Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gazetecilik, dedikodu ve diktatörlük

15 Şubat 2018 Perşembe

“Dedikodu” veya günlük kişisel hayatlar üzerine magazinel konular, medyanın en çok yer verdiği, toplumun çoğu kesimince de en çok okunan köşeleri - haberleridir.
Çok dedikoducudur”, “ağzında bakla ıslanmaz” gibi sözler herhalde tüm toplumlarda bir şekilde vardır. Bazıları bu gibilerin yanında fazla laf etmemeye özen gösterir, onları dışlar. Veya lafın yayılmasını isteyenler de özellikle bu insanları devreye sokar.
İyi mi kötü mü “dedikodu”culuk, veya insanların türlü çeşitli halleriyle ilgili “bilgi”leri yaymak? Bu salt “sosyete” veya toplumca tanınmış siyasal dahil çeşitli şahsiyetlerle ilgili bir olay değil. Aile çevrelerinden başlayıp, iş çevrelerine kadar halka halka genişleyerek sarar her yanı. Apartmandan sokağa, mahalleye kadar “veri iletim ağı” mükemmel çalışır. Hepimiz bir şekilde de “taşıyıcı” oluruz. Bir arkadaş topluluğunda birisi hakkında bir laf edildiğinde, yanlışsa “aaa öyle değil” diyerek bildiğimizi söyleriz.
Gazeteler dedikodu yayıcı mıdır?
Bilim dergilerimizde, dedikodunun ne kadar yararlı bir toplumsal işlev olduğu konusunda epey yazı yayımlamıştık geçmişte. Bu “sosyal faaliyet”in önemi nereden geliyor?
Ben de Harari’nin Sapiens’inin ayrıntılarına bakarken dikkat kesildim. Bu kez bu sosyal faaliyetin gazetecilik yönüne gönderme yapılıyordu.
Gazetecilik, sosyal hayatlarla ve insanların konumlarıyla ilgili bir dedikoduculuk faaliyeti mi? Şüphesiz ki ana gövdesi habercilik. Dost çevreler bir araya geldiğinde siyasal ve sosyal konular üzerine tartışmaya, görüş serdetmeye mi (erkekler tabii ki daha çok!) fazla zaman ayırır, yoksa çekiştirme, birileri hakkında bilgi verme, tanıdık ortak kişiler hakkında iyi, kötü, rezil, güvenilir veya güvenilmez olduğuna ilişkin, veya kadın - erkek ilişkileri gibi konulara mı?
Belki erkekler daha az da kadınlar mı daha çok? Yoksa hepsi öyle mi?
 
Homo Sapiens ve iletişim
İnsan soyunun aşağılık bir yönü olduğu tartışılmaz. Ortalığa bakın pislik götürüyor her zaman, ilkellik Homo Sapiens’in içgüdüsel yapısında her zaman gizli - açık, saklı olarak vardır ve sık ortaya çıkar.
Peki bu işin gazetecilikle ve diktatörlüklerle ilgisi ne? Çok, hem de çok...
Dedikodu - söylenti, Homo Sapiens’in en temel becerilerinden biri. Belki de bu sayede dünyaya egemen oldu. Sosyal iletişim sayesinde, iyiyi - kötüyü de ayırabilir, kötüler tecrit edilir, davranışlardan - tutumlardan öğrenilir, fırsatçılık - aç gözlülük de yapılır vb.. Bir deneyim aktarımı iletişiminin içinde yaşar insan soyu.
Harari: “Bugün bile insanlar arasındaki iletişimin büyük bölümü, ister e-posta, ister telefon konuşması veya gazete sütunu, dedikodudan oluşur.. sanki dil bu amaçla evrimleşmiştir.”

Medya: Kötüyü deşifre faaliyeti
Araştırmalara dayanarak diyor ki: Söylenti - veri iletişimi “günümüz basınının ilk örneği” sayılabilir. “Dedikodu genellikle yanlış davranışlar üzerine odaklanır...” “Toplumu bilgilendirerek insanları hilebazlardan, asalaklardan koruyan gazetecilik faaliyeti gibiydi.”
İşte gazetecilik faaliyetine girdik mi, girdik. Birden önümüzde bir pencere açıldı: Gazetecilik tamam haberdar etme işlevidir, ama aynı zamanda toplumdaki her türlü kötülük hakkında da bilgi iletir. Ki insanlar önlemlerini alsınlar.
Gazetecilik bir tür kötüyü - iyiyi deşifre faaliyetiyse aynı zamanda, iktidarların, büyük güç sahiplerinin, her türlü yolsuzluğa kapıları açmalarını da açıklayan faaliyettir. Toplum olarak tüm kamusal faaliyetin, hakkın, hukukun, adaletin savunucusudur. Bunu haberciliğiyle yapar.
Mafyalar, soyguncular, topluma zararı dokunanlar bu faaliyetten hiç hazzetmez. Siyasal kötüler, hele hele zerre hoşlanmaz.
 
Beni seven en iyi gazetecidir
Tüm dünyada siyasal kötüler düzgün - dürüst gazetecilik faaliyetini sevmez. Mümkün olduğu kadar, yönetimleri altında kırılıp dökülenleri, çalınıp çırpılanları, yasalara aykırılıkları, keyfi anlayış ve eylemleri toplumun geniş kesimlerinin bilmesini istemez. Gazeteciliği kısıtlar, onlar için en iyi gazetecilik sürekli iktidarı savunan ve tüm diğer kesimleri kötüleyen “gazetecilik”tir...
Ki bu gazetecilik değil, gazeteciliğin ve gazetecilerin alet - edevat gibi kullanışlı araçlara dönüştürülmesidir.
Post filmine gelecekken yer bitti.. Artık sonraya...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları