türkiye İş Bankası’nın sözleşmesinde, bankanın görevleri arasında “tarım, sanayi, madencilik, enerji üretimi ve dağıtımı, bayındırlık işleri, nakliyecilik, turizm, dış satım alanlarında her türlü teşebbüsü kurmak ve iştirak etmek” yer almıştır. Banka, kalkınma bankacılığı işlevini yerine getirmek üzere teşebbüsler kurmuş, iştiraklerde bulunmuştur.

Birinci Sanayi Planı (1933-8) ülkenin sanayileşmesinin en önemli aşamasıdır. İthal ikamesi ağırlıklı plan, sanayinin yurda dengeli bir şekilde yayılması, sanayiler arasında denge kurulmasını amaçlamıştır. Sümerbank aracılığıyla gerçekleştirilen plan döneminde ülke, hızlı büyüme sürecine girmiş; ekonomi tarihçisi Simon Kuznets’in ayrımıyla ekonomi kalkınmada üçüncü kalkış (take off) aşamasına ulaşmıştır. Enerji, madencilik, kimya sanayii alanlarında yatırım yapılmasını öngören İkinci Sanayi Planı, dünya savaşı ardından da sağcı DP iktidarının uygulamaları nedeniyle tam gerçekleştirilememiştir. Savaş yıllarında ithalat yapamayan Türkiye, kendi olanaklarıyla gereksinimlerini karşılamış, dış ticaret fazlası vererek altın rezervi oluşturmuştur. TCMB kurulurken kibrit imtiyazı karşılığında rezerv sağlayabilen ülke, DP iktidarına önemli tutarda altın rezervi devretmiştir. Türkiye 1960 sonrası özellikle I. ve II. BYKP dönemlerinde önemli tesisler kazanmıştır. 24 Ocak 1980 kararları ile geriye dönüş sürecine girilmiş, özelleştirme yaftası altında ulusal tesisler yok edilmiş, ülke günümüzde tarım ürünleri dahi ithal eder duruma düşmüştür. Yerli ve “milli tesislerin” yerini siyasal ranta dönük olarak, “yerli ve milli” sloganı almıştır. Temeli, Türk-İslam sentezi olarak emperyal güçler tarafından atılan Cumhur İttifakı’nın ne denli yerli ve milli olduğu da sorgulanabilir. Söylem, edim, eylem tutarsızlığı, Ziya Paşa’nın “Ümmid-i vefa eyleme her şahsı dagalde / Çok hacıların çıktı haçı zir-i bagalde” (güvenilmez, allak kişilere ümit bağlama; çok hacının koltuk altından haç çıktı) özlü deyişini çağrıştırıyor.

Bağımsız ulusal devletin ana öğesi ulusal kimliğin oluşmasıdır. Dil devrimi ulusal birliğin, kimliğin oluşmasının temel taşıdır. Türk varlığını, kültürünü, geleneklerini, değer yargılarını, davranış biçimlerini yaşama geçirmek, ulusal kimliği korumak amacıyla kurulan Türk Dil ve Tarih kurumları işlevsizleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, özenenleri olmasına karşın ne Batı ne de Ortadoğu İslam ülkesidir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk varlığını korumayı, yüceltmeyi amaçlayan bağımsız, ulusal özellikleri olan bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı iç ve dış tehditleri önemsemek gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları