Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İkincisi: Üniversitelere başarı denetimi ne değiştirir?

12 Mart 2019 Salı

Ne olacak bu atanmış rektörlerin hali... Pek çoğu tartışmalı uygulamalarıyla kamuoyunda ve bizzat üniversitelerinin içinde tepki çeken rektörlerin yönetiminin, üniversiteleri bilim kurumları olmaktan çıkarıyor” derken, YÖK’ten önemli bir karar geldi: Her yıl üniversitelerin durumları izlenecek ve yıl sonlarında notları açıklanacak.
YÖK Başkanı Yekta Saraç, yaptığımız bir sohbette artık üniversitelerde her bakımdan niteliğe önem verileceğini ve başarı kriterleri geleceğini belirttikten kısa bir süre sonra, 42 kriter saptadıklarını açıkladı, ve bunları 5 ana başlık altında toparladılar. Bu yıl sonunda (ve her yıl) üniversitelerin karneleri açıklanacak.
Üniversite deyip geçmeyin, vakıf üniversiteleriyle birlikte 206 oldular. Müthiş bir sayısal büyüme, başka bir ülkede böyle hızlı bir sayısallık göremezsiniz. Öğrenci sayısı da 8 milyon! Şüphesiz ki bu durum niteliği çok düşürdü. Yeni açılan pek çok üniversiteye üniversite demek zor, yılların geçmesi ve bilim yolunda ilerlemeleri gerekir.
5 ana kriter şunlar:
1- Eğitim ve öğretim; 2- Araştırma geliştirme, proje ve yayın; 3- Uluslararasılaşma; 4- Bütçe ve finansman; 5- Topluma hizmet ve sorumluluk...
Bu başlık altlarındaki değerlendirme kriterlerinden bazıları: “Mezunların, KPSS ve ALES gibi merkezi sınavlardaki başarıları, mezun olan doktora öğrenci sayısı, teknokent projelerine katılan öğrenci sayısı, üniversitenin doluluk oranı, ulusal ve uluslararası hakemli dergilerdeki makale sayısı, sonuçlanan patent sayısı; YÖK, TÜ- BA, TÜBİTAK Bilim, Teşvik ve Sanat Ödülleri sayısı, YÖK 100/2000 Projesi kapsamındaki öğrenci sayısı, üniversitenin dünya veya bölgesel akademik başarı sırası, yabancı uyruklu öğrenci sayısı, yabancı uyruklu doktoralı öğretim elemanı sayısı, üniversite öğretim elemanlarının aldığı uluslararası fonlara dayalı proje sayısı, Ar-Ge’ye harcanan bütçenin toplam bütçeye oranı, endüstri ile ortak yürütülen proje sayısı, genel bütçe dışında üniversiteye kazandırılan bağış ve fon miktarı, başta engelliler olmak üzere sosyal sorumluluk projeleri, sıfır atık, yeşil kampüs ve çevrecilik alanlarında varsa ödülleri...”
Ana amaç: “Yükseköğretim kurumları arasında adalet temelli rekabet ortamı oluşturmak ve bu rekabetin nesnel ve ölçülebilir başarı kriterlerini ortaya koymak... İlk aşamada üniversitenin kendi kendisiyle rekabet etmesini, daha sonra sistemdeki diğer üniversitelerle rekabete yöneltmeyi hedefliyoruz...”
Peki başarı ödülü olacak mı: “Devlet üniversitelerinde yıllar içinde başarı çizgisi yükselen üniversitelerin kadro ve başarılı alanlarında fonlama ile ödüllendirilmeli, vakıf üniversiteleri için de kontenjan noktasında imkân sağlanabilecek...”
Çıktı” odaklı ve kaliteye yönelik, süreçleri dikkate alan, yetkisini üniversitelere dağıtan bu anlayışın sonucunu merak edeceğiz...

Rektörlere bilimsel bakış açısı
Gelelim rektör atamalarına... Şüphesiz ki bilimsel başarısı yüksek insanların mutlaka yöneticiliğe getirilmesi diye bir doğru yok. Araştırmacılığı iyi olabilir, yöneticiliği kötü! Ama atanan rektörlerde bir kriter aranmamalı mı?
Saraç: “Atanacak olanlarda aranması gereken en önemli kriter bilimsel bakış açısı...”
Şüphesiz rektör atamalarında buna ne derece dikkat ediliyor, hatta ediliyor mu bile sorulabilir. İkinci soru da, atamalarda “bilimsel bakış açısı” nasıl anlaşılacak?
Çok sorunlu bir alan. Çünkü atamaları doğrudan Cumhurbaşkanı yapıyor. Şüphesiz ki YÖK’ten görüş soruluyordur, peki YÖK bu görüşünü nasıl ve hangi mekanizma ile oluşturacak, bilinmiyor.

Peki ne olacak haksız yükselenler
Okurdan yankılar var dünkü yazıma, isimleri bende:
Bugüne kadar böyle makalelerle yükselmiş ve unvanları hak etmeden almış, bu fakir milletin parasına yüksek maaş alarak konmuş kişiler araştırılmayacak mı?”
“Bugüne kadar İngilizceden habersiz geçip beş para etmez çalışmalarla çoktan doçent, profesör olanlar ve sırada olanlar var. En son okuduğum bir doçentlik dosyası karşısında dilimi yutacaktım! Şimdi her yerde onlardan var. Ne olacakmış şimdi? Kırk yıl adamların emekli olması mı beklenecek? Günaydın YÖK!
Evet, atı alan Üsküdar’ı geçti mi yani?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları