Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Devlet kurmak
100 yıllık parantezi kapatıyoruz dendi. Sayın Davutoğlu’nun sevdiği bir sözdü. Restorasyon anahtar kelimeydi, amaç memleketin başına türlü bela açan “Yeni Osmanlı” politikasını kitlelere benimsetmekti. Göze girmek isteyen bir milletvekili, Cumhuriyet’i 600 yıllık Osmanlı’nın reklam arası olarak değerlendirdi. Son olarak da AKP’nin MKYK eski üyelerinden biri yeni bir devlet kurulduğunu ve bu devletin kurucusunun da Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ifade etti.
Siyasal İslamcıların Cumhuriyetten haz etmediği bir sır değil. Milli mücadele sonrasında “yerli ve milli” olmayan unsurların bir dikta yönetimi kurduğuna inanıyorlar. Hatta bunun için Birleşik Krallık’ın telkiniyle hilafetin kaldırıldığına, Musul ve Kerkük’ün masada bırakıldığına, ana amacın Batı’ya eklemlenmiş bir devlet kurularak, İslam ümmetinin gücünün kırılması olduğuna da inançları tam.
Askeri ve bürokratik vesayetin de milletin gerçek iradesinin tecellisini engelleyerek devletin asıl gücüne ulaşmasını engelleme işlevi gördüğüne eminler.
Tüm bunlar, siyasal İslamın memleketimizdeki macerasını biraz olsun takip etmiş herkesin malumu. Kuzey Afrika’dan çıkan siyasal İslamcıların formüllerindeki sömürgeci devletlerin yerine bizzat vatandaşı oldukları Cumhuriyeti koyarak düşünmeye alışıklar.
AKP iktidara gelene dek memleketi CHP ve ordunun elbirliğiyle yönettiğine herkesi inandırma çabası açık. Oysa 1950’den beri bu memleket siyasal İslamcılarla dirsek teması olan sağ iktidarlar tarafından yönetilmiştir. Soğuk Savaş döneminde, Komünizmle Mücadele Dernekleri’ni, İlim Yayma Cemiyetleri’ni devlet desteklemiştir.
12 Eylül sonrası sol bir daha başını kaldıramasın diye Suudi sermayesi ve ABD desteğiyle siyasal İslamın başı okşanmıştır. Bugün iktidarın çeşitli kademelerindeki önemli isimler, o dönemde ellerinden tutulmuş ve semirtilmiş kimselerdir. Altıncı Filo karşısında namaza duranlar, devrimciler Filistin’de savaşırken NATO’ya sığınanlar, o dönemlerin siyasal iktidarlarını karşılarında değil tam aksine arkalarında bulmuştur.
Yani o kapatmaya çalıştıkları parantezin, reklam arası olarak gördükleri dönemin, yenisini kuracağız diye yıktıklarını ima ettikleri devletin desteği olmasa, petro dolar ve İslami finans kuruluşlarının maddi gücü kendilerine akmasa, bugün bu seviyeye gelmeleri mümkün olmayacaktı.
11 Eylül sonrası ABD’nin açtığı ılımlı İslam ihalesini kazananlar, ondan evvel de Soğuk Savaş’ın komünizm karşıtlığı ihalesinin ortağıydı. Kapatmaya çalıştıkları parantez özellikle 50’lerden itibaren kapanmaya başlamıştı bile.
Dünyayla birlikte Türkiye de bir geçiş döneminde. Ancak bu dönemin sonunda eski dünyanın bir parçası olan siyasal İslamın projesi zafere ulaşamayacaktır. Çünkü siyasal İslamın zaferi Türkiye’nin mağlubiyeti demektir.
Sayın Erdoğan’ın da önemli bir parçası olduğu “eski Türkiye”, çoğulcu demokrasi ve eşitsizliğe karşı bir ekonomi politikası üzerinde yükselecek “yeni Türkiye”nin önünde bir parantezdir artık. Er ya da geç, demokratik yollarla kapanacaktır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
En Çok Okunan Haberler
- Putin'den 'Kürt Sorunu' çıkışı
- Baskı altındaki sorgu görüntüleri ortaya çıktı
- AKP'den TÜRK-İŞ'in talebine ilk yanıt!
- Rus uzmanların gözünden Türkiye-İsrail gerginliği
- Asgari ücret toplantısı sona erdi!
- Milli Eğitim'den yazı... Okullarda 'yılbaşı' yasağı
- TÜRK-İŞ asgari ücret talebini açıkladı!
- KYK yurdunda intihar!
- ‘İşletmelere çökmeye çalışıyorsunuz’
- ‘Oğlumun pantolonuyla boğdum’