Öner Yağcı

Gençlerin görevi

10 Eylül 2022 Cumartesi

Yaşam baş döndürücü bir hızla akarken değerlerimiz, kurumlarımız kirletiliyor. 

Çirkinlikler üst üste geliyor.

İnsan, yaşamın güzelliklerini niçin çirkinliğe çevirir? İnsanın doğasında mı vardır her şeyi kirletmek?  

En kötüsü her çirkinliği kanıksıyoruz. Her şey olağanmış gibi gelmeye başlıyor. Tüketim toplumu çılgınlığı yollarımızı döşerken bağnazlık kuşatıyor her yanımızı. Vurdumduymazlık, bananecilik, bencillik, nemelazımcılık yaşamın temeli oluyor. 

18 YAŞINDA OLMAK

1990’lı yılların başında bir dergi “Şu anda 18 yaşında olsaydınız...” diye sormuştu.

Şimdi soruyu kendime soruyorum: Şu anda 18 yaşında olsaydım?

Yaşı yetmişi geçenler için şu anda 18 yaşında olmak bir düştür.

“İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir” düşüncesiyle 18 yaşında olmayı düşlüyorum. 

Düşledikçe de insanlığın bunca arayışa, birikime, mücadeleye karşın geldiği noktanın verdiği acı ve hüzünle doluyorum.

AKIL, BİLİM, SANAT

Dağlarca’ya “Söyle sevda içinde türkümüzü/ Aç bembeyaz bir yelken/ Neden herkes güzel olmaz/ Yaşamak bu kadar güzelken?” dizelerini yazdıran, insanın bunca aşağılandığı bir yaşama biçiminin kölesi olmak yakışmıyor insana.

Düşünmek ve yanlışlıkları, çirkinlikleri, adaletsizlikleri, eşitliksizlikleri, bağnazlıkları yeryüzünden silmek için mücadele etmek olmalı 18 yaşındakilerin görevi.

Akıl, bilim ve sanat silahlarıyla donanmış bir 18 yaş genci olmak isterdim.

18 yaşında olsam aklımı kullanarak insanlığın deneyimlerinden, birikiminden akıllıca yararlanarak ülkemi, dünyayı güzelleştirmeye, tüm dünyada eleştirel akılla bilimin, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, insan haklarının, demokrasinin çiçeklenmesine yaşamımla, yarattıklarımla katkıda bulunmak isterdim.

MADEMKİ YAŞIYORUZ 

“Ya dehre gelmeseydim ya aklım olmasaydı” diyen Ziya Paşa gibi düşünüyorum.

Bugünün 18 yaşında olanlarının dünya ile, yaşamla ilgili, ülkeleriyle, kendileriyle ilgili o kadar büyük sorumlulukları, görevleri var ki!..

Ya da şairin dediği gibi akıllarını kullanmadan küresel dünyanın öngördüğü yaşam biçimine boyun eğmek kalıyor onlara. Yani insanlıktan çıkmak.

Kendisinin ve insanlığın geleceğini kurmak gençliğin sorumluluğundadır.

BİZİM GENCİMİZ

Özgürlük arayışının gençleri olan Jön Türklerden, Kuvayı Milliye’den, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan, 40 Kuşağı’ndan, Köy Enstitülerinden, 28 Nisan’dan,  68 Kuşağı’ndan, Gezi’den gelen bir gençlik mirasımız var.

Jön Türklerin, Kuvayı Milliyecilerin, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın, 40 Kuşağı’nın, Köy Enstitülerinin, 28 Nisancıların, 68 Kuşağı’nın, Gezi’nin öncüleri, yiğitleri gençti hep.

Ne mutlu gençlere ki, 1919’da, “...her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün umudum gençliktedir!” (Aktaran Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c. 2, s. 471-472) diyen Mustafa Kemal adlı bir önderi var.

“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!” (1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 182) diyerek gençleri “ufukların daha ötesini görmek için çalışmaya” çağırdı o.

“Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak!” (1923, Aktaran Ercüment Ekrem Talû, Tasvir, 10 Kasım 1946) diyen Atatürk’ün rahat uyumasını sağlamak gençlerin görevi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni despotizm’ 21 Aralık 2024
Savaş ve insan 14 Aralık 2024
Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları