T-Ayıp Demokratik Cumhuriyeti - 2

02 Ekim 2012 Salı

Daha önce de yazmıştımDemokrasilerin temel ilkesi birbirlerine üstünlük göstermeyen 4Y kuralıdır: YasamaYürütmeYargıYayın Birinin ötekine üstünlük sağlaması ya da dışlanması demokrasi değildir.

Balyoz Davası kararı Türkiyedeki yönetimin, T-Ayıp Demokratik Cumhuriyeti olduğunu ortaya koymuştu. Son olarak da AKP kurultayını, başta Cumhuriyet olmak üzere Sözcü, Aydınlık, BirGün, Evrensel, Özgür Gündem, Yeniçağ gazeteleri ile Ulusal Kanal ve İMC TVnin izlemesine yasak getirilmesi bu yargıyı güçlendirdi. Şimdi de Yayına Yasak getirildi

AKPnin yönetim piramidinde Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğandan sonra gelen Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelike Yasağın nedenleri sorulduğunda Beni aşar…” diyor.

Onun üzerinde kim var? Erdoğan AKP kurultayında karşısına rakip aday çıkmadı ya da çıkartılmadı Tıpkı Hitler, Stalin demokrasilerinde olduğu gibi, 1424 oyun 1421ini aldı

Bu gelişme üç anımı tazeledi!

Bir zamanlar Ankarada ASTın sahneye koyduğu Fransız yazar Alfred Jarrynin Kral Übünün Önlenemeyen Yükselişi oyununu anımsadım.

İkincisi ise İzmirde Fuardaki Lunaparkta ziyaretçilerin kahkahalar atarak kendilerine güldükleri dev aynalar oldu! Çeşitli içbükey ve dışbükey aynalarda kendinizi görmeye, önce normal bir aynayla başlıyordunuz. Sonrasında ise ya boyunuz uzuyor, kısalıyor ya da şişmanlıyor-zayıflıyordunuz. Dolayısıyla doğalı çarpıtılmış halinize kahkahayı basıyordunuz. Şimdi AKPnin ayna düzenlenmesinde bazıları için yalnızca dev aynalar geçerli.

1991-2’de Cumhuriyette yaşanan bölünmede 80 kişi istifa edince gazetenin satışı 110 binden 35 bine düşmüştü. Düşürenler çekilince biz göreve gelmiştik. Bana da Genel Yayın Yönetmenliği görevi verilmişti. O günlerde Sayın Rahmi Koç ziyaretime geldiğinde yaklaşık olarak şöyle demişti:

Biz Cumhuriyet gazetesini yanlış algılamışız. Cumhuriyeti sermaye karşıtı görmüşüz. Oysa Cumhuriyet bize yanlışlarımızı gösteren bir ayna tutarmış. Hatamızı anladık. Cumhuriyet gazetesi yaşamalı Bu nedenle Holdingden Cumhuriyete ilan verilmesini istedim!

Cumhuriyet, 88 yıldır Atatürk ilkelerini ve aydınlanma sürecini yansıtan ayna görevini sürdüregelmiştir. AKP yönetimindekiler de bu gerçeği belleklerine yazmalıdırlar. En azından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın bu Yasaklamada Cumhuriyet hakkında Üzüldüm! Günahı kadar AKPyi sevmezler. Her gün eleştirmek için fırsat bulurlar. Ama biliyorum ki ben ne söylüyorsam onu da aynen yazarlar…” sözlerini dikkate almalıdırlar.

Do, Re, Mi, Fa…’

Kitle iletişim araçlarından izleyebildiğimiz kadarı ile AKPnin dış siyasasında önemli değişiklikler algıladık! AKP kurultayının yalnızca parti ve Türkiyenin iç siyasasında değil, dış siyasasında da bir dönüm noktası oluşturacağını gözlemledik.

AKP, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden hiçbir yöneticiyi bu toplantıya davet etmemişti. Anlaşılan AKP, AByi Karadenizli Temelin deyimiyle tanimayriydi oni”... Ayrıca, Başbakan konuşmasında ABden tek kelime ile bile söz etmedi!

Yalnızca Almanya Başbakanının adını, diplomatik olmayan bir üslupla, Eyyyyy! Merkel…” diye ağzına aldı AKPnin Türkiyenin üyeliğini defterden sildiği anlaşılıyor. ABden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağışı MKYKye almaması da bir başka veri

Toplantıya 200e yakın yabancı davetliydi Hepsini burada sayacak değiliz Ancak kurultaydaki yabancıların yüzde 99u Müslüman ülkelerdendi. Bu 200 davetliye AKPliler, Erdoğanın dış siyasasının yönünü İslam âleminin de liderisin haykırışları ile de göstermiş oldular.

Bu arada komşu Iraktan katılanlara bir göz atalım:

Meclis Başkanı Usame Nuceyfi,

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi,

Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani,

Eski Başbakanı İyad Allavi,

Eski Bölgesel Yönetim Başkanı Berham Salih,

Ulusal Gelecek Topluluğu Genel Başkanı Rafi İsavi,

İslami Partisi Genel Başkanı Ayad Samarrai,

Kürdistan İslam Partisi Genel Başkanı Muhammed Faraj

Erdoğan, Irak Başbakanı Nuri el Malikiyi de davet etmişti. Ama o gelmeyi reddetti Nedenlerine bir göz atalım!

Hakkında, haklı-haksız idam kararı olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi toplantıda başköşede olacaktı ve oldu da Elbette Maliki, kan düşmanı Haşimi ile aynı yerde yan yana oturabilir miydi?

Ayrıca Türkiyenin, Irakın gerçek başkenti Bağdatı dışlayıp Kuzey Irakta bağımsız bir devlet yaratma peşinde olan Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani ile Kuzey Irakta petrolle ilgili anlaşmalar imzalamasını kabul edebilir miydi? Erbili bağımsız devlet gibi gören Ankara düşman ülke ilan etmişti. Düşman ülkeye nasıl gelebilirdi? Anımsarsınız, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Bağdatı dışlayıp Kerkükte Kürt yönetimine bir ay önce resmi bir ziyaret yapmıştı.

Toplantıda vallahi de pes dedirtecek bir başka olay daha yaşandı! AKP üyeleri, Bağımsız Kürt Devleti peşinde olan Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzaniye Türkiye seninle gurur duyuyor diye coşkulu gösteri de yaptılar!

AKPlilerin gurur duydukları bu zat-ı muhteremin yönetimindeki topraklarda bulunan PKK kamplarında beş bin teröriste kim yataklık yapıyor? Barzani değil mi? O da kalktı, mikrofonlardan AKPlilere Kan dökülmesinin son bulması için elimizden gelen ne varsa yapmaya hazırız dedi. Çeyrek yüzyılı aşan bir sürede kan dökülmesinde PKK gücünü kimden alıyor?

Pazar günkü Nev York Times gazetesinde Tim Arangoun Kuzey Irak çıkışlı haberinin başlığı Kürtler Suriyede de özerk bölge peşinde…” idi. Haberde, Suriyeli Kürtlere silahları Barzaninin sağladığı bildiriliyordu. Irakta Barzani topraklarına konuşlanan Suriyeli Kürtler Yakında Suriyede bazı resmi binalara Kürt bayrakları asılacak, okullarda Kürtçe dersleri başlayacak diyorlardı.

Bunlardan biri de PKK ile bağlantılı Iraklı Kürtlerin Demokratik Birlik Partisinin Başkanı Salih Muhammed Bir Kürt toplumu olarak artık kendi toplumumuzu düzenliyoruzdiyordu. Oldu olacak, toplantıya Salih de davet edilseydi!

Bu arada Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Akçakaleye düşen bomba hakkında Suriyeye nota verildiğini açıkladı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esadın da bu notayı bir solfej denemesi olarak do, re, mi, fa, sol, la, si…” diye okuduğu söylenebilir!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları