Örsan K. Öymen

Sosyal demokrasi ve komünizm

25 Temmuz 2022 Pazartesi

Komünizm kuramını ayrıntılı ve sistematik bir biçimde ilk defa geliştiren filozof Karl Marx’tır.

Marx, Sanayi Devrimi’yle birlikte ortaya çıkan kapitalizmde, üretim araçlarının mülkiyetine sahip sınıfın, üretici işçi sınıfını sömürdüğünü ve sömürüye dayalı bu sınıflı toplum düzeninin kaçınılmaz olarak yıkılacağını, çünkü sömürüye dayalı sınıflı toplum düzenlerinin sürdürülebilir olmadığını, kapitalizmin tarihsel ekonomik koşulların zorunlu bir sonucu olarak, sosyalizme ve komünizme yol açacağını savunmuştu.

Marx’a göre sosyalizm ve komünizm, kapitalizmin aksine, sınıfların ve sömürünün var olmadığı, emekçilerin emeklerine, ürettiklerine ve kendilerine yönelik bir yabancılaşma yaşamadıkları bir toplum düzenidir.

***

Ancak 20. yüzyılda Marx’tan esinlenerek Rusya’da, Çin’de, Küba’da, Kuzey Kore’de, Vietnam’da gerçekleşen siyasi devrimler, Sanayi Devrimi’ni yaşamadan sosyalizme ve komünizme geçmeye çalıştılar. Bu ülkeler Marx’ın öngördüğü biçimde kapitalizmden komünizme değil, feodalizmden “komünizme” geçtiler.

Rusya’da çarlık, Çin’de hanedanlık, Kore’de ve Vietnam’da sömürgecilik, Küba’da diktatörlük düzenlerinin bu devrimler sayesinde yıkılması nedeniyle, bu devrimler ilericidir. Ancak söz konusu ülkelerde sosyalizme ve komünizme geçiş süreci, Marx’ın öngördüğü biçimde gerçekleşmedi. Marx sosyalist-komünist düzene, Britanya, ABD, Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya gibi sanayileşme sürecine giren ülkelerde geçileceğini savunuyordu.

Sosyalist-komünist olduğunu iddia eden ülkelerde, toplumcu bir çerçevede, eğitim, sağlık, kültür, sanat, bilim, teknoloji gibi alanlarda önemli gelişmeler gerçekleşmiş olsa da Marx’ın sözünü ettiği sömürüsüz, sınıfsız ve yabancılaşmamış bir toplum modeli de hiçbir zaman sağlanamadı. Aynı durum Doğu Avrupa’daki eski Varşova Paktı üyesi ülkeler için de geçerlidir.

Sosyalist-komünist olmak iddiasındaki bu ülkelerde üretim araçları özel mülkiyet statüsünde olmadığı için, tüm üretim araçları devletin kontrolünde olduğu için, sermaye sınıfının emekçi sınıfı sömürmesi söz konusu değildi. Ancak bu ülkelerde, devleti yöneten bürokrasi sınıfı ile emekçi sınıf arasında bir çelişki oluşmuştu ve bu anlamda yine sömürüye dayalı sınıflı bir toplum düzeni vardı. Bu ülkelerde emekçi sınıf, ekonomik açıdan ezilen sınıf statüsündeydi.

Oysa Marx’a göre sosyalizm ve komünizm, emekçi sınıfı fakirliğe mahkûm eden, emekçi sınıfın emeğine, ürettiklerine ve kendisine yabancılaşmasına yol açan, bireyin toplumcu bir bilinçle kendisini gerçekleştirmesine engel olan bir düzen olamazdı.

***

Sınıfları ortadan kaldırmak yerine, sınıfların arasındaki uçurumu asgari düzeye çekmeyi hedefleyen, bunu da özel sektöre alternatif güçlü bir kamu sektörü oluşturarak, sendikal hareketleri güçlendirerek, daha çok kazanandan daha çok vergi alarak, herkese ücretsiz ve nitelikli eğitim ve sağlık hizmeti sunarak sağlayan sosyal demokrasi, Avrupa’da bazı ülkelerde başarıyla uygulanmış bir modeldir.

1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerde sosyal demokrat, demokratik solcu ve demokratik sosyalist partilerin iktidarda olduğu dönemlerde kurulan sistem sayesinde, bu ülkelerdeki emekçi sınıf, SSCB’deki, Çin’deki, Küba’daki, Vietnam’daki, Kuzey Kore’deki ve eski Varşova Paktı ülkelerindeki emekçi sınıftan daha iyi ekonomik ve sosyal koşullara sahipti.

Sosyal demokrasi, Marx’ın sözünü ettiği sosyalist-komünist model gibi ideal bir model olmasa da bugüne kadar uygulanabilir olduğunu kanıtlamış en adil modeldir.

***

Sosyal demokrasiye ihanet eden sahte sosyal demokratlar üzerinden genellemeler yapmak; şabloncu bir yaklaşımla, sosyal demokratları kategorik olarak emperyalizme ve kapitalizme hizmet etmekle suçlamak; kendi başarısızlıklarının faturasını sosyal demokrasiye çıkararak sorumluluktan kaçmak; sosyal demokratların da dünyanın dört bir yanında faşizm karşısında bedel ödediğini görmezden gelmek; monarşiyi, teokrasiyi ve feodalizmi yıkarak devrim yapan CHP gibi bir siyasi partiyi küçümsemek; bugüne kadar Türkiye’de sosyalist-komünist devrimi gerçekleştirmeyi başaramamış olan sosyalistlere ve komünistlere saygınlık kazandırmaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitimin dinselleşmesi 13 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları