Ayşe'nin Vefası!Olimpiyat Karabasanı!

14 Ağustos 2012 Salı
\n

Kalpaklı Diplomasi!

\n

\n\n\n

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bir yılda üç kez Türkiyeye geldi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı.

\n

Bir an düşünün... Davutoğlu, resmi görüşmeler için Vaşingtona gitse Clinton dışında bırakın ABD başkanını, başkan yardımcısı ile görüştürürler mi? Diplomaside her şey karşılıklılık ilkesini gerektirmiyor mu? Bizde bu ilke geçerli değil. Boyuna posuna bakmadan Davutoğlu kendisini dev aynasında görerek 26 Temmuzda şöyle demedi mi?

\n

Biz geçen asırda, Trablus, Yemen, Balkan savaşlarında ne yaptıysak onu yapıyoruz! Eğer dünyayı değiştiremeyeceksiniz, siyaset yapmanın da dış politikanın da anlamı yoktur! Davutoğlu dünyayı değiştirmeye kalkarken, Trablusun, Yemenin, Balkanlar’ın elden çıktığını unutuyor!

\n

ABD Dışişlerinin sözcülüğünü de yapan Vaşington Post Gazetesi 26 Temmuzda Türkiye, Suriyede söz sahibi olmak istiyor, ama olup bitenler konusunda bir yanıtı yok... El yordamıyla strateji aranıyor!

\n

Uçak düştü mü, düşürüldü mü? Suriye hava sahasında mı dışında mı?” soruları yanıtlanmadan az daha Suriyeye girilecekti.

\n

1 Ağustosta Erdoğan ile telefon görüşmesinde iti an sopayı eline al fotoğrafıyla görülen ABD Başkanı Barack Hussein Obamanın Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney 28 Temmuzda Libyada uluslararası toplumun müdahalesine izin veren koşullar Suriyede bulunmuyor! diye uyardı!

\n

2 Ağustosta, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Patrick Ventrell, Clinton Türkiyeye gelmeden önce Türkiyenin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını açıkça anlıyoruz. Ancak şu anda durumu daha fazla askerileştirmenin ilerlenecek yol olduğunu düşünmüyoruz! dedi.

\n

Clinton ile görüşmeleri izleyen Ankara büromuzdan Bahadır Dilek ile dış haberler servisimizden Mine Esenin tanıları Clinton, Davutoğluna başkanlık seçimlerine kadar operasyona karşı olduklarını söyledi. ABDnin acelesi yoksözleri ile Cumhuriyetin birinci sayfanın başlığına çıktı.

\n

Olayın en doğru tanısı buydu. 6 Kasımda ABDde seçim var. Vietnam, Irak, Afganistan savaşlarından ağzı yanan Amerikalı seçmen, şu sırada Suriyeye bir askeri müdahale yapılırsa Obamaya oy verir mi? Başlarına kalpak geçirip TBMM Başkanı Cemil Çiçek gibi “Yine 7 düvelle savaştayız!” diyerek, dünyayı değiştirmeye kalkanlar şimdilik frene basmak zorunda kaldılar.

\n\n\n

\n\n\n

Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce bir doğa olayının uluslararası savaşçısı oldu! Galanthus vitalis Latince bir tamlama... Hani filmlerin ilk gecesine galadenilir ya! Galanthus da dilimize başlangıç diye çevrilebilir. Vitalis sözcüğü de yaşamdır. Dolayısıyla bu Latince tamlamaya yaşamın başlangıcıdenilebilir.

\n

Yaşamın başlangıcı, erimeye başlayan karlar arasından boyunu uzatır, bir iki gün içinde çok güzel bir çiçeğe dönüşür, yeniden dirilişin, baharın gelişinin simgesidir. Biz bu çiçeğe kardelen diyoruz.

\n

Pazar günkü Cumhuriyette bir vefa örneğine daha tanık olduk! Pazar ekimizin yöneticisi Ayşe Yıldırım Kardelenin peşinde... yazısı ile Cumhuriyetin Antalya muhabiri iken, bir yönetim değişikliğinde, ailemizden ayrılan Bülent Eceviti onurlandırdı.

\n

Ben Antalyada yüzyılın Elmalı Definesi peşinden koşarken, o bir yandan bana yardım ediyor, bir yandan günlük haberleri kotarıyor, ama gönül verdiği kardelenlerin kurtarılması peşinde uluslararası savaşını başarı ile sürdürüyordu.

\n

Bülentin 1988de Cumhuriyette başlattığı kardelen çabası, yaşamın başlangıcı çiçeklerini kurtarmakla kalmadı, Prof. Dr. Türkan Saylanın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine de esin kaynağı oldu.

\n

Dernek, 2000 yılından bu yana, her biri birer çiçek olan, kardelen adı verilen binlerce genç kıza yaşamın başlangıcı olanağını sağlıyor. Sağ olasın Bülent, teşekkürler Ayşe...

\n

\n\n\n

\n\n\n

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahinin Eurovision müzik yarışmasına Türkiye olarak artık katılmayı düşünmüyoruz... sözlerini okurken yutkundum.

\n

Pazar günü de TRT-3 radyosunu izlediğim süre içinde ikisi tekrar, birisi arşivden programını izlerken kahroldum. Doğu Anadoluda, TRT-3 artık yayımlanmıyor. Sanki orada yaşayanlar TC vatandaşı değiller. Sanki onlar TRTye vergileri ile katılmıyorlar.

\n

Yakın tarihe kadar TRT-3te dört dilde haber özetleri verilir, ülkemizde yaşayan yabancılar, diplomatlar ya da deniz kıyılarındaki turistler bu haberlerden Türkiyede ve dünyada olup biteni öğrenirlerdi. Bu haberler de kaldırılmıştı!

\n

Pazar gecesi 02.30a kadar Londra Olimpiyatlarının kapanış törenini izledim! Olay bir müzik şölenine, İngilterenin tanıtımına dönmüştü. Ünlü İngiliz müzisyenler, değişik sahne ortamlarında, yalnızca stadyumda 80 bin kişinin önünde değil, dünyada birkaç milyar insana konserler verdiler.

\n

Bu duygularla yattım. Düşümde, 2020 Olimpiyatlarının İstanbulda açılış töreni yapılıyordu. Tören öncesinde yağan yağmur nedeniyle trafik felç olmuş, dünyanın dört bir köşesinden gelen izleyiciler yollarda kalmışlardı.

\n

Yabancı devlet adamlarının bulunduğu onur locasının başköşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım oturuyordu. Birkaç görevli, Erdoğan ve eşinin yanında yağmura karşı ellerinde şemsiyelerle bekliyorlardı. Yabancı TV muhabirleri şemsiyeler hakkında değişik yorumlar yapıyorlardı.

\n

Geçiş töreninde tüm kadın sporcularımız türbanlı idiler, bacaklarını eşofmanları örtüyordu. Londra Olimpiyatlarına 303 değişik dalda, 204 ülkeden 10.250 sporcu katılmıştı. İstanbuldaki törene, Ortadoğuda yeni kurulan ülkelerle katılım 210a çıkmıştı.

\n

41. ülke geçerken Diyanet İşleri Başkanı’nın, her şey iyi gidiyor düşüncesiyle tahtaya vurup 41 kere maşallah, nazar değmesin! diye dua ettiği ekranlara yansıdı. Ama arkası gelmedi. O an aşırı elektrik yükünden elektrikler kesildi... Özellikle Türk izleyicilerin bulunduğu tribünlerde çakmaklar çakıldı, yakılan meşaleler stadyumu aydınlattı.

\n

Elektrikler yeniden gelince, geçiş töreni tekrar başladı. On dakika geçmemişti ki stadyum yeniden karanlığa gömüldü. Stadyum yeniden aydınlandı, geçiş töreni bitti.

\n

Devlet eliyle müzik öldürüldüğü için gösteri programına katılacak müzisyen bulunamadığından, 2003 Eurovision yarışmasında Every way that I can (Ne olursa olsun yaparım!) şarkısı ile birinci olan Sertab Erener ve dansçıları helikopterden stadyuma türbana bürünmüş birer kardelen çiçeğini andıran giysileri içinde indiler. Sahnede şarkıyı söylerken elektrikler yeniden kesildiğinde, ter içinde uyanmışım!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları