Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Medya ve Medyum!

19 Haziran 2012 Salı

 

Medya çok kullanılan sözcüklerin başında geliyor. Medi(y)a, medium sözcüğünün çoğuludur. Medium ise aradaki, ortadaki, aktarıcıanlamındadır. Genelde ruhlar ile insanlar arasında iletişimi sağladığına inanılan kişiler için kullanılır. Dolayısıyla media sözcüğüne, gerçek ile düşler arasındaki kurumlar da denilebilir!

Medya sözcüğü, Başbakanlıka bağlı Basın-Yayın Genel Müdürlüğü adlı kurumda radyo ve televizyon karşılığında yayın olarak Türkçeleşmiştir. Ama her nedense medya aşağı, medyayukarı gidiyor.

Şimdilerde ise diziler sezon finaliile tatile giriyorlar. Sanki bu dizilerin yayıncılarının anaları Fransız! Oysa, bu kişiler bugünlerde mağazaların camlarına baksalardı mevsim sonu indirimlerinden sezon finalinin ne anlama geldiğini öğrenebilirlerdi!

Cumartesi akşamı Avrupa Futbol Şampiyonası karşılaşmalarını izlerken, Yahşi Cazibe adlı diziye de arada sırada göz atıyordum. Bu kez yalnızca final sözcüğü vardı. Demek ki dizi son bulacaktı.

Bildiğiniz gibi, Azerbaycandan gelen Cazibe adlı kadıncağız kâğıt üzerinde bir evlilik yapmıştı. Doksan diziyi aşan yayında Cazibe, dürüstlüğüne karşın, eşinin sevgilisinin ve arkadaşlarının üçkâğıtlarına göğüs germiş, zamanla eşi ile aralarında saygın bir sevgi başlamıştı.

Ancak ne var ki final bölümünün bir öncesinde, eşinin sosyetik, muhteris bir kadını gebe bıraktığını öğrenince, hiçbir maddi istemde bulunmadan, anne karnındaki çocuk için özveride bulunarak, boşanma dilekçesini vererek ülkesine dönmüştü.

Ne var ki finalde bu dürüst ve seven kadın birden üçkâğıtçıolmuş, doksan bölüm boyunca üçkâğıtçı olanlar ise mutlu son ile evlenmişlerdi. Anlaşılan medium, ruhlardan aldığı talimat ile kürtaja gidecek bir yolu tıkayarak dürüst kadını cezalandırmıştı.

Dizinin sorumlusu dün bir gazeteye Cazibe karakterini istemeden olsa kötü çizmek zorunda kaldık açıklaması yapmış, zorunluğunne olduğunu söylememişti!

Pazar akşamı Ankarada Mülkiyeliler Birliğinden çıkmış, arkadaşlarla Atatürk Bulvarına iniyorduk. Yüksel Sokakta dev perdede Behzat Ç dizisi gösteriliyordu. Birkaç yüz kişi, kadınlı erkekli yerlere oturmuş, dizinin sezon finalini izliyordu.

Satıcılardan birine sorduğumda dört haftadır yalnızca Behzat Ç dizisinin bu biçimde izlendiğini öğrendim. Başkent Ankarada perde arkasında dönen tezgâhlar ile sokaktaki adamın karşılaştığı çeşitli polisiye olayları örerek işleyen dizi, gerçekten her kesimde heyecanla izleniyordu.

Pazartesi sabahı gazetelerden ahlak zabıtası rolünü üstenen RTÜK adlı kurumun bu diziye 273 bin TL para cezası kestiğini öğrendik.

Erol Güney’in Kedisi!

 

 

Cumartesi gecesi kanallar arasında zapping (kaydırmaca) yaparken TRT-Türkte Erol Güney belgeselinin yayımlandığını görünce, 95 yaşında ölen meslektaşımın ilginç yaşamöyküsünü izlemeye karar verdim.

1914’te Odessada bir Yahudi ailenin çocuğu olarak doğduğunda adı Michel Rottenberg idi. Petrolcü olan ailesi 1917 Ekim komünist devriminden sonra İstanbula göç ettiğinde Erol Güney adıyla Türk vatandaşlığına geçmişti.

Orhan Veliyle, Sabahattin Eyüboğluyla, Mina Urganla, Güzin Dinoyla, Azra Erhatla arkadaştı. Hasan Âli Yücelin, Batı klasiklerini Türkçeye kazandırmak için kurduğu Tercüme Bürosunda Orhan Veli, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Lütfü Ay ile birlikte çeşitli çeviriler yapmıştı.

Güney 1950lerde Fransız Haber Ajansının Türkiye muhabiri idi. Adnan Menderes, 1953 seçimlerinden sonra demokratik ilkelerden uzaklaştığında Güneye Yumurta kırmadan omlet yapılmaz diyerek DPnin geleceğini de özetlemişti.

Menderes, aynı aylarda Reuters Haber Ajansının temsilcisi Gerald Longu da sınır dışı ederken, Güneyi de casusluk, komünistlik suçlaması ile Türk vatandaşlığından çıkarıp Yozgata sürmüştü. Güney, İsraile göç etmek zorunda kalmıştı. Fransada, ABDde, İsrailde ve İstanbulda Şalom gazetesinin muhabirliklerini yapmıştı.

Longun sınır dışı edilmesinden sonra Reuters, Türkiyedeki bürosunu kapattı. Long, Reuterse genel yayın yönetmeni olunca ilk işi Türkiyede büroyu açmak oldu. Bu büroyu, 1 Ocak 1972de yeniden açmak bana nasip oldu. Bugün Ankara ve İstanbul bürolarında onlarca kişi çalışıyor.

Orhan Velinin, Güneyin 22 yıl yaşayan Edibe adlı kedisine yazdığı bir şiir şöyledir: Çıkar mısın bahar günü sokağa,/ İşte böyle olursun./ Böyle yattığın yerde/ Düşünür düşünür,/ Durursun.

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu, Tel Avive atandığında güven mektubunu sunmadan önce, ilk ziyaretini yeniden Türk vatandaşlığı verilen Güneye yapmıştı.

Belgeseli izlerken, Türkiyenin 50-60 yıl öncesine de dönüyor, o günler ile bugünler arasında Silivrideki meslektaşlarımla olan benzerlikleri düşünüyordum. Bir ara, İsrailde açtığı mağazada Türk hatıra eşyası satan kızı ile söyleşiye geçildi. Güneyin kızı, sattığı dansöz giysisi içinde dans etmeye başladı, ancak görüntü dondu kaldı! Devreye ahlak zabıtası değil, TRTnin sansürü girmiş, finali de makaslamıştı!

Karagün… Karayün…

 

Avrupa Futbol Şampiyonasında Yunanistan, Rusyayı 1-0 yenerek eledi. Golü Giorgos Karagounis (35) attı. Türkçenin temel kurallarından biri, Latin harfli olmayan dillerdeki sözcüklerin okunduğu gibi yazılmasını öngörür.

Basınımızın Karagounis diye yazması yanlıştır. Doğrusu Karagünis olmalıydı. Bu sözcüğün ne anlama geldiğini araştıralım. Yunanların kökenlerini soyadlarından anlamak olasıdır.

Türkiyenin Ege bölgesindeki Rumlar ya da kıyıya yakın adalarda yaşayan Yunanların soyadları genellikle -is ile sona erer. Örneğin eski başbakan Kostas Simit-is gibi

Doğu Karadeniz kıyısındaki Pontus kökenlilerin soyadları ise -idis takısını alır. Ünlü futbolcu İlyas Sefer-idis gibi

Girit Adasındaki Yunanların soyadları ise çoğunlukla -akis olarak biter. Ünlü besteci Mikis Teodor-akis gibi

Konya, Kayseri yöresinden göçenlerin soyadlarında -oglu takısı görülür. Örneğin 2. Dünya Savaşında Almanlar ile işbirliği yapan Yunan Başbakanı Yeorgios (Yorgo) Çolak-oğlu gibi

Mora Yarımadasındakiler oğlu anlamına gelen -pulos takısını eklerler. Eski Savunma Bakanı Akis Çuhaco-pulos gibi Türkçeye çuhacının oğlu diye de çevrilebilir.

Şimdi gelelim Yunanistana galibiyeti getiren Giorgos Karagounise Türk dil kurallarına göre onun yazılışı Yeorgios (Yorgo) Karagünis olmalı. Anlamı ise Karagün ya da Karayün olarak düşünülebilir. Larissa bölgesindeki bu soyadı her iki anlamda da kullanılmaktadır. Karayün yöredeki genel kullanımı ile karakürk olarak da değerlendiriliyor. İki komşu ülkenin tarihsel bağlantıları daima ilginçtir...

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları