Öner Yağcı

İnsan dönüştürülürken

13 Mart 2021 Cumartesi

İnsanlığın bir parçası olan bizler, yönetenlerin, egemenlerin değil, muhalif olanların geleceğimizi belirleyeceğini aklımızdan çıkaramayız demiştim geçen hafta.

Tokat İlköğretmen Okulu’ndan arkadaşım Salih Yüce aradı, “İki ayaklıları dönüştürmek daha zor dostum” dedi. 

BİR SEVDADIR 

Felsefenin, sanatın, bilimin bizi gerçek insan yapacağıyla ilgili ilk bilgileri edindiğimiz yerdi öğretmen okulu. Orada arkadaşlarımla hayatı Şevket Süreyya Aydemir’in, Sabahattin Eyuboğlu’nun, Sabahattin Ali’nin, Vedat Günyol’un, Orhan Kemal’in, Sait Faik’in, Yaşar Kemal’in, Fakir Baykurt’un kitaplarından, Yunus’un, Pir Sultan’ın, Karacaoğlan’ın, Tevfik Fikret’in, Nâzım Hikmet’in, Orhan Veli’nin şiirlerinden, Ruhi Su’nun, Neşet Ertaş’ın, Mahzuni’nin türkülerinden öğreniyor, korkuyu yeniyor, değişiyor, dönüşüyorduk.

İnsanı insan yapma savaşımının bir sevda olduğunu öğreniyorduk. Bir sevdada idi insan olup olmamanın gerçeği. İnsanı dönüştürme sevdası idi o sevda. İnsanlığın binlerce yıldır süren özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet arayışıydı. Bilimin, sanatın, felsefenin, ilerlemenin sevdası idi. 

Ahmed Arif, “Bütün korkulardan uzak/ Bir sevdadır böylesine yaşamak” demişti bu sevdaya.

İNSANI DÖNÜŞTÜRMEK

Emperyalist ülkeler tüm dünyada egemenlik sağlamak için kimi ülkelerin siyasetlerine yön verecek işbirlikçilerini yaratıyor. Küresel imparatorluk hayallerinin günümüzdeki aktörlerinin masalarındaki projeler dünya coğrafyasına uygulanıyor. Cumhuriyet’in manşetinde de yer alan BOP haritası (10 Mart) bunun somutlanmasından başka bir şey değil.

İnsanlığın aynasında, tek boyutlu, tek kutuplu bir düzen hülyasının yarattığı vahşi bir gerçeklik var: İnsanın insani erdemlerden uzaklaştırılması, insanın insan olmaktan çıkarılması...

TEK BOYUTLULUĞUN İLK KURBANI: İNSAN

Adına küresel toplum dense de bir sadaka toplumuna, ümmet toplumuna dönüştürme adımları doludizgin atılıyor. Yaşamın her alanında, her kurumunda bu politikaya hizmet etmeye kişisel çıkarı için ve aldığı vaatler sonucu hazır olan akil adamlar en uygun işbirlikçiler olarak hizaya sokuluyor ve yeni adımları başlıyor emperyalizmin.

Ulusal egemenliğin, laikliğin yerini ırkçı ve dinsel bağnazlığın aldığı, toplumun yarısını oluşturan kadınların yarım insana dönüştürüldüğü yaşama biçimimizle ilgili düzenleme, emperyalizmin dayatması olarak üstümüze karabasan gibi çöküyor. 

KADIN-ERKEK EŞİT DEĞİLSE...

İnsan, doğduğu coğrafyadan, ailesinden başlayarak, okulun ve toplumsal çevresinin etkileriyle yoğrularak insan olacaksa ve yaşadığımız gerçeklikte, kadın, erkekle eşit sayılmayarak eşitsizliğe mahkûm edilmişse nasıl “insan” olacak? 

Demek ki insanlaşma adımlarının başındayız daha.

Mine Söğüt, 10 Mart’taki çarpıcı yazısının (mutlaka okuyun) son cümlesinde bunu vurguluyor: “Kadın cinayetleri politiktir ve şiddetten güç alan tüm politikalar kadınların asıl katilidir.”

Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya, 8 Mart günlü yazısında soruna anlamlı bir nokta koydu: 8 Mart günü kadınların izinli sayılması, gazeteyi erkeklerin hazırlaması önerisini kabul ettiğini ama bir gün önce “Olmuyor, olmuyor, sizler olmadan olmuyor” diyerek bu güzel teklifi geri çevirmek zorunda kaldığını anlatıyor. “Cumhuriyet’te kadın devrimi var” diyerek karşı teklifini yaptığını, gazeteyi o gün kadınların çıkarmasını önerdiğini yazıyor. Sonuç: Herkes işinin başındadır. 

İlhan Selçuk’un Pencere’sinden bir anımsatma (10 Mart 2006): 

“İnsan insanlaşma yolunda yürüyor. Ve yürüyecek... Kadın ile erkeğin eşitleşmediği bir dünyada insan, insan olamaz...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni despotizm’ 21 Aralık 2024
Savaş ve insan 14 Aralık 2024
Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları