Örsan K. Öymen

27 Mayıs ve ‘Gezi’

01 Haziran 2020 Pazartesi

Türkiye’deki laiklik karşıtı dinci hareketin uzmanlık alanlarından birisi, ikiyüzlülük, yalancılık ve iftiracılıktır. Ahlak, vicdan, erdem, adalet ve hukuk bu insanlar için önemli değildir. Verdikleri mücadeleyi doğruluk ve dürüstlük üzerinden kazanamayacaklarını bildikleri için, ikiyüzlülüğü, yalanı ve iftirayı bir yöntem olarak benimsemişlerdir.

AKP adlı “siyasi parti”nin de, Fethullah Gülen adlı dinci şarlatana bağlı çetenin de ortak yönlerinden birisi budur. İmam hatip okullarındaki öğretmenlerinin onları, ahlak ve erdem konusunda yeterince eğitmedikleri anlaşılıyor.

AKP’nin ve CIA destekli FETÖ’nün, “Ergenekon”, “Balyoz”, “OdaTV” ve “Casusluk” olarak bilinen sahte yargı süreçleriyle ve kumpaslarla, sivil darbe sürecini 2008 yılında birlikte başlatmaları bir tesadüf değildir. Daha sonra yolları ayrılmış gibi görünse de, AKP aynı misyonu, “Gezi” ve “İkinci OdaTV” kumpasları olarak da bilinen yeni sahte yargı süreçleriyle, medya, yargı, siyaset ve üniversiteler üzerinde kurduğu baskılarla sürdürmektedir.

***

İnsani değerlerle birlikte, meslek ahlakını da yerle bir eden “medya” maskesi takmış AKP iktidarının propaganda aygıtı, geçen hafta 27 Mayıs 1960 darbesi hakkındaki yalanlarını ve iftiralarını yine ortalığa saçtı.

Adnan Menderes’in ve DP’nin baskıcı politikalarının görmezden gelindiği, hatta darbenin faturasının CHP’ye çıkarıldığı utanç verici yayınlara tanık olduk. Bu “medya”da bir kişi çıkıp “hem Adnan Menderes’in sivil darbesi yanlıştı, hem de askeri darbe yanlıştı; hem Menderes’in uyguladığı baskı ve zulüm yanlıştı, hem de Menderes, Zorlu ve Polatkanın idamları yanlıştı” diyemedi.

Bu arada, 1960 darbesinden önce, 1957 yılında yapılan son genel seçimlerde, hükümetin tüm baskılarına ve seçim hilelerine rağmen, DP’nin oylarının yüzde 57’den yüzde 47’ye düştüğü, CHP’nin ise oylarının yüzde 35’ten yüzde 41’e yükseldiği ve iki parti arasındaki farkın kapandığı, böyle bir siyasi tabloda bir askeri darbenin uzun vadede CHP’nin lehine olamayacağı, bir sonraki seçimde DP’nin iktidardan düşme olasılığının zaten bulunduğu; nitekim CHP’nin darbeden sonraki 1961 seçimlerinde oyunun yüzde 36’ya, 1965 seçimlerinde yüzde 28’e ve 1969 seçimlerinde yüzde 27’ye düştüğü; ayrıca darbeyi yapanlardan birisinin MHP’nin sonraki genel başkanı Alparslan Türkeş olduğu, darbe bildirisini Kurmay Albay olarak kendisinin okuduğu, Türkeş dahil, darbeye öncülük eden subayların birçoğunun daha sonra, CHP’de değil, MHP’nin kökeni olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde siyaset yaptıkları; Türkeş’in 1960 darbesinden önce ABD’de askeri eğitim aldığı ve görev yaptığı, Pentagon ve CIA ile yakın ilişkiler içinde olduğu; Türkeş’in darbeden hemen sonra demokratik düzene dönülmesine karşı çıktığı ve bu yüzden de darbe sürecinin ilerleyen aşamasında devre dışı bırakıldığı; darbe sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası’nın, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en demokratik anayasası olduğu gerçeğini, bu “medya”da kimse irdelemedi!

***

Bu hafta “Gezi” protesto eylemlerinin başlangıcının yedinci yılına da girdik. Yedi yıl önce, anayasanın 34. maddesindeki toplanma ve gösteri yapma hakkını kullanan milyonlarca cesur ve kahraman vatandaş, anayasanın 2. maddesindeki demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini korumak ve AKP’nin baskılarını protesto etmek için sokaklara ve meydanlara döküldü. Haftalarca süren bu eylemler sırasında, güvenlik güçleri, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan gibi gösteri yapan silahsız gençleri katletti, binlerce vatandaşı darp etti.

Ahlaktan, vicdandan, erdemden, adaletten ve hukuktan yoksun AKP’nin “medya”daki kandırma uzmanları, bu konuda da olguları çarpıtarak, yalanlarını ve iftiralarını ortaya koymaya başladılar.

Söylenecek tek şey var: Propagandayla gerçeklerin değişeceğini sanmak aynı zamanda bir aptallıktır. Propagandayla anı kurtarabilirsiniz, ama tarih yazamazsınız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları