Hakkâri’nin Kırıkdağ köyünde cuma günü PKK ile çıkan çatışmada 3 polisimizin “şehit” olduğunu okumuşsunuzdur. Üç polisin en genci Ertuğrul Polat’ın temmuzda evlendiği eşi Ümmü Gülsüm Polat ile düğünlerinde karşılıklı “harmandalı” oynarken çekilmiş resmini de görmüşsünüzdür. Eşi şehit düşen genç gelin 2.5 aylık hamile idi. PKK kurbanı, binlerce trajik olayın sonuncusuna da bu olayla tanık olduk!

PKK, yollara mayınlar döşüyor. PKK, roketatarlar kullanıyor. PKK, son model silahlarla askere, polise, sivil halka saldırıyor. PKK’nin “mayın, roketatar, silah fabrikaları” mı var? Hayır!

Peki, PKK bu silahları nereden sağlıyor? “Suriye’ye silah taşıyor!” diye, jetlerimiz Moskova’dan, Erivan’dan havalanan yolcu uçaklarını zorla indirip arama yapıyor. Ama, PKK’ye bu silahların nereden, nasıl gittiği, her nedense araştırılmıyor!

MİT’in 2013 bütçesi yüzde 33 artışla 1 milyar liraya yükseltildi… MİT’in bütçesi; TBMM, Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçelerini de solladı! Peki, MİT bu silahların kökenlerini saptayamıyor mu?

Diyelim ki silahlar Türkiye üzerinden gitmiyor… Çatışmalarda ele geçen silahların hangi ülke yapımı oldukları bilinemiyor mu? Bu silahların kökenleri saptandıktan sonra ilgili hükümetlerde neden girişimler yapılmıyor?

***

PKK, bu silahları hangi parayla alıyor? Değirmenin suyu nereden geliyor? Elbette “kaçakçılıktan” geliyor. Maliye Bakanlığı, devlet bütçesinin açığını kapatmak için akaryakıta, sigaraya, içkiye zam yaptıkça, PKK zevkten dört köşe oluyor!

Kuşkusuz PKK’nin en önemli gelir kaynağı “uyuşturucu” kaçakçılığıdır. Yalnızca “ekim ayının ilk üç haftasında” ele geçen uyuşturuculara göz atalım…

21 Ekim: Şanlıurfa’da, narkotik köpeklerinden kurtulmak için eroini “isot” ile kaplayan uyuşturucu tacirleri yakalandı. Şanlıurfa polisi, 3 gün içerisinde uyuşturucu tacirleri ve kaçakçılara yönelik 5 izlemede; 82 kilo eroine, 66 kilo esrara el koydu.

20 Ekim: Edirne’de İpsala ve Pazarkule sınır kapılarında yapılan aramalarda yaklaşık 81 kilo eroin ele geçirildi.

18 Ekim: Kapıkule Sınır Kapısı’nda “patlıcan” kasalarının içerisine gizlenmiş 113 kilo eroin ele geçti.

18 Ekim: Bitlis’te bir otomobilde yapılan aramada 129 kilo eroin bulundu.

15 Ekim: İstanbul polisi, “ayakkabı tabanlarında, parfüm şişelerinde” saklanmış 5’er kilo kokain ve eroin ele geçirdi.

13 Ekim: Düzce’de eski bir savcının otomobilinde 150 kilo eroin yakalandı.

12 Ekim: Gürbulak Sınır Kapısı’nda, bir araçla Türkiye’ye sokulmaya çalışılan 6.4 milyon lira değerindeki 106 kilo eroini uzman köpekler ortaya çıkardı.

11 Ekim: “Tozun başkenti” kabul edilen Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde bir araçta 25 kilo eroini yine köpekler saptadı.

8 Ekim: Aksaray’da doğu illerinden gelen otomobilde 32 kilo eroin yakalandı.

7 Ekim: Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde bir yolcu minibüsünde yapılan aramada “su termosu ve çanta içerisine” gizlenmiş 6 kilo eroin ele geçirildi.

5 Ekim: Mersin’de bir TIR’ın gizli bölmesinde 110 kilo eroin bulundu.

Yalnızca Adana’da 9 ayda, çeşitli izlemelerde 6 ton esrara, 250 kilo eroine, 20 bin kadar hapa el konuldu. Elbette bu yakalanan örnekler yalnızca buzdağının görünen bölümüdür.

***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türk ekonomisini ne kadar güçlendirdiğini, halkımızın ne kadar mutlu olduğunu”, her gün mangalda kül koymamacasına anlatıp duruyor.

Oysa Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de 2.1 milyon vatandaşımızın “bunalımda olduğunu” açıkladı.

Pek çok üniversite mezununun bile işsiz olduğu bu ülkedeki “bunalım bataklığında” elbette “uyuşturucu kullananların” sayısı da her geçen gün yeşerdikçe yeşeriyor. İşsiz bir “bunalımlıya” aşılanan “uyuşturucu bağımlılığının” o kişide sürebilmesi için, onun da en azından beş bunalımlıyı “uyuşturucu pazarına” sokması gerekiyor. Bir başka deyişle uyuşturucu kullananların sayısı aritmetik değil, geometrik diziyle artıyor.

“Alkol ve Madde Bağımlılığı Eğitim Tedavi Merkezleri (AMATEM)” özetle şu uyarıyı yapıyor: “Türkiye uyuşturucuda artık transit değil hedef ülke… Çocuklarınıza sahip çıkın. Zehir tacirlerinin son dönemde hedefleri özellikle 18 yaş altındaki gençler… Madde bağımlısı çocukların yüzde 77’si aileleri ile birlikte yaşıyor. Çocuklarınızın arkadaş çevrelerini yakından izleyiniz. Bazı işaretleri, ergenlik bunalımı, aile ya da okul sıkıntısı diye geçiştirmeyin.”

***

Gün geçmiyor ki bir gencimizin “altın vuruş” denilen “aşırı uyuşturucu yüklemeden” dolayı PKK’nin “şehit” değil de “Niyazi” olan kurbanlarından birine ilişkin haberleri gazetelerde okumayalım.

Emniyet Genel Müdürlüğü “Alo 155 Polis” telefon hattı gibi “uyuşturucu kullanım”, “uyuşturucu pazarlama” ve “uyuşturucu kaçakçılığı” gibi ayrı alanlarda hizmet verecek özel hatlar kurmalıdır.

Gençlerin, “uyuşturucu kullanan” arkadaşlarına iyilik yapmaları için onları AMATEM ile işbirliği yapacak birinci hata; “torbacıların” bildirileceği ikincisinin ve halkımızın da “kaçakçı patronlarını” ihbar edebilmeleri için üçüncüsünün devreye sokulmasında yarar var.

18 Ekim’de Haber Türk gazetesinde “Kızımı bu zehirden kurtarın” diye “çığlık” atan Adana’da acılı anne S.A’nın, kızı Ç.A. için haykırış haberi vardı. Kim bilir kaç anne, baba ve kardeş çığlık atma yerine bu hatlara başvurmayı istemektedir. Bu oluşum, yakınlarının damarlarına atılacak bir ölümcül iğnenin yanı sıra, PKK’ye bir kurşun daha az sağlanmasına yol açacak demektir.