Osmanlı'dan Mısır'a, oradan Fransa'ya, ve Amerika'ya

26 Ekim 2012 Cuma

Türkçede “Neye niyet, neye kısmet!” ya da “Nereden nereye?” gibi deyişler vardır. Bu deyişleri, Nev York’taki “Özgürlük Anıtı”nı tanımlamada rahatlıkla kullanabiliriz!

Adında “aydınlanma” kavramı da bulunan görkemli anıt iki nedenle gündemde… Birincisi, onarım geçiren anıt yeniden ziyarete açılıyor… İkincisi, dünyanın en zengin belge birikimine sahip Nev York Halk Kütüphanesi’ndeki, anıtın Fransa’da yapılışı ve ABD’de yerine konuluşu ile ilgili yaklaşık 225 yıl öncesine ait fotoğrafları ilk kez yayımlanıyor.

Anıtın yapımına katkıda bulunan ünlüler ile Osmanlı’ya uzanan öyküsüne geçmeden önce özelliklerine bir göz atalım…

“Özgürlük Anıtı” 46 m. yüksekliğindedir. Kaidesi ile 93 metreye ulaşır. Meşaleyi tutan sağ kolunun boyu 13 m; başı 2 m, tacı ile 5 metredir. Temelden taca 168 basamakla çıkılıyor. Tacındaki pencerelerden dışarıya ancak 15 ziyaretçi bakabiliyor.

Paris’te yapılan heykelin, taşınabilmesi için içi boş bırakılmıştı. İskeleti çelik, kendisi bakırdan yapılmıştı. O yıllarda sarıya çalan bakırımsı rengi zamanla paslanarak yeşillendi. Yaklaşık 225 yıl boyunca anıtı kaplayan pas, artık bir koruyucu tabaka oluşturduğu için aşınmayı da önlüyor.

Kimin yüzü?

ABD, bağımsızlığını İngilizlere karşı kazanırken en büyük yardımı Fransızlardan görmüştü. Bu nedenle Fransızlar, ABD’nin bağımsızlığının 100. yıldönümü için özel bir hediye vermeyi düşündüler.

Fransız hükümeti, 20 yıl sonra Bartholdi’nin kapısını çaldı. Amerikalılara hediye edilmek üzere bir heykel siparişi vermek istediklerini söylediler. Bartholdi, Osmanlı’nın Süveyş Kanalı için yaptırdığı, ancak depoda tozlanan heykeli gösterdi.

Taraflar anlaşınca Paris’in simgesi ünlü Eyfel Kulesi’nin mimarı Gustave Eifell devreye sokuldu, mevcut heykelde bazı değişikliklere gidildi.

Anıta katkıda bulunan bir başka ünlü ise yakın tarihlere kadar Türkiye’de evlilik çağına gelmiş her genç kızın çeyizinde bulunması gereken “Singer dikiş makinesi” ile bağlantılı idi! Dikiş makinelerinin yapımcısı İsaac Singer’in dul eşi İsabelle Eugenie Boyer, heykele modellik yaptı. Bartholdi, sonra heykele annesi Charlotte’un, bir söylentiye göre de sevgilisinin yüzünü işledi! Heykel 1884’te tamamlandı.

Ellis Adası’na doğru...

Heykel, 214 sandık içinde, 350 parça olarak “İsere” adlı gemi ile Nev York’a gönderildi. Gemi, 4 Kasım 1885’te ABD’ye vardı.

Nev York’ta, tıpkı Süveyş Kanalı’nın girişinde olduğu gibi benzeri bir yer seçildi. Limanın girişinde göçmenlerin ABD’ye ulaştıklarında ilk gördükleri yer olan Ellis Adası uygun görüldü.

Heykelin kaidesinin yapımı için bir bağış kampanyası başlatıldı. İlk bağışı Macar göçmeni, Nev York’ta “World” gazetesinin sahibi olan Joseph Pulitzer 100 bin dolar ile yaptı! Sonraki yıllarda, günümüzde de süren, dünyanın en büyük gazetecilik ödülünü, “Pulitzer Basın Ödülü”nü de kurmuştu.

Kaidenin tamamlanmasından sonra heykel üzerinde dört ayda birleştirilerek anıt tamamlandı, 28 Ekim 1886’da törenle açıldı. Sağ elinde meşale vardı. Sol elindeki tablette ise Romen rakamları ile ABD “Bağımsızlık Bildirisi”nin tarihi olan 4 Temmuz 1776 yazılıydı. Tacındaki yedi sivri uç; yedi kıtayı, yedi denizi simgeliyordu. Anıtın resmi adı “Özgürlük Dünyayı Aydınlatıyor” olarak tescil edildi. 100 yıl sonra düzenlenen törende, her ülkeden yalnızca bir “en seçkin göçmene” verilen “Özgürlük Madalyası” için Türkiye’den Afrodisyas’ı 30 yıl kazan Prof. Dr. Kenan Erim uygun görüldü.

Yılda 3.5 milyon kişinin ziyaret ettiği anıt, önlem olarak 11 Eylül 2001 saldırısından sonra kapatıldı. Kaide bölümü 2004’te, heykeli ise ABD’nin ulusal günü 4 Temmuz 2009’da, 168 basamağından ancak 146’sı sınırlı sayıda ziyaretçiye açıldı. Güvenlik ve yangın önlemleri için 6.7 milyon dolarlık onarım yapıldı.

Geçen yıl 225. açılış yıldönümünün ertesi günü yeniden kapatıldı. Bu kez yenileme için 27 milyon dolar harcandı. Bir aksilik olmazsa, 28 Ekim’de yeniden, ancak sınırlı sayıda ziyaretçiye açılması öngörülüyor. Evet, neye niyet, neye kısmet!

Kıtalararası aydınlanma

Uzakdoğu’dan gelen bir geminin İstanbul’a ulaşması için Afrika’nın güneyini dolaşması, Cebelitarık Boğazı’nı, ardından Akdeniz’i geçmesi gerekiyordu. Böyle bir ulaşımın, maliyeti aşırı ölçüde artıracağı bir gerçekti. Bu aşırı yolculuğu önleme “düşü” Romalıların Mısır’ı işgalinden Hz. Ömer’e kadar uzanan geniş bir zaman diliminde de geçerliydi. Bazı kanal girişimleri kısa sürede düş kırıklıkları yaratmıştı. Napolyon Bonaparte, donanmasında amiral ve generalden çok “arkeolog” ve “mühendis” ile Mısır’ı 1798’de işgale gittiğinde aynı düşü görüyordu! Osmanlı toprağı Mısır’ı, “hıdiv” denilen valiler yönetiyordu. Hıdiv Sait Paşa, aynı zamanda mühendis olan konsolos Ferdinand de Lesseps’in Kızıldeniz ile Akdeniz arasında kanal açma önerisini 1854’te benimsedi. 1858’de “Süveyş Deniz Kanalı Uluslararası Şirketi” 200 milyon Fransız Frangı sermaye ile De Lesseps’in başkanlığında kuruldu. 1859’da kanalın kazılmasına başlandı. Hıdiv ile Osmanlı Sarayı arasındaki temel ilke gereği, Mısır’ın yabancı ülkelerle yapacağı anlaşmaları İstanbul’un onaylaması zorunluydu. Anlaşmada, kanalın Sait Limanı’nın girişine konulmak üzere bir anıtın dikilmesi de öngörülmüştü. Anıt, dünyanın 7 harikasından biri olan Rodos Limanı’ndaki “güneş tanrısı Helios’un” heykelinden de görkemli olmalıydı. Firavunlar döneminin bir kadın giysisi içinde öngörülen anıt, Asya’nın ışığını Mısır’dan Akdeniz’e yansıtmalıydı. 19 Mart 1866’da Sultan Abdülaziz, anlaşmayı onayladı. Anıtın masraflarının önemli bölümünü Abdülaziz karşılayacaktı. Abdülaziz, anıtın yüzünün batıya dönük olmasını istedi. Rodos Feneri’ndeki gibi anıtın elindeki ışık; doğudan batıya, uygarlığın; Doğu’da yükselip Batı’yı “aydınlatışını” simgeleyecekti. Anıtın siparişi Parisli heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi’ye verildi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları