Öner Yağcı

Korku ve zafer

31 Ağustos 2024 Cumartesi

Olanca iştahıyla emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunan egemenliğin tarikat, cemaat, vakıf gibi araçlarıyla demokrasi oyununu bile içine sindiremeyen dayatmasını yaşıyoruz.

Dinsel sömürünün tüm ulusal değerlere düşmanlıkla, yurdu emperyalizmin kollarına teslim eden işbirlikçiliğin en pişkin örneğiyle çağdaş kültürün yok edildiği koşulların tanımı olan bu dayatmanın adını koymuştu Cumhuriyet:

“Dinleniyorsun, izleniyorsun, susturuldun: Korku İmparatorluğu...”

BİLGİDİR YOL GÖSTEREN

Yaratılan korku toplumunun korkuyu kurumlaştırmak için yasalara, yönetmeliklere, baskı ve şiddete eklediği yalanlarla da egemenliğini sürdürdüğü bu koşullardan rahatsız olan insanların sorunudur yaşanan (çünkü “korku yalan doğurur” demiş Dostoyevski).

İnsanlığın toplumsal direnişinin, özgürlük arayışının belleği ve buna katılan ulusal değerleri bu sıkışmışlıktan kurtuluş yolunu gösterir insana.

Bilgelere kulak tıkayan toplumlar bilgiye ulaşamaz, bilgiye ulaşamayınca korkuyla buluşur.

İNSANLIĞIN BELLEĞİ

Korkuyu yenmenin özgürleşmek olduğunu, ancak özgür insanların korkuyu yeneceğini öğretiyor insanlık tarihi.

Örneğin Epiküros’un “Korku salanın kendisi de korkuyordur”, Konfüçyüs’ün “Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde ondan yana çıkmazsan korkaksın demektir” sözünü, insana, insanın kendini tanımasına, özgür oluşuna güvenen Montaigne’nin “Korkunun yüreksizlikten geldiği”ni söyleyerek tamamladığını, Goethe’nin “Korkacağımız tek şey, korkunun kendisidir” dediğini biliyoruz.

Nazi döneminin simgesi durumuna gelen Papaz Niemüller’in insanlığı uyaran sözü var belleğimizde.

ULUSAL BELLEK

Nâzım Hikmet’in “türkülerimizden korkuyorlar” diyen sesi, Aziz Nesin’in “Korku en beşeri duygudur. Benim iktidarlara başkaldırışımı görenlerden kimi beni korkusuz insan sandılar. Oysa ben korkarım. Bende, başkalarına yararlı olacaksa, doğru bildiğimi, inandığımı söylemek duygusu, korku duygusuna her zaman üstün gelmiştir” sözleri geliyor aklıma.

Müthiş bir özgürleşme sevdasının yaşandığı 1960’lı yılların sonlarında Âşık İhsani’nin “Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar” türküsüyle coşuyorduk.

İlhan Selçuk ulusal belleğimizi zenginleştirmeyi “etrafı görmeyi” inatla sürdürdü son soluğuna kadar: “Avrupa faşizme karşı direndi ve galip geldi. Avrupa ortaçağa dönmedi. Doğuda İslam dünyası, ortaçağın karanlığını henüz yırtabilmiş değil.”

ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN

30 Ağustos 1961 günü Bizim Radyo’da yaptığı konuşmada, “30 Ağustos bizim Türklerin en büyük bayramlarından biri ve zannediyorum ki yalnız bizim değil, insanlığın bayramlarından biri. Çünkü 30 Ağustos’ta ilk defa biz Türkler insanlığa, sömürgeciliğe karşı ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik. Bu da sömürgeciliğe karşı silah elde çarpışmakla olur. Ve sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkûm olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir. Bunun için cidden bu bayram büyük bayramdır. Ve bir daha tekrar ediyorum: Yalnız Türk milletinin bayramı değil, insanlığın da bayramlarından biridir” diyen Nâzım Hikmet, Milli Kurtuluş Destanı’nda Büyük Taarruz’un başladığı anı anlatan dizeleriyle bitirmiş konuşmasını:

“Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde,/ beygirinin yanında duran/ sarkık, siyah bıyıklı süvari/ kısa çizmeleriyle atladı atına./ Mavi gözlü başkumandan/ baktı saatına:/ – Beş otuz.../ Ve başladı topçu ateşiyle/ ve fecirle birlikte büyük taarruz...”

İşte korkuyu zafere dönüştürmenin bir büyük örneği.

Kutlu olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sana ne çocuk! 14 Eylül 2024
İnsan olma bilinci 7 Eylül 2024
Korku ve zafer 31 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları