Örsan K. Öymen

Doğaya ihanet

09 Ağustos 2021 Pazartesi

İnsan ve hayvan, doğanın içine doğmuştur ve doğanın içinde, doğayla birlikte yüz binlerce, milyonlarca yıl varlığını sürdürmüştür. Hava, su, toprak, bitki olmasaydı, insan ve hayvan varlığını sürdüremezdi.

Ancak insan ile hayvanı ayıran temel unsurlardan birisi, hayvanın doğaya zarar vermemesidir. Hayvan kendi varlığıyla doğal yaşamı tehdit etmediği gibi, doğal yaşamla uyumlu bir biçimde varlığını sürdürmektedir.

İnsan ise 19. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi’yle ve kapitalizmle birlikte, doğayı ortadan kaldıran bir terminatöre, bir barbara dönüşmüştür. İnsanların doğayı kuşatması ve yok etmesi, barbarların doğayı istila etmesidir.

Karbondioksit ve metan gazı içeren atıklar, kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar, kimyasal atıklar, nükleer enerji ve radyasyon, betonlaşma ve imarlaşma, doğal yaşamı tehdit eden en önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Derelerin, nehirlerin, göllerin, denizlerin, toprakların, ormanların, havanın, oksijenin kirlenmesi ve yok olması, insanlığın sonunu hazırlamaktadır. İnsan, kendisini yüz binlerce yıl var eden bir varlığı yok ederek, kendi bindiği dalı kestiği gibi, doğaya ihanet etmektedir.

***

Bunun önlenmesi, insanın değerler sisteminin dönüşmesiyle olanaklıdır. İnsana, doğaya, hayvanlara değer vermeyen, parayı, sermayeyi, zenginleşmeyi, fırsatçılığı, kurnazlığı, çıkarcılığı, sömürüyü temel değer olarak ortaya koyan ahlaksız, erdemsiz, çarpık ve sapkın bir zihniyet geçerli olduğu sürece, doğayı kurtarmak olanaksızdır. İnsanın öncelikle ahlaki paradigmasını değiştirmesi, o ahlaki temele dayanarak da siyasi paradigmasını değiştirmesi gerekir. Doğanın korunmasıyla ilgili yüzeysel söylemlerin ve yakınmaların hiçbir anlamı yoktur.

Bunun için öncelikle, ahlak felsefesi, yaşam felsefesi, insan felsefesi, toplum felsefesi, siyaset felsefesi, doğa felsefesi gibi alanlarda kavramsal ve kuramsal çalışmaların yapılması, bunların toplumun tüm kademelerinde yaygınlaştırılması ve bu yolda somut pratik örgütlenmelerin gerçekleştirilmesi gerekir. Doğayı kurtarmak, tek başına doğayı sevmekle olacak bir şey değildir.

İnsan duygu ile birlikte akıl sahibi bir varlık da olduğuna göre, insanın aklını da harekete geçirmek, aklın kurnazlığa dönüşmesini önlemek gerekir. İnsanın öncelikle, doğaya uygun bir yaşamın, akla aykırı bir yaşam olmadığını, doğanın ve aklın bir karşıtlık içinde olduğu iddiasının akıldışı olduğunu kavraması gerekir.

***

Türkiye’de AKP hükümetinden bu tür derinlemesine yaklaşımları beklemek saflık olur. Ne yazık ki muhalefet partilerinde de bu konuda yaygın bir bilinç yoktur. İktidar, rant ve parasal çıkar amacıyla doğayı katletmeye devam ederken, muhalefet de Hacivat Karagöz oyunlarıyla, retorikle ve polemikle, iktidar olmak peşindedir.

Geçen haftalarda yaşadığımız ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük orman yangını felaketleri arasında yer alan Muğla ve Antalya orman yangınları sonrasında iktidarın ve siyasi partilerin neleri yapıp yapmayacağı, çok büyük bir sınav olacaktır.

AKP hükümeti veya olası bir iktidar değişikliğinde “Millet İttifakı” hükümeti, AKP’li, CHP’li, İYİ Partili, MHP’li belediyeler, onlarca yılda yetişip birkaç günde yanarak yok olan bu ormanlar konusunda bundan sonra ne yapacaklardır?

Bu yangınlar birkaç aylık siyaset malzemesi olarak mı kullanılacaktır, yoksa yanan yerlerin yeniden yeşillenmesi, ormanların yeniden yetişmesi için somut adımlar atılacak mıdır?

Yanan yerlerin imara açılması için fırsat kollayan barbarlara ve alçaklara geçit verilecek midir, yoksa bu odaklar genel ve yerel iktidarların tüm olanaklarıyla engellenecek midir?

AKP hükümeti ile CHP’li belediyeler arasında imar rantı konusunda sık sık yaşanan danışıklı dövüşler devam edecek midir, yoksa tüm taraflar, yanmış olsun ya da olmasın, ormanlık ve yeşil alanların imara açılmasını taviz vermeden kararlı bir biçimde engelleyecekler midir?

İnsan olup olmamakla ilgili bu sınavı bakalım kim geçecektir?!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğan, Hamas ve CHP 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları