Özgür Mumcu

Yeni hikâye

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Ah o dört parmak. Seçim mevsimlerinde meydanlarda anılan Rabia. Katledilen Esma için dökülen gözyaşları. Kurnaz girişimcilerin internet üzerinden satışa sundukları dört parmak heykelcikleri.
Ah o dört parmak. Akla geldiğinde muhalefetin yüzüne atılacak şamar. Reisinin ardına dizilenler, baş parmaklarını nasıl da kıvırıp hevesle sallıyorlar ellerini.
Mısır’dan beş şehir, üç siyasetçi say desen sayamaz ancak eller Rabia işaretinde kararlı. Bilmeye gerek yok zira hissediyorlar, hak ile batıl arasındaki mücadeleyi seziyorlar. Öyle mi?
İlk insan aya gittiğinde Necip Fazıl, astronotu nasıl da küçümsemişti “yirminci asrın ablak yüzlü feza pilotu” diyerek. Sonra da eklemişti: “Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde/ Bizimkiler ışığa gem vurur da binerler/ Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler...”
İşte öylesine kendiliğinden bir irfan. Kadim ve âleme nizam vermeye mahkûm bir medeniyetten süzülen müşterek bir şuurun görmeden bilmesi, bilmeden hissetmesi.
Öyle dalgalanıyor kalabalıklar dört parmağı görünce. Selam, eman ve vahdet. Batı’yı taklit eden müstemleke maymunlarının asla idrak edemeyeceği bir ruh titreşimi. Ruhu beraber titreyen ümmet ve Arakan’dan Emevi Camii’ne yüzünü Türkiye’ye dönmüş mazlumlar.
Öyle mi?
Güzel hikâye.
Temeli ya da geçerliliği yok. Ancak ne gam. Günlük hayattaki sıkışmışlıkları unutturur. Bir aidiyet duygusu verir. Daha önemlisi bir hikâye verir. İnsanların ekmek ve sudan daha çok ihtiyaç duyduğu bir şey varsa o da hikâyedir.
Hayvanla insanı ayıran bir şey varsa o da hikâyedir. Bir kedi diğerine masal anlatmaz. Bir kısrak bir sincabın yazdığı romanı okumaz. Bir denizanası diğer denizanalarını kendisini takip etmeye ikna edecek bir kurgu ortaya koyamaz.
İnsanlar hikâye anlatıcıları ve dinleyicileridir. Dolayısıyla siyasetçiler de.
Hikâyelerin sınırı ve sonu yok.
Mesela o eller o meydanlarda öylece sallanırken, Suudi Arabistan kralı için milli yas ilan edilip bayraklar yarıya indirilebilir.
O kralın ülkesinin, Esma’yı öldürenlere 23 milyar dolar yardım yaptığı ise anlatılmaz.
Hep suyuna gidilen Suudi Arabistan’ın desteği olmasa Sisi’nin ayakta kalmasının ne denli zor olacağından bahsedilmez. Milli yas günü o bayrağın yarıya inip kime selam durduğu sorgulanmaz.
Hikâyecilikte üslupla kurgu, biçim ile içerik el ele gider. Zarf ve mazruf, kuş ve kanatları meselesi.
Karşımızda kurgusu dökülen, üslubu küflü bir hikâye var.
Her kötü hikâye, daha iyi bir hikâyenin sesi duyulmadığı için revaçtadır.
Hem Rabia’ya ağlayıp hem Rabia’nın zalimlerinin dostlarıyla yarenlik edenlerinki kötü bir hikâye. Ancak şimdilik en yaygın olanı.
Onu yıkacak, yeni hikâyeyi anlatamayanların ise kaybolup gitmesi hayatın kuralı.
Zannedildiği kadar zor iş değildir. Umutsuzluk bir balçık. Çıkışı vardır. Elleri dizlerin üzerine koyup da ayağa kalkmak ise yeni bir hikâyenin başlangıcı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları