Kanlı Nevruz!Kutlanacak Nevruz!

20 Mart 2012 Salı
\n\n\n

BDP, bu yıl 21 Mart yerine pazar tatilinden dolayı Nevruz kutlamalarının 18 Martta yapılacağını açıkladı. Bu açıklama üzerine İçişleri Bakanlığının bazı valilerle görüşmelerinden sonra yasaklama kararı geldi... Sonrasında ne oldu?

\n

İstanbulda kanlı geçti. Araçlar yakıldı, otobüslerin camları taşlandı Olayların yaşandığı Kazlıçeşmenin adı basına gazlıçeşme olarak geçti Diyarbakırda on binler sokağa döküldü Sokaklara barikat kuran güvenlik güçleri ile Nevruz kutlamacıları çatıştı Araçlar ve baz istasyonu yakıldı Ankaradaki kutlamalar yasaklanmadı, olaylara karşı önlem alındı Tatsız olay yaşanmadı!

\n

Milletvekili Ahmet Türk, olayları Devlet zulmüne dönüştü! diye yorumladı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, Tüm dünya ve Ankara bilsin ki artık Kürt halkı ve Kürdistan statüsüzlüğü kabul etmeyecek! dedi.

\n

Nedir statüsüzlüğün karşıtları? Sosyal Siyasal Araştırmalar Merkezi (SAMER) Diyarbakırda Bir halkoylaması olsa Kürtler ne ister? sorusuyla bir kamuoyu araştırması yaptı. Sonuç şöyleydi:

\n

Demokratik özerklik yüzde 49.2 Bağımsızlık yüzde 19.2 Federasyon yüzde 5.4 Ademi merkeziyet yüzde 7.1 Hiçbiri yüzde 3.4 Araştırma bugün yapılsaydı özerklik oranının artacağını tahmin etmek herhalde yanıltıcı olmayacaktı.

\n

Her yasak tahrik değil midir? Tarih bunun örnekleri ile dolu değil mi? Nevruz, olay, tepki, kan demek değildir. Nevruz kutlamadır. Neyin kutlaması olduğunu 25 Mart 2008de bu köşede çıkan yazımızdan anımsayalım.

\n

\n\n\n\n\n

Mitoloji kitaplarına göre; beş bin yıl önce Sümerlerde ana tanrıçanın sevgilisi Tammuz, her yıl ölüp yeraltına girermiş! Yeraltı tanrıçası üzerine can suyu serptiğinde, sevgilisi bitkiler ile birlikte martta yeniden doğarmış... Sümerlerin bu öyküsü kutsal kitaplara da yansımış.

\n

Kutsal kitaplara göre;

\n

...ve tanrı Âdemi 21 Martta yaratmış!

\n

...ve tanrı Nuhun gemisini 21 Martta selamete çıkartmış!

\n

Yine mitoloji kitaplarına göre; Anadolunun yerli halkı Hattiler, kışın verimsizliğini, baharın gecikmesini yeraltında bitkilerin köklerini yiyen İlluyankaş adlı bir dev yılanla yorumlarlarmış. Tanrılardan biri mart ayında yılanı öldürünce Purulliyaş (toprak) bayramı ile baharın gelişi kutlanırmış.

\n

Arkeoloji kitaplarına göre ise Hititler, martta an tah sum (çiğdem) bayramını törenlerle kutlar; baharı, yeni yılı karşılarlardı.

\n

İÖ 560ta kadim Yunanistanda 9-13 Mart arasında bahar-yeni yıl eğlencelerle karşılanır, geceleri çıralarla odunlar ateşlenirdi. (Miladi takvime göre 9 Martın 21 Mart olduğu belirlendi. Bizde de yaşlılar 21 Marta Eski 9 Mart derlerdi!)

\n

İÖ 487de Pers Kralı Büyük Darius, Persepolisteki görkemli sarayında martta nev-ruzu (yeni-günü) kutlar oldu.

\n

Kürt inançlarına göre; aynı tarihlerde Mezopotamyada Asurluların zalim kralı, baharın gelmesini (iki bin yıl öncesinde Hattiler gibi) yılanlarla engelliyordu. İki Kürt genci, yılanlara kurban edilen her iki çocuktan birini kurtarmaya, Kava adlı bir demirci kurtulanları eğitmeye başladı. Kavanın önderliğinde 20 Martta saraya yürüyüşe geçtiler. Kava, bir çekiç darbesi ile kralı öldürdü. Kava, tepelerde yaktığı ateşlerlezaferi kutladı. Ertesi günü 21 Martta da ülkeye bahar geldi. O gün bugündür Kürtler de 21 Martı kutlar oldular.

