Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Troya'nın Gizemli Görkemi!
\n\n\n
Bir an, günümüzden 4500 yıl öncesinin gemilerini düşünelim. Daha doğrusu “yelkenli, kürekli tekneleri” demek daha doğru olur... Bu tekneler bir anlamda rüzgârlı Akdeniz’de “ceviz kabuğundan” farksızdılar.
\nİster Doğu Akdeniz’den, ister Karadeniz’den Çanakkale’ye gelen bu “ceviz kabukları” yılın ancak birkaç ayında dolaşabildiklerinde, fırtınalı Boğaz’ın girişindeki Troya (Truva değil!) kentinin limanına zorunlu olarak uğrarlardı.
\nLimanında demirleyen her “ceviz kabuğu” Troya’nın zenginliğine katkıda bulunurdu. Troya’nın gümrükçüsü tekneye yanaşır, kaptana yükünü sorar, karşılığında bir anlamda “Boğaz’dan geçiş vergisi” alırdı!
\nBinlerce yıl sonra 1865’te, Troya’da ilk kazmayı İngiliz Frank Calvert, 1868-74 yılları arasında Alman Heinrich Schliemann vurdular. Güney Amerika’dan getirdiği madenleri Rus çarına cephane yapımı için satan Schliemann, o dönemde zenginlikte günümüzün Bill Gates’inden farksızdı.
\nTroya, Anadolu’daki yaklaşık 20 bin höyüğün en küçüğü, ama en ünlüsüdür. Çünkü Troya’nın İzmirli hemşerimiz, destan yazarı Homeros gibi bir “halkla ilişkiler uzmanı” vardı. Ünlü “İlyada” destanı, Troya’yı çağımızda birkaç kez filmlere bile konu oldu. Bir an düşünün, 20 bin höyüğün de birer Homeros’u olsaydı, Anadolu’nun tarihi daha görkemli olmaz mıydı?
\nTroya’nın bu ünü Fatih Sultan Mehmet’i de etkilemiş, Çanakkale’ye giderek Troya’nın yerini aramıştı. Troya’yı değil de Aleksandras Trois’ı bulmuştu. Fatih’in antik Yunancadan okuduğu el yazması İlyada destanı Topkapı sarayındadır. İki yıl sonra Çanakkale’de Troya Müzesi tamamlandığında bu kitap da inşallah orada sergilenir!
\nTroya şanslı idi. Çünkü Schliemann orada görkemli bir hazine bulmuştu. Hazinedeki altın takılar büyüleyici idi. Schliemann hazinenin, Troyalı prens Paris’in Yunanistan’dan kaçırdığı Sparta Kralı’nın eşi ve tanrı Zeus’un kızı Güzel Helen’in kayınpederi Kral Priamos’a ait olduğunu öne sürdü. Ünlü Troia Savaşı İÖ 1260’larda olmuştu. Ancak hazinenin bin yıl daha eski olduğu saptandı.
\nHazinede tören baltaları da vardı. Bunlardan biri “lapislazul’dan (lacivert taş)” yapılmıştı. Bu yarı değerli taş Anadolu’da yoktu. 4500 yıl önce bir “ceviz kabuğunun” kaptanından alınan vergiyle Troya’da yapılmıştı. Bir balta da “jade (yeşim)” taşındandı. Bir başka kaptan Çin’den getirmiş olmalıydı! Hazine Troya’nın gizemli görkemine görkem katmıştı.
\n***
\nSchliemann hazineyi Atina’ya kaçırdı. Osmanlı Atina’da dava açtı. Kaybetti. Bir üst mahkemeye gitti, bu kez kazandı. Yunan polisi Schliemann’ın evine gittiğinde, ne kendisi ne de hazine vardı. Almanya’ya kaçırdığı hazine yıllarca sonra Berlin’de sergilendi.
\n***
\n2. Dünya Savaşı sonunda Almanya yenildi. Berlin’de Sovyet askerleri hayvanat bahçesinin altındaki sığınakta buldukları hazineyi gizlice Moskova’ya götürmüşlerdi. Bu görkemli hazinenin nerede olduğu hakkında dünyada çeşitli söylentiler üretildi. 1990’da Moskova’da Puşkin Müzesi’nde bir görevli pazar günü yakındaki kültür bakanlığına fotokopi çekmeye gitti.
\nBazı görevliler, arşivdeki dosyaları çuvallara dolduruyorlardı. Bu görevli, kendi müzesinin adı geçen “Çok Gizli” damgalı bir dosyaya el attı. Dosyada Berlin’i işgal eden Rus komutanla Puşkin Müzesi Müdiresi arasında imzalanan bir tutanak vardı. Tutanak “Troya hazinesinin” devir teslimi ile ilgiliydi. O müzede çalıştığı halde bu olayı hiç duymamıştı!
\n1991 yılında Nev York’tan “Art Nevs” adlı sanat dergisinden beni aradılar. “Troya hazinesinin bulunuşu” hakkında iki Rus’un hazırladığı yazının Türkiye’yi de ilgilendirdiğini söyleyip Cumhuriyet’te kullanıp kullanamayacağımı sordular... Tabii olay eşzamanlı olarak Cumhuriyet’te de yayımlandı.
\n***
\nAlmanya, hazineyi Ruslardan geri istedi. Dağılmakta olan Sovyetler Birliği’nin Almanya’daki askerleri döndüklerinde kışlaya gereksinimleri olacaktı. Bunun için Almanya, 150 milyon mark vermeyi, hazineyi almayı önerdi.
\nO günlerde Başbakan Tansu Çiller Moskova’ya gidecekti. Dışişleri Bakanlığı’ndaki arkadaşlara, konunun gündeme taşınıp protokole bir madde olarak sokulmasını önerdim. Önerdiğim gibi oldu...
\nYunanistan da boş durmadı. “Uzo”larla kafaları bulup Atina’da “sirtaki oynayan” Boris Yeltsin, “Bu hazine, Yunanistan’ın malıdır!” dedi...
\nBunun üzerine Rusya’nın alt meclisi Duma’da, “savaşta yitirilen Rus sanat eserlerine karşılık bu hazinenin Moskova’da kalması” önerildi. Kabul edilen yasa, üst meclisten döndü. Alt meclis ısrar etti. Uzlaşma kurulundan geçti. Yeltsin, yasayı “veto” etti. Meclis ısrar edince, 2. vetoyu kullanamayacağı için anayasa mahkemesine gitti. Mahkeme yasayı, anayasaya uygun buldu...
\nO günden sonra Almanya’nın, Yunanistan’ın ve Türkiye’nin sesi kesildi. Ancak salı günü ABD’den gelen 24 parça Troya eserini tanıtan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu hazinenin de geri isteneceğini söyledi...
\n***
\nŞimdi gelelim 24 parçaya... Troya hazinesinden değişik parçalar günümüzde, aralarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri de dahil, dünyada 40 kadar müzeye dağılmış durumda...
\n1966’da Amerikalı antikacı George Allen, Pennsylvania Müzesi’ne 24 parçayı pazarladı. O da geçen yıl ölen ve Türkiye’de çok iyi tanınan Robert Hecht’ten almıştı. Hecht de Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük kaçakçısı olan İstanbullu vatandaşımız Yorgo Zakos adına satmıştı...
\n***
\nBu arada müzenin bu 24 parçanın çıkış yeri hakkında yaptığı ve Türkiye’yi ilgilendiren bilimsel araştırmalarla Kültür Bakanlığı’nın müze ile görüşmelerine bir başka yazıda değineceğim.
\nGerçekten bu 24 parçanın geri alınışı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Osman Murat Süslü ile bir avuç genç görevlinin azimlerinin başarısıdır.
\nAnadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bu eserleri basına tanıtan Bakan Günay, “Bu hazine bedelsiz geri alınmıştır” derken önemli bir noktayı ima etmişti. “Elmalı Definesi”nin yıllar süren davasında dönemin Kültür Bakanı mahkeme sonucunu beklemeden “defineyi iyi koruduğu” gerekçesiyle, bunu Türk kaçakçılardan satın alan ABD’nin en zengin 200 kişisinden biri olan Villiam Koch’a 300 bin dolar “haraç” ödemişti!
\nKeşke Günay, biraz daha “açık” olup Pennsylvania Müzesi’nin açıklamasında yer alan “Bu eserler karşılıklı işbirliği amacıyla süresiz olarak Türkiye’ye ödünç verilmiştir” sözlerini kullanabilseydi. Evet “süresiz”di! Hukuk deyimleriyle hazinenin “mülkiyeti (sahipliği)” müzede kalıyor, “zilyetliği (bulundurma hakkı)” Türkiye’ye veriliyordu. Hukukçu Günay bu noktayı da açıklamış olsaydı başarıya gölge düşürmezdi!
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!