“Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (KAAÖ)” Genel Yazmanı Anders Fogh Rasmussen’in görevi 2014 yılında sona eriyor. Yerine aday olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adı geçiyor.

Gül’ün cumhurbaşkanlığı aylığı 30 bin 800 liradan bu yıl 33 bin 500 liraya çıkarıldı. Elbette fazla bir zam değil… Tabii aynı yetersiz durum, bakanlar ve milletvekillerinin aylıkları için de geçerli!

Hele dünya ekonomisi bunalımda iken, Türk ekonomisinin yüzde 8.5’lik büyüme oranı ile Çin’den sonra ikinci sıraya yükselmesi göz önüne alınırsa, bu doğru dürüst bir artış anlamına gelmez.

Kişi başına ulusal gelir 15 bin 392 dolara (yaklaşık 28 bin TL) yükselerek yeni bir rekor kırmış… Bu kalkınma rakamına bakınca milletvekillerinin “kıyak emeklilik aylıkları” konusunda basının boşuna kıyamet koparttığı da söylenebilir!

Ancak bir anlamda her kişinin “istatistiksel 28 bin liralık yıllık” geliri, Cumhurbaşkanı’nın “gerçek 33 bin 500 aylık” gelirinin altında!

***

Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimini yitiren Nicolas Sarkozy’nin de KAAÖ’de Gül’e rakip adaylığından söz ediliyor. Sarkozy’nin seçimi neden yitirdiği yeniden anlaşıldı.

Ülkede işsizlik almış başını gidiyordu. Yerine geçen François Hollande’ın ant içer içmez ilk işi cumhurbaşkanı ile bakanların aylıklarını yüzde 30 makaslamak oldu. Böylece kendisini seçen halka iyi bir örnek davranış sergiledi…

***

Gel de Türkiye İstatistik Kurumu’nu kınama… Böylesine kalkınmadan söz edilirken, “Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)” çift rakamlı fiyat artışlarını açıklamanın sırası mı?

Neymiş efendim, TÜFE geçen yılın nisan ayına göre yüzde 11.14 artmış… Üstelik işçinin, memurun kısaca halkın en çok tüketmek zorunda olduğu gıda maddeleri yüzde 11.65, giyim ve ayakkabı ise yüzde 11.66 artış göstermiş.

TÜFE rakamlarında kullanılan 444 maddeden 85’inde değişim yokmuş. Yani bu maddelerin fiyatı bu süre boyunca donmuş. 263’ü artmış… 96’sının fiyatı düşmüş. Düşenler arasında “eğlence” bağlantılı kalemler varmış… Desenize halkımız artık eğlenemiyor!

***

Devlet bütçesi önceden hazırlanır. 1 Ocak’ta yürürlüğe girer… Bu uygulama gereği devlet memurları da o yıl içinde ne aylık alacağını önceden bilirler… Ama 2012’de yılın neredeyse yarısı geçti, devlet ne vereceğini, memur ne alacağını hâlâ bilmiyor.

AKP hükümetinin Çalışma Bakanı, memurlara önce yüzde 3+3 zam dedi. Herkes şaka sandı. Tepki gelince yüzde 3.5+3.5 diye lütfetti. İnandırıcı olamayınca yarı başkan yüzde 3.5+4 talimatını verdi. Oysa TÜFE daha şimdiden yüzde 11.14 diyor.

Memura “toplusözleşme” hakkı tanınmıştı… Ama uygulamaya yönelik “grev hakkı” tanınmadığı için memurlar kanatlanıp uçamıyorlar. Sokağa dökülüyorlar… Çarşamba günü sokakları memurlar yürüyerek aşındırmakla yetindiler. Basının bildirdiğine göre kentlerde bu eyleme katılanlar 25 Kasım 2009 genel grev katılımını geride bırakmış.

Gösterilere katılan memurların ellerindeki dövizler ilgiçti… Örneğin başörtülü ve dindar bir memure AKP hükümetine şöyle diyordu: “Vereceğin bir fitre, titre Tayyip titre!!!”

“Veciz” sözcüğü “az ve öz” anlamında kullanılır. Dövizler de az ve öz söylemleri yansıtıyordu. Bazı örnekleri aktaralım:

“En az 3 çocuk yap en fazla yüzde 3 zam… Kim bakacak bu çocuklara…”

“Bana bir harf öğreten 3.5 mu alsın!”

“Memur 3.5+3.5, seçimde AKP 3.5…” Buradaki 3.5 rakamının anlamını argo anlamıyla anlatmamıza gerek yok herhalde!

***

1950’lerin ikinci yarısında fiyat artışları almış başını gidiyordu. Memur aylıkları donmuş gibiydi… Gazetelerde memurlar, masa başında evraklar arasında çay-simit eşliğinde karikatürlere yansıtılırdı.

Anımsarım, memurlar, hatta albaylar, iş çıkışı Ankara sokaklarında taksi şöförlüğü ya da özel işyerlerinde gece bekçiliği yapıp ek gelir sağlamaya çalışırlardı. Sonra ne oldu?

Diyelim ki bugün memurun aylığı 1000 TL. Yüzde 3.5 artış, ayda 35 lira demektir. Bir simit 50 kuruş. Ayda 15 lira… Bir anlamda devlet baba önerdiği maaşla bir karı-kocalı aileye ancak simit alabilecek zam yapıyor, ama öte yandan gıda fiyatlarındaki artışla 116.5 lirasını cebinden alıyor.

Bu iki kişilik aile için geçerli… Ya sokakta “En az 3 çocuk yap en fazla yüzde 3 zam… Kim bakacak bu çocuklara…” sorusunu soran memur gibi devlet memuru olan polisin içinde bulunduğu ikilem için ne demeli? Dövene, biber gazı sıkan polise de yüzde 3.5 zam, dövülene de, gazı yiyene de 3.5 zam…

Vatandaşına 3.5’lik zam karşılığında cop sallamak, gaz sıkmak ne kadar acı!

***

Devletin para musluklarını elinde bulunduranlar bakın ne diyorlar?

Çalışma Bakanı Faruk Çelik: “Zam yapıyoruz, grev yapıyorlar!”

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan: “Yüzde 1’lik zam bütçeye 1 milyar lira ek yük getirir. Dönüp dolaşıp tekrar daha yüksek vergi toplamaya gider bu işin sonu!”

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “Memurumuzun hiçbir biçimde enflasyona ezdirilmesi söz konusu değil!”

***

21 gün süren ve sıfır elde var sıfırla sonuçlanan toplusözleşme görüşmeleri şimdi “Hakem Kurulu”na gidiyor. Hükümetin baskısı altındaki “devlet memuru” olan “hakemler” bakalım nasıl karar verecekler?

Meleğin iç çamaşırı…

 

Eskiden Güney Amerika dizilerinin Türkiye’de gördüğü ilgi gibi Türk TV dizileri de artık Ortadoğu ve Balkan ülkelerinde yankılanıyor. Bundan dolayı İstanbul’da alışveriş fuarını düzenleyenler, örneğin Dubai’de Kıvanç Tatlıtuğ ile Songül Öden’in ününden yararlanıyorlar. Bu iki sanatçı İstanbul’daki fuarın tanıtımı için o ülkelerde kameraların önüne çıkarılıyorlar.

İstanbul düzenler de Ankara boş durur mu? Bu yıl resmi ve özel kurumlar Ankara’da “Shopping Festival” ne demekse onu düzenlemişler. Türkiye güzellerinden Azra Akın’a “bu alışveriş pazarının yüzü” olması için öneri götürmüşler. Azra Hanım 1 milyon Avro isteyince Hürrem Sultan olarak tanınan Meryem Uzerli’ye öneri yapılmış. O da 350 bin Avro istemiş.

Bu rakam da çok gelince, ünlü kadın iç çamaşırları modacısı, “Victoria Secret’in meleği” Hollandalı manken Dutzen Kroes 250 bin dolara ikna edilmiş. Hollandalı manken 8 Haziran-1 Temmuz arasında Ankara pazarının tanıtım işini yüklenmiş.

Memurlarımız bir de utanmadan “yüzde 3.5 zam az” diyorlar… Simit yerine eşlerine artık Hollandalı meleğin iç çamaşırından alırlar…