Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

ÖSO’ya TSK’nin ihtiyacı mı var? Yeni ittifaklar, savaş olasılıkları...

30 Ocak 2018 Salı

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonları için “Özgür Suriye Ordusu”na (ÖSO) gereksinimi var mı? Bu soruya verilecek yanıt, siyasi iktidarın ÖSO’ya neden neredeyse TSK’ye eşdeğer bir statüde davrandığına da açıklık getirir. “Evet, TSK, ÖSO olmadan bu operasyonu yapamazdı..” yanıtı verilse, Genelkurmay, subaylar emekli komutanlar ne der, gülmezler mi?
Peki şöyle masum bir yanıt verilse: TSK onları öncü güç olarak kullanıyor, askerlerimizden daha az kayıp verelim diye.. Nitekim önceki gün kayıp sayılarına göre TSK’nin kaybı 7, ÖSO’nun ise 13! Peki, böyle bir yanıtın geçerliliğini kabul eder misiniz? Şüphesiz ki hayır!..
 
ÖSO’ya ne söz verildi?
Peki, o halde geriye kalan seçenek,ÖSO savaşa katıldığına göre, ona önemli bir “bedel” ödeneceğidir. Paradan, maldan mülkten falan bahsetmiyoruz tabii ki! Vaat edilmiş Suriye toprakları! Bizim garantimizle! Yani onlar, kendilerine yönetim bölgeleri açılması ve Şam’dan korunmaları vaadiyle harekâta katılmaktalar. Yoksa niye ölsünler!
Zaten Cumhurbaşkanı Şam ile doğrudan işbirliğini kesinlikle reddediyor ve Esad’ı katil vb. olarak niteliyor. ÖSO varken...
“Teröristlerden temizleme” meşru gerekçesinin ardına baktığınızda, Türkiye’de tüm yurttaşların harekât hakkında sesli düşünmesini ve söz söylemesini gerektirecek işaretler görünmektedir.
Bu işaretler Türkiye’yi ağır ve beklenmedik zorlukların içine sürükleyebilecek yeni ciddi senaryoları doğurmaktadır.
 
ABD ile ‘paylaşalım’  senaryosu
Mesela, Türkiye ABD ile de anlaşmanın yollarını arıyor. “Biz bu işi ABD ile birlikte çözmek isteriz” sözü, bunun bir ifadesidir. Bunun ardında ne var? Biraz ileriye yönelik ve geniş düşünürseniz, “PKK-PYD’ye silah verme, verdiğin silahları topla” isteğinin ötesinde, “Ben temizlediğim bölgede ÖSO çatısı altındaki silahlı örgütlere bağlı yönetim kurayım, sen de orada PKK/PYD ile özerk bir yönetim kur...” gibi bir ucube sonuca da varırsınız.
Buna ilişkin iki tutuma değinelim: Amerikalı komutan “Menbiç’ten çekilmeyeceğiz” dedi dün. Ankara bu meydan okumayı kabul mu edecek, yoksa şimdiki pozisyonu meşrulaştırmayı mı düşünecek? Orası senin burası da bizim... Cumhurbaşkanı’nın muhtarlara yaptığı konuşmada Suriye’deki şimdi savaşılan bölgenin Misakı Milli içinde olduğunu anımsatması da, bu bağlamda bize arkadaki düşünce açılımları konusunda ipuçları veriyor:
“Neresi Misakı Milli? İşte şu anda terör koridoru oluşturmak isteyenler var ya Kuzey Suriye’de işte oralar hep Misakı Milli’nin içinde olan yerlerdi. Bu hassasiyetlerimizi unutmayın... Kimse orada yeni bir devlet kurma gayreti içine girmesin, kararlılığımız tamdır. Kendini fiziki sınırlarına hapsedenler gönül pınarlarını kuruturlarsa ondan da mahrum kalırlar. Biz gönül pınarlarımızı asla kurutmadık, inşallah kurutmayacağız...”
Ahmet Davutoğlu’nun kendisi yok, ama düşünceleri tam yürürlükte... ABD ile anlaşma yapılır mı? Her şeye açık bir Türkiye dış politikası ile karşı karşıyayız.
 
Peki, Türkiye’ye karşı Şam ve Moskova?
Öyle ki, Suriye’nin parçalanmasının bir şekilde ciddi olarak gündeme gelmesi söz konusu olursa, Türkiye’nin bu kez Şam + Moskova cephesini karşısında bulacağı çok nettir. Ankara böyle bir cepheye ABD ile işbirliğiyle mi karşı çıkacak?
Eğer tüm olasılıklara açık bir Suriye macerasını düşünecek olursak o takdirde ABD ile Rusya’nın PKK - PYD konusunda anlaşması ve Türkiye’nin yalnız bırakılarak geri çekilmeye zorlanması da gündeme gelebilir.

***

Yoksa tüm bunlar, Suriye harekâtını tırmandırarak, her türlü farklı düşüncenin kafasının kopartılacağı bir “milliyetçi şahlanma” ile bir seçime hazırlık mı, erken veya geç?
Suriye’de geleceğin görünmediği sisli-puslu bir durum var. Bölge ülkelerinin, Irak’tan sonra Suriye’nin de parçalanması, sırayı Türkiye’ye getirir.. emperyalizm daha ne ister?!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları