Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
AKP'nin Başındaki Ağır Taş!
İstanbul, gelecek yıl Avrupa’nın “Kültür Başkenti” olacak. Zenginlik açısından Avrupa’nın 6, nüfus olarak Moskova ve Paris’ten sonra 3. büyük başkenti. Avrupa’daki on beş kadar ülkenin nüfusunu tek başına aşıyor. Dünyada hiçbir kent, değil üç kez, iki kez bile değişik imparatorluklara başkent olmadı. Dünyada iki kıta üzerine kurulmuş tek kent olan İstanbul, üç ayrı imparatorluğa başkentlik yaptı. 29 Mart’taki yerel seçimlerde “İstanbul Belediye Başkanı” seçilecek kişinin, gerçekte bir kentin değil, bir kültür başkentinin, bir ekonomi kentinin de “imparatoru” niteliğinde olması gerekir.
Bu kişinin CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu (60) olabileceğine ilişkin basından çeşitli haberleri okuyoruz. Devlet çarkında çeşitli görevlerde başarılı olan, “hesap uzmanı” kökenli Kılıçdaroğlu’nun bu görevi başarıyla yapacağına inanıyoruz. Ancak!
Siyasal Bilgiler Fakültesi 1. sınıfta, bir Amerikan konuk profesör “yönetim kuralları” konusunda bir konuşma yapmıştı. Verdiği örneklerden birini, aradan yarım yüzyıl geçtiği halde unutmamışım. Örnek şöyle: “ABD’nin bir kentinde küçük bir otomobil tamirhanesi ve bir de ustası var. Usta, o kadar etkin ve yetkin ki onarıma gelen her arabanın herhangi bir yerindeki arızayı anında saptıyor. Bizzat kendisi arabayı onarıp kısa sürede sahibine teslim ediyor. Ustanın becerisi, çevrede ve zamanla tüm kentte ün yapıyor. İnsanlar arabalarını bu tamirhaneye getirir oluyor. Patron çok para kazanıyor. Ustadan memnun. Tamirhanesini genişletiyor. Ustayı da tamirhaneye genel müdür yapıp masa başına oturtuyor. Ama tamirhanedeki öteki ustalar, kalfalar, işi onun gibi kıvıramadıkları için bir süre sonra işler ters gidiyor. Onarıma gelen araba sayısı azalıyor. Çünkü yönetimde her taş yerinde ağırdır!”
“Hesap uzmanlığı” ile başladığı yolsuzlukları inceleme alışkanlığı Kılıçdaroğlu’na, CHP’nin bir bütün olarak yapamadığını tek başına yaptırıyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan’dan sonraki yardımcıları olan Dengir Mir Mehmet Fırat ile Şaban Dişli’nin yolsuzluklarını sergileyerek istifa ettirdi. Ankara’da hanedan kuran AKP Büyükkent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bazı yolsuzluklarını açıklayarak adaylığına partisinde bile gölge düşürdü. Sokaktaki adama “AKP, yolsuzluklar partisidir” imgesini düşündürmeye o başlattı.
Kılıçdaroğlu’nun sergileyeceği onlarca yolsuzluk dosyası sırasını bekliyor. Böylesine titiz çalışan bir yolsuzluk savaşçısını belediye başkanlığına aday göstermek büyük bir hata olur. Her taş yerinde ağırdır. Hele Kılıçdaroğlu gibi büyük bir taş AKP’nin başında daha da ağırdır. Bırakın da AKP’nin başına Kılıçdaroğlu gibi büyük bir taş düşsün!
AKP Karargâhındaki Takıyyeciler!
Doğrusu AKP karargâhındaki takıyyeciler hedeflerine doğru çok planlı çalışıyor. Yalnız yerel seçimlere değil, ılımlı İslam yönetimine adım adım ilerlerken sirklerde 5–10 topu havaya atıp düşürmeden tutan “junglör” rolünü çok iyi oynuyorlar.
Anımsarsınız, 22 Temmuz seçiminden sonra Anayasa Mahkemesi AKP’nin kapatılmasını görüşmeye başlayıncaya kadar 10 ay boyunca Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, hiçbir AB başkentini ziyaret etmemişti. Ne zaman kapatma davası gündem oldu, Erdoğan ile Babacan soluğu Stockholm ve Londra’da alıp “destek demeçleri” arayışlarına çıktılar.
Ergenekon’un 10. dalgasında Türkiye’de kopan fırtınayı yorumlamakta zorlanan AB’ye de hemen göz kırpıldı. ABD Başkanı Bill Clinton’un çevirmeni Egemen Bağış, “AB Başmüzakereci Bakanı” unvanıyla kabineye alındı. Karar AKP karargâhında son dakikada alınmış olmalıydı. Çünkü iki şapkasından birini kaybettiğini Babacan Nev York’ta öğrendi. Bağış’a iki saat ulaşılamamış, uçağı indikten sonra uzun süredir beklediği bir bakanlık koltuğuna kavuştuğu kendisine bildirilebilmişti. Böylece, AB’nin uzun süredir “muhatap bulamıyoruz” eleştirisi ortadan kalktı.
AKP karargâhı, Ergenekon olayını da iyi kullanıyor. Bir yandan 28 Şubatçılardan intikam alırken onlarla birlikte zamanladığı Susurluk sanıklarının bombalarını ekranlara çok iyi taşıyor. Tabii bu arada aynı anda AB’ye göz kırpmasını da çok iyi beceriyor.
İsrail’in Gazze’de Hamas’a saldırılarında 800 kişiden fazla insanın öldürülmesinde “Araplardan fazla Arap” rolüyle “kraldan fazla kralcı” davranan ve Yahudilerin “Üstün Cesaret Madalyası” sahibi Erdoğan, Müslüman seçmenini sandık başında etkilemede takıyye taktiğini yine başarıyla yürütüyor.
Muhalefetteyken 11 Nisan 2002’de TBMM kürsüsünde “Eğer mevcut hükümet Türkiye’nin gücünün farkında değilse yazıklar olsun. 700 yıllık Türkiye, tanklarını modernize etmek için 50 yıllık İsrail’e muhtaç oluyorsa, bu kara kara düşünülmesi gereken bir unsurdur. Askeri anlaşmalar askıya alınsın” sözlerini sanki o söylememişti.
27 Aralık’ta, İsrail füzeleri Gazze’ye ölüm saçarken TSK’ye hava ve uzay görüntülü istihbaratı sağlayacak 141 milyon dolarlık elektronik sistem ihale sözleşmesini iki İsrail şirketiyle sanki AKP hükümeti imzalamadı! İsrail basını, “Aldırmayın Erdoğan’a! O böyledir, patavatsız sözler eder” derken takıyyenin farkında olunduğunu da ortaya koydu. Bayan Emine Erdoğan’ın düzenlediği, Batı ülkelerinden hiç kimsenin katılmadığı “kadınlar matinesinde” dökülen timsah gözyaşları da “junglör”ün havaya attığı bir başka takıyye topu oldu.
Sünni seçmenin yanı sıra Alevi seçmen de unutulmadı. Muharrem ayının başladığı “Aşure toplantısı”nda Alevi toplumuyla bir araya gelindi. AKP, ayrımcılık güdülmediğini, yalnız o akşamki aşureli susuz yemekte göstermedi, ayrıca devlet televizyonunda tavla oynarcasına “şeşli beşli” yayımla da sandığın en başarılı “junglör”ü olduğunu kanıtladı.
Alnın Tam Ortasından Vurmak!
6 Ocak yazımız şöyle bitiyordu: “Filistin” sözcüğünün kökeninin Anadolu çıkışlı olduğu, halkın bu yöreye Girit’ten İÖ 12. yüzyılda göç ettiği düşünülüyor. Geldiklerinden bu yana Yahudi-Semetik kökenli halk ile o günden beri iyi geçindikleri söylenemez.
İÖ 11. yüzyılda Filistin Ordusu, İsrail’e karşı harekete geçmiş. İsrailliler, “sünnetsiz” dedikleri Filistinlilerin 2.70 metre boyunda, zırhlar giymiş, büyük bir kılıç tutan Goliath adlı bir dev askeri karşılarına çıkarıp meydan okumalarından ürkmüşler. “Sünnetli” İsrailliler devin karşısına kimseyi çıkaramamışlar. 15–16 yaşlarındaki David, haber almak için cepheye gelmişmiş. “Bir sünnetsiz nasıl olur da koskoca orduya meydan okur” diyerek devle dövüşmek istediğini söylemiş. David, Goliath’ın karşısına elindeki sapanla çıkmış. Sapanıyla attığı taş devi yere düşürmüş. David, kılıcı kapıp devin kellesini, gövdesinden ikiye ayırmış. 2009’da Filistinliler de artık “sünnetli”. Ama “sünnetli” olup David rolü oynamak yetmiyor! ABD-AB-Arapların desteğindeki yeni dev İsrail’i deviremiyorlar. Gelin de İsraillilere “helal olsun” demeyin bakalım!
Değerli bir bilim insanı Prof. Dr. Pınar Aydın, bu olayı tıbbi olarak açıklayan bir ileti gönderdi. Dilimize “Alnın tam ortasından vurmak” deyiminin kökeni herhalde bu açıklamayla daha iyi anlaşılacak.\t
“Sayın Acar, 6.1.2009 tarihli Kavşak yazınızı zevkle ve her zaman olduğu gibi öğrenerek okudum. Goliath’ın tıbbi (sünnet) durumundan söz ettiğinizi görünce o koskoca devin nasıl bir taşla yenildiğinin tıbbi açıklamasını sizinle paylaşmak istedim. İnsan beyninin altında ortaya denk düşen bölgesinde soya fasulyesi büyüklüğünde hipofiz adı verilen bir çıkıntı vardır. Hipofiz vücuttaki tüm hormonların CEO’sudur, sekreterleri (örneğin tiroit bezi) aracılığıyla uzaktan tüm vücudun gelişimini, enerjisini, çoğalmasını vs. idare eder. Bu işi yaparken bazen fazla hormon salgılayan (emir yağdıran) bir özellik geliştirir ve ileri derecede büyür (hipofiz adenomu), o kadar ki tam altından geçen görme sinirlerine baskı yapacak ve kişinin her iki gözünde dış kısımları görmesini yok edecek kadar. Bu bölgeye, ilginçtir ki tıpta ‘kiyazma’ yani ‘kavşak’ adı verilmektedir! Hipofizinde adenom olan kişilerde en sık görülen sorunlardan biri devliktir. Günümüzde basketbolcu olarak tanıdığımız çok aşırı uzun boylu ve büyük kişilere tarih öncesi çağlardaki en iyi örnek tahmin edeceğiniz gibi Goliath’tır. Bu da yandan gelen taşı görememesini ve yaralanmasını açıklar. Dahası hipofizinde aşırı büyük kitle (adenom) olanlarda kafa travması (kaza) ile hipofizde ani bir kanama, tam görme kaybı, baygınlık ve hatta ölüme bile yol açabilir. Kısacası Kavşağınızda söz ettiğiniz Goliath’ta kavşak sorunu vardır, David eğer taşı tam ortadan atmış olsaydı, demek ki Goliath yaralanmayacak, yere düşmeyecek ve kim bilir belki de sünnetin sosyal akıbeti değişecekti.
Saygılarımla...”
Elmek: oacar@superonline.com\tFaks: 0312. 442 79 90
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı