Örsan K. Öymen

TSK, MİT ve FETÖ

14 Şubat 2019 Perşembe

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ önceki gün Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajında, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Fethullah Gülen örgütlenmesinin zamanında ortaya çıkartılamamasını, Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan TSK’ye somut bilgilerin aktarılmamasına bağladı.
Fethullah Gülen’in TSK içinde önce Personel ve İstihbarat dairelerinde örgütlendiğini belirten İlker Başbuğ, TSK’nin bu örgütlenmeyi izlemek konusunda askeri kışlaların ve karargâhların dışında bir yetkisinin bulunmadığını, bu kişilerin askeriyenin içinde ve dışında farklı davrandıklarını ve kendilerini gizlediklerini, Fethullah Gülen’e bağlı olan askerleri TSK’ye ait olmayan alanlarda MİT’in izleme yetkisinin olduğunu, ancak TSK’nin talebine rağmen, MİT’in TSK’ye Fethullah Gülen örgütlenmesi konusunda somut bir bilgi, istihbarat ve isim listesi aktarmadığını vurguladı.
İlker Başbuğ, Fethullah Gülen örgütlenmesi konusunda MİT’ten TSK’ye gelen istihbaratın, MİT’in sivilleşmesi süreciyle ve MİT müsteşarlarının askerlerin yerine sivillerden oluşmaya başlamasıyla birlikte kesildiğini vurguladı. İlker Başbuğ bu sürecin 1992 yılında başladığını ve 1992’nin bir kırılma noktası olduğunu söyledi.
İlker Başbuğ benzer açıklamaları daha önce de yapmıştı. Ancak nasıl oluyorsa böylesine önemli bir konuda MİT’ten ve ilgili MİT yöneticilerinden bugüne kadar doğru dürüst bir açıklama yapılmadı. Eğer Fethullah Gülen çetesinin ve 15 Temmuz darbe girişiminin tüm boyutlarıyla ortaya çıkartılması amaçlanıyorsa, 1992 yılından itibaren MİT Müsteşarı olarak görev yapan Sönmez Köksal, Şenkal Atasagun, Emre Taner ve Hakan Fidan’ın bu konuyu açıklığa kavuşturmaları gerekmektedir.
MİT, Fethullah Gülen çetesinin TSK’ye sızması konusunda yeterli bir istihbarat çalışması yapmamış mıdır? Yapmadıysa, bunu beceremediği ve geniş istihbarat olanakları olmadığı için mi yapmamıştır, yoksa Fethullah Gülen’in TSK’ye sızmasını sağlamak amacıyla mı yapmamıştır? Yoksa, MİT bu çalışmayı yaptığı halde, bu çalışmayı TSK ile paylaşmamayı mı tercih etmiştir? Eğer böyle bir tercihte bulunduysa, bunun nedeni nedir? MİT, bu paylaşımı yapmamak konusunda o zaman bağlı olduğu Başbakanlık’tan bir talimat mı almıştır? Yoksa MİT bu çalışmayı yapıp TSK ile paylaşmış mıdır ve İlker Başbuğ gerçeklere aykırı bir açıklama mı yapmaktadır?
AKP iktidarı, FETÖ’ye karşı ciddi ve samimi bir mücadele veriyorsa ve 15 Temmuz darbe girişimini tüm boyutlarıyla ortaya çıkartmayı amaçlıyorsa, öncelikle bu sorulara ve İlker Başbuğ’un ortaya attığı iddialara yanıt vermelidir.
İlker Başbuğ herhangi bir kişi değildir. İlker Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı olarak görev yapmış ve AKP iktidarı döneminde gerçekleşen FETÖ kumpasının kurbanı olmuş, “Ergenekon” adlı sahte yargı sürecinde hapiste yatmış bir kişidir.
Eğer FETÖ’nün TSK’ye sızmasında İlker Başbuğ’un da bir ihmali varsa ve kendisi bu ihmali gizlemek için sorumluluğu MİT’e atmaya çalışıyorsa, neden FETÖ tarafından kurban olarak seçilmiştir?
Üstelik İlker Başbuğ’un söz konusu açıklamalarında son derece önemli bir başka nokta bulunmaktadır: İlker Başbuğ, FETÖ’nün Alevileri TSK’den “temizlemek için” bir operasyon yaptığını, bu konudaki ihbarların da TSK’ye MİT’ten geldiğini, ancak kendisinin bu ihbarları ciddiye almayıp “gerekli olan duyarlılığı” sağladığını söyledi.
Bu durumda MİT, Alevilerin TSK’den “temizlenmesi” konusunda FETÖ ile işbirliği mi yapmıştır? Yoksa MİT bu konuda FETÖ tarafından kullanılmış mıdır? Yoksa İlker Başbuğ gerçeklere aykırı bir açıklama mı yapmaktadır? Eğer İlker Başbuğ gerçeklere aykırı bir açıklama yapıyorsa, MİT bunu neden yalanlamamaktadır?
Kim kimi aldatmaktadır? Aldatan kimdir, aldanan kimdir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anormal hükümet 18 Kasım 2024
Emperyalizmin tuzağı 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları