Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dünyayı ne bekliyor?.. Çin ile yıkıcı rekabet mi, işbirliği mi?!

21 Ocak 2021 Perşembe

Dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemdeyiz, ekonomik liderliklerin daha 15 yıl öncesinden yer değiştireceğinin projeksiyonlarının yapıldığını, 2030 - 2035’e kadar Çin’in dünya liderliğini devralacağını ileri süren raporları anımsayan var mı? Bu raporlar yanıldı, yani 2030-2035 çok uzun süre, gelişmelerin dinamiğini kestiremedi raporlar, Çin, 10 yıl içinde öne fırladı.. Her alanda, ama konum bilim ve teknoloji ile sınırlı bugün.

Dünyada liderliğin - güçlülüğün temelinde, boş laflar değil, bilim ve teknoloji bulunduğunu burada kaçıncı kez vurguluyorum bilemem.

Tıpkı bir zamanlar, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren ABD Vannevar Bush’un “Bilim: Sonsuz Ufuklar” raporunun yol göstericiliğinde bilim ve teknolojide ve dolayısıyla ekonomide ve askeri alanda, tüm rakiplerinin (Avrupa, Japonya vb.) yerle bir olmasından da yararlanarak Batı’nın dünyadaki liderliğini inşa ettiği gibi, Çin de bugün bilim ve teknolojiye dayanarak kendi liderliğini dayatıyor.

KEDİ VE FARE

ABD, öteki kutuptaki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni çökerterek tek süper güç olarak varlığını yüz yıl - bin yıl sürdüreceğini sanırken... Çin yükseldi. Bu yükselişinin tarihi bana göre Deng Şiaoping’in (1904- 1997) “kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değildir, esas olan fareyi tutmasıdır” görüşü ile başlar.

Çin, ABD’yi, kapitalizmin kendi silahlarıyla vuracaktı. Önemli olan fareyi tutmaksa (ABD - Batı’yı, kapitalizmi yakalayıp geçmek, Çin’i yükseltmek), kedinin kapitalist veya komünist olmasının bir önemi yoktu. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden veya Sovyet sürecinden çıkardığı en önemli ders buydu Çin’in. “Cüce Deng”den sonrasının Çin Komünist Partisi ve Çin liderlikleri bu politikadan milim şaşmadılar ve çok daha rafineleştirerek inşa ettiler. Sonuç bugünkü Çin’dir!

‘KAPİTALİST ÇİN’

Çin için bugün “kapitalist ülke” deniyor ve Çin Komünist Partisi’nin işbaşında bulunması ise pek de akıllara sığmıyor (paradoks sanrısı).

Bu, ayrı bir yazı konusudur ama sadece bir cümle kurayım: Çin, kapitalizmin en yaratıcı öğesi olan bireysel yeteneği aldı ve bu yeteneği alabildiğine geliştirerek, özgürleştirerek, devletin merkezi desteğine ve rolüne de adapte ederek yola koyuldu. Devletin merkezi rolü ve desteği bireysel yetenekle birleşti. Kapitalizmi kapitalizm yapan ana işleyiş mekanizmalarını da (şirket, borsa, finansal piyasalar, bankalar, bilim ve teknolojiye odaklanma, büyük bilim projeleri) kurarak hızla bugüne vardı.

Tabii Çin, kedinin siyah veya beyaz olması önemsizdir politikasını benimseyince, aynı zamanda kapitalizmin eşit olmayan gelişme yasasına da tabi oldu, yani arkadan gelenlerin öndekini yakalaması ve geçmesi.

DETERMİNİZM VE TOPLUMLAR

Şüphesiz sol ortodoks cenahta tartışılmakta olan çok yönü var; Çin milliyetçiliği, emperyalizmi vb. de dahil ama Çin “komünizm hedefi”ni de vurguluyor. Hedefe giden yollar çeşitli! Ayrıca insanlığın inşa ettiği toplumun nereye doğru evrileceği konusunu kimse bilemez, insanlık bu yolda deneyerek, değişerek, dönüşerek ilerliyor. Çin bu ilerlemenin şimdilik başrol aktörüdür.

“Tarihi determinizm” bakışı bir saplantıdır ve geleceği belirli kalıplar içinde saptayıp insanlığın o kalıpta ilerlemesini sağlayamaz.

***

Amacım, Çin’in bilim ve teknolojide ABD ile nasıl başat duruma geldiğinin rakamsal dökümünü yapmaktı. Ekonomik büyük gücünün ardına bakmaktı.

Sonraki yazılara bırakıyorum, bu giriş çok daha önemli çünkü!

DÜNYAYA NE EGEMEN OLACAK?

Biden koltuğuna oturdu. Evet, ABD’nin “dünya liderliği”ne yeniden soyunacağının ve “akıllı önderlik” etmenin yolunu açacağının işaretlerini veriyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne, İklim Anlaşması’na vb. geri dönüşünü vurguluyor.

Salı günkü yazımda belirttiğim, bilim ve teknolojide yeniden büyük bir açılım yapması, iddiasını temellendiriyor.

Burada en önemli rakibi Çin. Tartışmasız.

Biden’ın gelişi, Çin’e karşı büyük meydan okumayı da içeriyor aslında.

Trump, dar bakışı ile Çin’le mücadeleyi salt ticaret savaşları çerçevesinde sınırlandırmıştı. AB’yi ve NATO’yu bile dışlamıştı.

Biden bu konuyu nasıl ele alacak? Çin ile işbirliği mi yoksa yıkıcı rekabet mi dünyaya egemen olacak?..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları