Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ayşe'nin Vefası!Olimpiyat Karabasanı!
Kalpaklı Diplomasi!
\n\n\n\n
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bir yılda üç kez Türkiye’ye geldi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı.
\nBir an düşünün... Davutoğlu, resmi görüşmeler için Vaşington’a gitse Clinton dışında bırakın ABD başkanını, başkan yardımcısı ile görüştürürler mi? Diplomaside her şey “karşılıklılık ilkesini” gerektirmiyor mu? Bizde bu ilke geçerli değil. Boyuna posuna bakmadan Davutoğlu kendisini dev aynasında görerek 26 Temmuz’da şöyle demedi mi?
\n“Biz geçen asırda, Trablus, Yemen, Balkan savaşlarında ne yaptıysak onu yapıyoruz! Eğer dünyayı değiştiremeyeceksiniz, siyaset yapmanın da dış politikanın da anlamı yoktur!” Davutoğlu “dünyayı değiştirmeye” kalkarken, Trablus’un, Yemen’in, Balkanlar’ın elden çıktığını unutuyor!
\nABD Dışişleri’nin sözcülüğünü de yapan Vaşington Post Gazetesi 26 Temmuz’da “Türkiye, Suriye’de söz sahibi olmak istiyor, ama olup bitenler konusunda bir yanıtı yok... El yordamıyla strateji aranıyor!”
\n“Uçak düştü mü, düşürüldü mü? Suriye hava sahasında mı dışında mı?” soruları yanıtlanmadan az daha Suriye’ye girilecekti.
\n1 Ağustos’ta Erdoğan ile telefon görüşmesinde “iti an sopayı eline al” fotoğrafıyla görülen ABD Başkanı Barack Hussein Obama’nın Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney 28 Temmuz’da “Libya’da uluslararası toplumun müdahalesine izin veren koşullar Suriye’de bulunmuyor!” diye uyardı!
\n2 Ağustos’ta, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Patrick Ventrell, Clinton Türkiye’ye gelmeden önce “Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını açıkça anlıyoruz. Ancak şu anda durumu daha fazla askerileştirmenin ilerlenecek yol olduğunu düşünmüyoruz!” dedi.
\nClinton ile görüşmeleri izleyen Ankara büromuzdan Bahadır Dilek ile dış haberler servisimizden Mine Esen’in tanıları “Clinton, Davutoğlu’na başkanlık seçimlerine kadar operasyona karşı olduklarını söyledi. ABD’nin acelesi yok” sözleri ile Cumhuriyet’in birinci sayfanın başlığına çıktı.
\nOlayın en doğru tanısı buydu. 6 Kasım’da ABD’de seçim var. Vietnam, Irak, Afganistan savaşlarından ağzı yanan Amerikalı seçmen, şu sırada Suriye’ye bir askeri müdahale yapılırsa Obama’ya oy verir mi? Başlarına kalpak geçirip TBMM Başkanı Cemil Çiçek gibi “Yine 7 düvelle savaştayız!” diyerek, dünyayı değiştirmeye kalkanlar şimdilik frene basmak zorunda kaldılar.
\n\n\n\n\n\n
Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce bir doğa olayının uluslararası savaşçısı oldu! “Galanthus vitalis” Latince bir tamlama... Hani filmlerin ilk gecesine “gala” denilir ya! “Galanthus” da dilimize “başlangıç” diye çevrilebilir. “Vitalis” sözcüğü de “yaşam”dır. Dolayısıyla bu Latince tamlamaya “yaşamın başlangıcı” denilebilir.
\n“Yaşamın başlangıcı”, erimeye başlayan karlar arasından boyunu uzatır, bir iki gün içinde çok güzel bir çiçeğe dönüşür, “yeniden dirilişin, baharın” gelişinin simgesidir. Biz bu çiçeğe “kardelen” diyoruz.
\nPazar günkü Cumhuriyet’te bir vefa örneğine daha tanık olduk! Pazar ekimizin yöneticisi Ayşe Yıldırım “Kardelen’in peşinde...” yazısı ile Cumhuriyet’in Antalya muhabiri iken, bir yönetim değişikliğinde, ailemizden ayrılan Bülent Ecevit’i onurlandırdı.
\nBen Antalya’da yüzyılın “Elmalı Definesi” peşinden koşarken, o bir yandan bana yardım ediyor, bir yandan günlük haberleri kotarıyor, ama gönül verdiği “kardelenlerin” kurtarılması peşinde uluslararası savaşını başarı ile sürdürüyordu.
\nBülent’in 1988’de Cumhuriyet’te başlattığı “kardelen” çabası, “yaşamın başlangıcı” çiçeklerini kurtarmakla kalmadı, Prof. Dr. Türkan Saylan’ın “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği”ne de esin kaynağı oldu.
\nDernek, 2000 yılından bu yana, her biri birer çiçek olan, “kardelen” adı verilen binlerce genç kıza “yaşamın başlangıcı” olanağını sağlıyor. Sağ olasın Bülent, teşekkürler Ayşe...
\n\n\n\n
\n\n\n
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in “Eurovision müzik yarışmasına Türkiye olarak artık katılmayı düşünmüyoruz...” sözlerini okurken yutkundum.
\nPazar günü de TRT-3 radyosunu izlediğim süre içinde ikisi “tekrar”, birisi “arşivden” programını izlerken kahroldum. Doğu Anadolu’da, TRT-3 artık yayımlanmıyor. Sanki orada yaşayanlar TC vatandaşı değiller. Sanki onlar TRT’ye vergileri ile katılmıyorlar.
\nYakın tarihe kadar TRT-3’te dört dilde haber özetleri verilir, ülkemizde yaşayan yabancılar, diplomatlar ya da deniz kıyılarındaki turistler bu haberlerden Türkiye’de ve dünyada olup biteni öğrenirlerdi. Bu haberler de kaldırılmıştı!
\nPazar gecesi 02.30’a kadar Londra Olimpiyatları’nın kapanış törenini izledim! Olay bir müzik şölenine, İngiltere’nin tanıtımına dönmüştü. Ünlü İngiliz müzisyenler, değişik sahne ortamlarında, yalnızca stadyumda 80 bin kişinin önünde değil, dünyada birkaç milyar insana konserler verdiler.
\nBu duygularla yattım. Düşümde, 2020 Olimpiyatları’nın İstanbul’da açılış töreni yapılıyordu. Tören öncesinde yağan yağmur nedeniyle trafik felç olmuş, dünyanın dört bir köşesinden gelen izleyiciler yollarda kalmışlardı.
\nYabancı devlet adamlarının bulunduğu onur locasının başköşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım oturuyordu. Birkaç görevli, Erdoğan ve eşinin yanında “yağmura karşı” ellerinde şemsiyelerle bekliyorlardı. Yabancı TV muhabirleri şemsiyeler hakkında değişik yorumlar yapıyorlardı.
\nGeçiş töreninde tüm kadın sporcularımız türbanlı idiler, bacaklarını eşofmanları örtüyordu. Londra Olimpiyatları’na 303 değişik dalda, 204 ülkeden 10.250 sporcu katılmıştı. İstanbul’daki törene, Ortadoğu’da yeni kurulan ülkelerle katılım 210’a çıkmıştı.
\n41. ülke geçerken Diyanet İşleri Başkanı’nın, her şey iyi gidiyor düşüncesiyle tahtaya vurup “41 kere maşallah, nazar değmesin!” diye dua ettiği ekranlara yansıdı. Ama arkası gelmedi. O an aşırı elektrik yükünden elektrikler kesildi... Özellikle Türk izleyicilerin bulunduğu tribünlerde çakmaklar çakıldı, yakılan meşaleler stadyumu aydınlattı.
\nElektrikler yeniden gelince, geçiş töreni tekrar başladı. On dakika geçmemişti ki stadyum yeniden karanlığa gömüldü. Stadyum yeniden aydınlandı, geçiş töreni bitti.
\nDevlet eliyle müzik öldürüldüğü için gösteri programına katılacak müzisyen bulunamadığından, 2003 Eurovision yarışmasında “Every way that I can (Ne olursa olsun yaparım!)” şarkısı ile birinci olan Sertab Erener ve dansçıları helikopterden stadyuma “türbana” bürünmüş birer “kardelen çiçeğini” andıran giysileri içinde indiler. Sahnede şarkıyı söylerken elektrikler yeniden kesildiğinde, ter içinde uyanmışım!
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!