\n

Hıristiyanlara göre; 21 Mart, İsanın yeniden doğum günüdür... İS 325te toplanan 1. İznik Konsülü 21 Mart dolunayını izleyen pazar gününü Paskalya (İsanın yeniden doğuşu) olarak ilan etmiştir. Paskalya bayramında çocukların toprağa yumurta saklayıp bulmaları; doğanın döllenmesinin, doğuşun simgesidir. Trakyada Müslümanlar da yarı kuzu dedikleri haşlanmış yumurtaya karabiber-tuz ekip 21 Martta yiyerek baharı karşılarlar.

\n

Müslümanlara göre Hz. Ali, 21 Martta halife olmuştur. Alevilere göre Hz. Ali 21 Martta doğmuştur. O gün yakılan ateşler Hz. Alinin savaşa gidişinin simgesidir.

\n

16. yyda Mutasavvıf Hekim Merkez Efendinin Manisada Sultan Camii minaresinden 21 Martta atmaya başladığı, 41 değişik bahar-at (bahar-lar) dan oluşan mesir macununun üretim gücüne inanılır. Tıp kitaplarında Sümerlerin Nippur kentinde, bir otla çeşitli baharatları kaynattıkları macunu altın bir kapta saklayıp baharda hastalara ilaç olarak verdikleri yazılıdır. (…)

\n

Gelelim Türk mitolojisine... Orta Asyanın yenilmez Türklerini düşmanları hile ile yenerler. Çoğunluğu ölür ya da tutsak olur. Kurtulanlar, girdikleri yerden başka çıkışı olmayan dağlar arasındaki verimli bir yörede 400 yıl yaşarlar. Bir demirci, dağda demir madeni olduğunu, bunun eritilmesinin bir çıkış yolu olacağını kağana anlatır. Çeşitli yerlerde ateşler yakılır. İnsanlar demirin erimesi için ateşleri körüklerler. Sonuçta ergene (vadi) - kon (sarp) dedikleri bu yerden 21 Martta çıkarlar. Kağan, örs üzerinde kızgın demiri çekiçle döverek Ergenekondan çıkışı kutsar. Kırmızı tanrının kutsal ocağını-ateşini, yeşil yeniden dirilişi, sarı egemenlik-kurtuluşu yansıtan simge renkler olarak benimsenir.

\n

Yeni gün anlamındaki nevruz dilimize Farsçadan girmiştir. Aynı sözcük Azericeye novruz”, Kürtçeye nevroz”, Tatarcaya navrez”, Kazakçaya navriz ve Kırgızcaya da nooruz olarak geçmiştir.

\n

İster mitoloji, ister kutsal, ister arkeoloji kitaplarında olsun 21 Mart, doğa bağlantılı tek bayramdır. Doğanın yeniden diriliş öyküsünün, beş binyılı aşan bir inanışın; dinlere, kültürlere, yörelere göre değişikliğe uğrayarak geleneklere yansımasıdır.

\n

2. Dünya Savaşının sürdüğü, düşman uçaklarının saldırılarına karşı geceleri karartmanın uygulandığı yıllardaki çocukluğumda, İzmirde bu karartma kuralı yalnız 21 Mart gecesi ihlal edilirdi. Dumanları iyice yükselen ateşin üzerinden çoluk çocuk atlardık. Konu komşu, evlerinde ne kadar eski püskü sandalye, bez vs. varsa getirir, ateşin üzerine atarak gürleşmesini, sönmemesini sağlarlardı. Büyüklerime sorduğumda, geçmişin kirliliğini silmenin, kötülüklerden arınmanın, baharla yeni bir sayfa açmanın amaçlandığını söylerlerdi. Türkçesi ile kışa nokta konur, bahara satırbaşı yapılırdı!

\n

İnsanoğlu oldum olası astronomik olayları izlemiş, yorumlar getirmiştir. Sümerler ile başlamıştık. Beş binyıl önce hilalden hilale 30 günlük süreyi saptayan Sümerler, 21 Martta gündüz ve gecenin tıpkı eylüldeki gibi eşit olduğunu da belirlemişlerdi. Ne var ki 21 Martta doğa yeniden uyanıyor, çiçekler açıyor, hayvanlar doğuruyor, can suları (yağmur suları)” bereket getiriyor, kışın karamsarlığı yok oluyordu. İnsanlar da baharla yeniden doğmuş olmanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Bu nedenle 21 Mart öne çıktı.

\n

Gerçekte olan neydi? Güneş, Ekvatora 21 Martta tam dik açı ile geliyor, gündüz ile gece eşitlenmekle kalmıyor, dünyanın güneyi ile kuzeyinde de bu eşitlik gerçekleşiyordu!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları