Özdemir İnce

Bir yanlışı düzeltmek

28 Temmuz 2023 Cuma

İlkin köklü bir yanlışı düzeltelim: Aydın, mahallenin namusunu koruyan mahalle kabadayısı değildir. Mahalleli kendi namusunu savunmak ve korumak zorundadır.

İkinci düzeltmeyi de yapalım: Entelektüel ile aydın eşanlamlı değildir. Aydın ve entelektüel tipinin doğup tanımlamasının yapıldığı Fransa’nın dilinde bu iki tip ve kavramın anayurt ve anadilindeki anlamlarını öğrenelim. Biraz allamece (!) davranacağım için özür dilerim.

Éclairé (Illuminé): Aydın, bilinçli.

- Tout démocrate éclairé doit soutenir la classe ouvrière=Her demokrat aydın (bilinçli insan) işçi sınıfını desteklemek zorundadır.

- Votre père était un homme sexuellemnt très éclairé=Babanız cinsellik konusunda çok aydın (aydınlamış) biriydi.

Jean-Paul Sartre’ın kendime öğretmen yaptığım aydın tanımı: “Aydını aydın yapan nitelik, yaşadığı zamanın gerçeklerine ve çelişkilerine karşı belirlediği tavırdır. Aydın yalnızdır çünkü onu hiç kimse görevlendirmemiştir. Oysa o çelişkilerinden biri de budur ‘başkaları da özgürleşmedikçe özgürleşemeyecektir’.

Demek ki aydın, mahallenin namusunu koruyan mahalle kabadayısı değildir. Mahalleli kendi namusunu savunmak ve korumak zorundadır. Mahalleli kendi varlıksal bilincine ulaşmadan aydınla ilişki kuramaz. Aydın bu nedenle “yalnız”dır. Yalnızdır ama bu başkalarının dertleriyle ilgilenmesine engel değildir. Başkaları bilinçlenip özgürleşmedikçe aydın “havanda su dövmek” zorunda kalır.

- Intellectuel (Penseur, Düşünür): Bence entelektüelin tanımını, “aydın”la arasındaki farkı belirleyerek Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay yapmış. Ben de onun gibi düşünüyorum: “Ülkemizde entelektüel kelimesi çoğu zaman aydının ve bazen de bilgili insanın, eski tabiriyle allamenin karşılığı olarak kullanıldı. Oysa bu terimler arasında bağlantı yok. Aydın, Osmanlı Batılılaşması sırasında ortaya çıkan münevverin çevirisi, yani aydınlanmış kişi. Daha açık bir ifadeyle belli bir ideolojinin takipçisi. Allame ise çok şey bilen kişi. Entelektüel bunların hiçbiri değil. Aydın, nasıl başkalarının aklından çıkanları öğrenerek aydınlanıyorsa entelektüel de kendi aklının sentezlerinin peşindeki kişidir.”

Entelektüel: Düşünür, filozof ve bilimcidir. Düşünce, kuram ve yöntem üretir.

Aydın düşünce üreten biri değildir alımlama yeteneği olan yani geçirgen olan böyle olduğu için de öğrenen biridir. Artık burada, bundan sonra, aydın (aydınlanmış kişi) ile entelektüeli (düşünürü) eşanlamlı olarak kullanamayız.

Şimdi sıra geldi Aydınlanmaya: Batı toplumunda 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen, akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünsel gelişimi kapsayan dönemi tanımlar.

Aydınlanmaya yol açan başlıca düşünsel gelişmeler Rönesans ve  Reform hareketleridir. Aydınlanmanın ilk temsilcileri olarak genellikle René Descartes ve Gottfried Wilhelm Leibniz kabul edilir. Almanya’da Johann Gottfried Herder, Immanuel Kant, Christian Wolff; Fransa’da Denis Diderot, Claude Adrien Helvétius, Baron d’Holbach, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Voltaire; Büyük Britanya’da David Hume, John Locke ve Thomas Paine Aydınlanma Çağı’nın en önemli temsilcileridir.

Bu arkadaşların tamamı düşünür (entelektüel), filozof ve bilimcidir. Bunlar kendi beyinleri ile yeni düşünceler üretmişler bu yeni düşünceleri algılayan ve alımlayan (yani öğrenen ve benimseyen) insanlar aydın niteliği kazanmıştır.

Geçirimsiz yani dışarıdan etkilenmeye kapalı, kendi varlık bilincine ulaşamamış bir kişi, bir kitle, bir toplum alımlama yapamaz. Günümüz Türkiye’sinden örnek vermemiz gerekirse: Son seçimlerde AKP’ye ve R. T. Erdoğan’a oy veren kitle. Bu kitle, iletişim yeteneği, alılmama gücü yetersiz olduğu için kendisine yönelik hiçbir mesajı alımlamadı. Çünkü hedef kitlenin zihni çelik zırhla kapanmıştı, kapatılmıştı. Alımlama yeteneği sadece zihinsel bir eylem değildir aynı zamanda gerçeklerle bağlantılı olan bir duygusal davranıştır.

Kısacası Türkiye seçmeninin yarısı dinsel bağnazlığın yarattığı duygusal ve zihinsel felçten kurtulmadıkça özgürleşemez. Özgürleşmedikçe de Aydınlanmadığı için, kendisine yardımcı olacak aydınlarla, düşünürlerle buluşamaz. Önce kendi bilincine varıp isyan edecek, kendisinden nefret edecek ve değişecek.

Bu nedenle herhangi bir nedenle aydınları suçlamak ukalalıktır. Aydınları suçlayanlar, önce kendileri örnek aydın olmalıdır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ulusal Kurtuluş Devrimi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları