Özdemir İnce

Kovcu Ertuğrul (2)

16 Ekim 2020 Cuma

Derken bir “deus ex machina” (*) (dipnotunu hemen okuyun) sürprizi oldu, sahneye Ertuğrul Özkök indi ve Hürriyet gazetesindeki sayfasında “Cumhuriyet gazetesinde gizli edebiyat savaşını kim kazandı” (6.10.2020) başlıklı yazısıyla olaya Oğuz Demiralp ve Turgay Fişekçi’nin ağzından müdahale etti. Bir başka başlık “Yeraltı savaşının ilk raundu Özdemir’in mi?” idi.

8 Ekim günü bir kez daha sahneye indi ve kararını açıkladı:

(1- “Türkçe edebiyat mı ?” yoksa “Türk edebiyatı mı?” gibi bir tartışmayı saçma buluyorum. İsteyen istediğini söyler.

2- Maalesef medya yöneticiliğinin en zor tarafı güçlü egolara sahip köşe yazarlarını idare edebilmektir.)

E. Özkök kullandığım sözcükleri ve tavrımı zarif bulmuyormuş. Haa, egom yazılarımdır, kitaplarımdır!

***

Ertuğrul Özkök’ün iddialarına cevap verirken kesinlikle zarif davranmayacağım. Karşısındaki adamın kimseye borcu yoktur, daha önemlisi kimseden alacağı yoktur. Yani özgürdür. Barış içinde birlikte yaşamak zorunda değildir.

Burnunu soktuğu konuda Ertuğrul Özkök’ün en küçük bir bilgisi yok. Edebiyat bilgisinin bir bilim dalı olduğunu bilmez. İsteyen istediğini söyleyemez. Eşanlamlı sözcükler vardır ama dilde eşanlamlılık yoktur. Yani “Türk edebiyatı” yerine “Türkçe edebiyat” kullanılamaz, anlamları başkadır. Birincisi ebebiyatla ikincisi siyasetle ilgilidir.

Meşrutiyet dönemi de dahil günümüze kadar Türkçe yazılan eserlerin toplamı “Türk edebiyatı” olarak adlandırıldı. Yüzyıllık dönemin yazarlarının aklına “Türkçe edebiyat” diye bir zırvayı kullanmak gelmedi. Çünkü akıllarında etnik saplantılar yoktu.

Şimdi “Türkçe şiir”in mucitlerinden Orhan Kahyaoğlu’nun Modern Türkçe Şiir Antolojisi (Ayrıntı Yayınları) adlı derlemesine yazıdığı önsözün en ilginç bölümünü okuyacaksınız:

***

“ ‘Türkçe şiir’ tanımına gelirsek, bunu biraz açıklamaya ihtiyaç var. Şiir antolojilerinin çoğu ‘Türkçe şiir’den çok ‘Türk şiiri’ terimini kullanıyor. Ancak, bizim için belirleyici olan, modern şiiri yazan şairlerin yalnızca Türkler olmadığının çoktan ayrımına varmamız. Böyle bir ayrıma varmamızda, tabii ki Kürt sorununun, bu halkın otuz yıldır verdiği mücadelenin ve buna koşut olarak geliştirdiği kimlik arayışının payı büyük. Türkiye’de, yani Anadolu ve Rumeli coğrafyasında yaşayan her toplum veya topluluğun Türk olmadığının artık idrak edilmesi gerekiyor. Bugün ve önceki on yıllarda, anadili Türkçe olmayan ama hâkim ideolojinin sonucu Türkçe yazan çok sayıda şair bu antolojide yer alıyor. Biz de bu nedenle, bu türden şairlerin toplumsal kimliklerine duyduğumuz saygının bir sonucu olarak, ‘Türkçe şiir’in daha anlamlı bir karşılığa denk geldiğini düşünüyoruz.

Bir başka husus da Türkçenin kutsanan bir dil olarak algılanmaması gerektiğidir.”

(s,15-16)

***

Bu antolojide benim şiirlerim de vardı. Antoloji yayımlanıp da adının “MODERN TÜRKÇE ŞİİR ANTOLOJİSİ” olduğunu görünce, 9 Kasım 2015 tarihinde Ayrıntı Yayınları’na Beyoğlu 33. Noterliği aracılığıyla bir ihtarname göndererek şiirlerimin yeni baskılarda kullanılmasını yasakladım. Bu konuda yazdığım “Modern Türkçe Şiir Antolojisi Adı Ne Anlama Geliyor” başlıklı yazım Ters(ine)n Yazılar (Tekin Yayınları, 2017) adlı kitabımda okunabilir. Adı geçen yazıdan küçük bir alıntı:

“Meğer MODERN TÜRKÇE ŞİİR ANTOLOJİSİ adının seçilmesi dilsel ve yazınsal değil siyasalmış. Özellikle Türkçe yazan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt kökenli şairleri korumak, hoşnut etmek içinmiş. Şiir antolojisi gibi dilsel ve yazınsal bir ürüne siyasal dürtülerle ayrılıkçı ve kuraldışı bir ad vermek saçmalamanın dik âlâsı.”

***

Ertuğrul Özkök doktora ve doçentlik tezleri yazmış eski bir akademisyen olduğu için bir konuda bir yazı, bir bildiri yazan kişinin konu ile ilgili literatürü taramak zorunda olduğunu bilmesi gerekir. Bu nedenle, başta kendisi olmak üzere Oğuz Demiralp ve Turgay Fişekçi’nin Özdemir İnce’nin bu konuda yazdığı yazıları ve bu yazıların yer aldığı kitapları okumadıklarını, bilmediklerini ileri sürme hakları yoktur! Bir de şu adı geçen antolojinin önsözünü okumak var.

Şimdilik bu kadar! Diyorum ama bakarsınız Ertuğrul Özkök bu yazıya da cevap verir...

 (*) Antik tiyatroda, sahneye makine ile indirilen tanrı, konudaki düğümü çözmek için oyuna bir tanrının sokulması; bunalımı çözmek için dışardan müdahale.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları