Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tarih Bush'tan Utanç Duyacak!

12 Kasım 2008 Çarşamba
ABDdeki seçim sonuçları hakkında, basında en güzel başlığı Obama enkaz devraldı!” sözleriyle Cumhuriyet attı. Tarihe borçla savaş açan ABD Başkanı olarak geçen George V. Bush, yalnızca Amerika ekonomisini değil küresel ekonomiyi de altüst etti. Amerikan tarihi Bushtan utanç duyacaktır. Demokrat Barack Obama (47) – Joseph Biden (65) seçimi Bushun bu akıl almaz beceriksizliği nedeniyle kazandılar. Şimdi Demokratlara Bushun pisliğini halının altına süpürmeden temizlemek gibi güç bir görev düşüyor. Obama-Biden ikilisi, ekonominin güçlendirilmesi, Iraktan çekilme, Afganistanda toparlanma gibi, pek de kolay olmayan sorunlar yumağıyla karşı karşıya. Dünya, Obamayı bir Afroamerikalı olarak Beyaz Saraya girmesinden dolayı değil, Bushtan kurtulduğu için alkışlıyor. İnşallah Obamanın yüzü kara çıkmaz!

 

Obama-Biden-Emanuel ve TC

ABD ile Türkiyenin ikili ilişkilerinin nasıl olacağını, ikilinin sözlerine göz atarsak daha iyi algılayabiliriz. Beyaz Sarayın Genel Sekreterliği görevine seçilen Rahm İsrael Emanueli de (48) ekleyelim.

Obama adaylığını açıkladığında ilk ziyareti Yahudi lobisine yapmıştı. Bu lobinin desteği olmasaydı bir siyahın Beyaz Saraya seçilmesi hiç de kolay olmayacaktı. İkili, Kongrenin her iki kanadında da çoğunluğu ele geçirdi. Kongreye toplam 45 Yahudi kökenlinin seçilmesini Ulusal Yahudi Demok-ratik Kurulu Başkanı İra Forman, Kongrenin iki kanadında temsilcilerimizi arttırdığımız için Obamaya minnettarız dedi.

İlk adı Rahma bo takısını ekleyip sinemanın ünlü kahramanına benzetilerek Rahmbo takma adı verilen Emanuelin babası bir Siyonist örgütünün üyesi, kendisi de 1. Körfez Savaşında İsrail Ordusunda gönüllü asker idi. MOSSAD bağlantısı nedeniyle Bill Clintonun görevden aldığı söylenir.

Obama, Yunan-Rum lobisine Kıbrıs ve Ermenilere de soykırım desteği verirken internet sitesinde Bushun uzaklaştırdığı Türkiyeyi yeniden kazanacağız açıklaması yapmıştı. Obamadan daha çok, 29 yaşından beri Senatoya seçilen Bidenin Türkiye bağlantılı siyasasından bazı örnekler verelim.

1974 Kıbrıs Harekâtından sonra silah ambargosunda başı çekti. Türk askerinin çıkarılarak BM Barış Gücü yerine, adaya 70 bin Amerikan askerinin yerleştirilmesini önerdi.

1999’da kendisini ziyaret eden Başbakan Bülent Ecevite ABDye muhtaçsınız. Kıbrıs sorununu çözerseniz kredi veririz dedi.

Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı olarak soykırım tasarılarını destekledi. Hrant Dink öldürülünce Türkiyeyi kınama amaçlı tasarıyı sundu. Komitede Ermenistana ve Türkiyeye atanacak elçilere soykırım baskısı yaptı.

Tezkere geçseydi, Iraka gönderilecek Türk askerinin kuzeyde Kürt bölgesinde değil, güneyde görev yapmasına çalıştı.

Fener Patrikliğinin ekümenik (evrensel) olması için girişimde bulundu.

Geçen yıl Dışişleri Bakanı Abdullah Güle randevu vermedi. Buna karşılık Gül kendisini Ankarada kabul etti. Biden Güle Türkiye ABD’nin en çok önem verdiği ülkeler arasındadır. Bölgenizde oynadığınız roller ve getirdiğinizi katkılar çok önemlidir. Pek çok konu ortak gündemimizde yer alıyor. Irak gibi bunlardan bazılarının, ülkelerimizin siyasalarını etkileyebilecek kadar kritik önemi haizdir dedi.

Seçimi kim kazanırsa kazansın Beyaz Saraya girmeden önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğana randevu sağlamak amacıyla Vaşingtona giden başdanışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu eli boş döndü. Obama, ant içmeden yabancı konuk kabul etmeyeceğini açıkladı.

Cumhuriyetçi Bushun karargâhında Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı James Jeffrey, aralıkta Ankarada güven mektubunu sunacak. Ancak gelenek olarak yeni başkana, tüm büyükelçiler gibi istifasını ocakta sunacak. Komisyonda Bidenden de olur alan Jeffreye herhalde devam denilecek.

 

Atatürk Ve Küresellik

Burhan Belge, Atatürkün bir Rumen devlet adamıyla yaptığı konuşmayı Ulus gazetesinde 20 Mart 1937de Önderler ve Milletlerin Mutluluğu başlığıyla yayımlamıştı. Özellikle Atanın küresellikdeğerlendirmesi, Gülün İngiliz Kraliçesi Elizabeth onuruna verdiği yemek konuşmasına da esin kaynağı olmuştu.

Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin görevi, yaşamı neşe ve sevinçle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Yaşam hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu.Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve mutluluğa yer bulunamaz!diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki:Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.

Ben kendi karakterim bakımından ikinci yaşam görüşünü tercih ediyorum, fakat şu kayıtlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi kişiliklerinde gören adamlar mutsuzdurlar. Besbelli ki o adam birey olarak yok olacaktır. Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mesut olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Akıllı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Yaşamda tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken,Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?diye bile düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün kuşaklarca gizli kalmasını tercih edecek karakterde bulunanlardır.

Herkesin kendine göre bir zevki var: Kimi bahçeyle meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister; bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam, çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki duygularla hareket edebilmelidir. Ancak bu şekilde düşünen ve çalışan adamlardır ki, memleketlerine ve milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler. Bir adam ki, memleketin ve milletin mutluluğunu düşünmekten daha çok kendini düşünür, o adamın değeri ikinci derecededir. Esas değeri kendine veren ve bağlı olduğu millet ve memleketi, ancak kişiliğiyle ayakta gören adamlar, milletlerinin mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına eriştirirler. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir dalgınlıktır. Şimdiye kadar söz ettiğim noktalar, ayrı ayrı toplumlara aittir. Fakat bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla insan, bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki, bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur, açıklık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim:

Milletleri yöneten adamlar, doğal olarak evvela ve evvela kendi milletinin varlığının ve mutluluğunun yaratıcısı olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek gerekir. Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa kanıtlar. En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.

Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, milli olsun daima fena sayılmalıdır.

O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım: Doğal olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz. Kısa bir örnek: Ben askerim. Genel savaşta bir ordunun başında idim. Türkiye’de diğer ordular ve onların komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir sorun üzerinde durduğum sırada yaverim dedi ki:Niçin size ait olmayan sorunlarla da uğraşıyorsunuz?Cevap verdim:Ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem, kendi ordumu nasıl yöneteceğimi belirleyemem.Bir devlet ve milleti yönetme durumunda bulunanların daima göz önünde tutmaları gereken sorun budur.

 

Elmek: oacar@superonline.com\t

Faks: 0312. 442 79 90



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları