Troya'nın Gizemli Görkemi!

07 Eylül 2012 Cuma
\n

\n\n\n

Bir an, günümüzden 4500 yıl öncesinin gemilerini düşünelim. Daha doğrusu yelkenli, kürekli tekneleri demek daha doğru olur... Bu tekneler bir anlamda rüzgârlı Akdenizde ceviz kabuğundan farksızdılar.

\n

İster Doğu Akdenizden, ister Karadenizden Çanakkaleye gelen bu ceviz kabukları yılın ancak birkaç ayında dolaşabildiklerinde, fırtınalı Boğazın girişindeki Troya (Truva değil!) kentinin limanına zorunlu olarak uğrarlardı.

\n

Limanında demirleyen her ceviz kabuğu Troyanın zenginliğine katkıda bulunurdu. Troyanın gümrükçüsü tekneye yanaşır, kaptana yükünü sorar, karşılığında bir anlamda Boğazdan geçiş vergisi alırdı!

\n

Binlerce yıl sonra 1865te, Troyada ilk kazmayı İngiliz Frank Calvert, 1868-74 yılları arasında Alman Heinrich Schliemann vurdular. Güney Amerikadan getirdiği madenleri Rus çarına cephane yapımı için satan Schliemann, o dönemde zenginlikte günümüzün Bill Gatesinden farksızdı.

\n

Troya, Anadoludaki yaklaşık 20 bin höyüğün en küçüğü, ama en ünlüsüdür. Çünkü Troyanın İzmirli hemşerimiz, destan yazarı Homeros gibi bir halkla ilişkiler uzmanı vardı. Ünlü İlyada destanı, Troyayı çağımızda birkaç kez filmlere bile konu oldu. Bir an düşünün, 20 bin höyüğün de birer Homerosu olsaydı, Anadolunun tarihi daha görkemli olmaz mıydı?

\n

Troyanın bu ünü Fatih Sultan Mehmeti de etkilemiş, Çanakkaleye giderek Troyanın yerini aramıştı. Troyayı değil de Aleksandras Troisı bulmuştu. Fatihin antik Yunancadan okuduğu el yazması İlyada destanı Topkapı sarayındadır. İki yıl sonra Çanakkalede Troya Müzesi tamamlandığında bu kitap da inşallah orada sergilenir!

\n

Troya şanslı idi. Çünkü Schliemann orada görkemli bir hazine bulmuştu. Hazinedeki altın takılar büyüleyici idi. Schliemann hazinenin, Troyalı prens Parisin Yunanistandan kaçırdığı Sparta Kralının eşi ve tanrı Zeusun kızı Güzel Helenin kayınpederi Kral Priamosa ait olduğunu öne sürdü. Ünlü Troia Savaşı İÖ 1260larda olmuştu. Ancak hazinenin bin yıl daha eski olduğu saptandı.

\n

Hazinede tören baltaları da vardı. Bunlardan biri lapislazuldan (lacivert taş)” yapılmıştı. Bu yarı değerli taş Anadoluda yoktu. 4500 yıl önce bir ceviz kabuğunun kaptanından alınan vergiyle Troyada yapılmıştı. Bir balta da jade (yeşim) taşındandı. Bir başka kaptan Çinden getirmiş olmalıydı! Hazine Troyanın gizemli görkemine görkem katmıştı.

\n

***

\n

Schliemann hazineyi Atinaya kaçırdı. Osmanlı Atinada dava açtı. Kaybetti. Bir üst mahkemeye gitti, bu kez kazandı. Yunan polisi Schliemannın evine gittiğinde, ne kendisi ne de hazine vardı. Almanyaya kaçırdığı hazine yıllarca sonra Berlinde sergilendi.

\n

***

\n

2. Dünya Savaşı sonunda Almanya yenildi. Berlinde Sovyet askerleri hayvanat bahçesinin altındaki sığınakta buldukları hazineyi gizlice Moskovaya götürmüşlerdi. Bu görkemli hazinenin nerede olduğu hakkında dünyada çeşitli söylentiler üretildi. 1990da Moskovada Puşkin Müzesinde bir görevli pazar günü yakındaki kültür bakanlığına fotokopi çekmeye gitti.

\n

Bazı görevliler, arşivdeki dosyaları çuvallara dolduruyorlardı. Bu görevli, kendi müzesinin adı geçen Çok Gizli damgalı bir dosyaya el attı. Dosyada Berlini işgal eden Rus komutanla Puşkin Müzesi Müdiresi arasında imzalanan bir tutanak vardı. Tutanak Troya hazinesinin devir teslimi ile ilgiliydi. O müzede çalıştığı halde bu olayı hiç duymamıştı!

\n

1991 yılında Nev Yorktan Art Nevs adlı sanat dergisinden beni aradılar. Troya hazinesinin bulunuşu hakkında iki Rus’un hazırladığı yazının Türkiyeyi de ilgilendirdiğini söyleyip Cumhuriyette kullanıp kullanamayacağımı sordular... Tabii olay eşzamanlı olarak Cumhuriyette de yayımlandı.

\n

***

\n

Almanya, hazineyi Ruslardan geri istedi. Dağılmakta olan Sovyetler Birliğinin Almanyadaki askerleri döndüklerinde kışlaya gereksinimleri olacaktı. Bunun için Almanya, 150 milyon mark vermeyi, hazineyi almayı önerdi.

\n

O günlerde Başbakan Tansu Çiller Moskovaya gidecekti. Dışişleri Bakanlığındaki arkadaşlara, konunun gündeme taşınıp protokole bir madde olarak sokulmasını önerdim. Önerdiğim gibi oldu...

\n

Yunanistan da boş durmadı. Uzolarla kafaları bulup Atinada sirtaki oynayan Boris Yeltsin, Bu hazine, Yunanistanın malıdır! dedi...

\n

Bunun üzerine Rusyanın alt meclisi Dumada, savaşta yitirilen Rus sanat eserlerine karşılık bu hazinenin Moskovada kalması önerildi. Kabul edilen yasa, üst meclisten döndü. Alt meclis ısrar etti. Uzlaşma kurulundan geçti. Yeltsin, yasayı vetoetti. Meclis ısrar edince, 2. vetoyu kullanamayacağı için anayasa mahkemesine gitti. Mahkeme yasayı, anayasaya uygun buldu...

\n

O günden sonra Almanyanın, Yunanistanın ve Türkiyenin sesi kesildi. Ancak salı günü ABDden gelen 24 parça Troya eserini tanıtan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu hazinenin de geri isteneceğini söyledi...

\n

***

\n

Şimdi gelelim 24 parçaya... Troya hazinesinden değişik parçalar günümüzde, aralarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri de dahil, dünyada 40 kadar müzeye dağılmış durumda...

\n

1966’da Amerikalı antikacı George Allen, Pennsylvania Müzesine 24 parçayı pazarladı. O da geçen yıl ölen ve Türkiyede çok iyi tanınan Robert Hechtten almıştı. Hecht de Türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük kaçakçısı olan İstanbullu vatandaşımız Yorgo Zakos adına satmıştı...

\n

***

\n

Bu arada müzenin bu 24 parçanın çıkış yeri hakkında yaptığı ve Türkiyeyi ilgilendiren bilimsel araştırmalarla Kültür Bakanlığının müze ile görüşmelerine bir başka yazıda değineceğim.

\n

Gerçekten bu 24 parçanın geri alınışı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Osman Murat Süslü ile bir avuç genç görevlinin azimlerinin başarısıdır.

\n

Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bu eserleri basına tanıtan Bakan Günay, Bu hazine bedelsiz geri alınmıştır derken önemli bir noktayı ima etmişti. Elmalı Definesinin yıllar süren davasında dönemin Kültür Bakanı mahkeme sonucunu beklemeden defineyi iyi koruduğu gerekçesiyle, bunu Türk kaçakçılardan satın alan ABDnin en zengin 200 kişisinden biri olan Villiam Kocha 300 bin dolar haraç ödemişti!

\n

Keşke Günay, biraz daha açık olup Pennsylvania Müzesinin açıklamasında yer alan Bu eserler karşılıklı işbirliği amacıyla süresiz olarak Türkiyeye ödünç verilmiştir sözlerini kullanabilseydi. Evet süresizdi! Hukuk deyimleriyle hazinenin mülkiyeti (sahipliği)müzede kalıyor, zilyetliği (bulundurma hakkı)” Türkiyeye veriliyordu. Hukukçu Günay bu noktayı da açıklamış olsaydı başarıya gölge düşürmezdi!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları