Olayların Ardındaki Gerçek

Yolsuzluk dosyaları yeniden açılsın

12 Temmuz 2020 Pazar

Geçen hafta iki önemli açıklama yapıldı. Açıklamalar, DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’ndan geldi.

Siyasal ortam çok yoğun. Bir yanda bölünmek istenen barolar, koronavirüs, Sakarya’da patlayan fabrika ve şehit olan emekçiler, öte yanda dış politikadaki sıcak gündem. CHP’de ise yaklaşan kurultay.

Bu kargaşa içinde önemli bulduğumuz bu iki açıklamanın kaynayıp gitmesini engellemek için konuyu gündeme taşımanın gerektiğine inandık.

Durumu özetleyelim. Ali Babacan, 17-25 Aralık konusu ile ilgili olarak iki nokta ileri sürdü. Bu hareketi “minik bir darbe girişimi” olarak niteleyerek “Yargı ve polis teşkilatına nüfuz etmiş bir grubun belli dosyaları uzun zaman bekleterek o günkü iktidara yönelik minik bir darbe teşebbüsüydü” dedi.

Babacan, hemen ardından asıl konuya giriyor ve “Ancak dosyaların bir noktada tekrar incelenmesinde fayda görürüm” diyerek açık bir biçimde olayın üç bakanla ilgili “yolsuzluk” boyutuna işaret ediyordu.

Dikkat edileceği gibi “minik bir darbe”den ziyade “yolsuzluk” konusu öne çıkarılıyordu. Kuşkusuz bu iddianın gündeme getirilmesi yeni kurulan DEVA Partisi açısından önemli bir hamledir.

Siyasal iktidar, bu açıklamalardan memnun olmadı. Konuya “minik darbe” yönünden yaklaşmayı uygun gördü. Oysa açıklamanın can alıcı noktası, “üç bakan hakkındaki yolsuzluk dosyaları”nın yeniden incelenmesi gerektiğini gündeme getirmesidir.

Bu konu üzerinde Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, daha da önemli bir iddia ortaya attı. Davutoğlu, “17-25 Aralık, açık seçik bir FETÖ darbe girişimiydi” diyor ve şöyle devam ediyor:

“17 Aralık’ta itham edilen bakan arkadaşlarla ilgili ise benim farklı bir duruşum oldu. Bu arkadaşların Yüce Divan’a giderek aklanması gerektiğini düşünüyordum. Hatırlarsınız 17 Aralık’ı araştırmak için Meclis’te bir komisyon kurulmuştu. İçlerinde 9 AK Partili üye de vardı. Onlar belgeleri incelemişti. Ben hem onlardan bilgi aldım, hem belgelere baktım, hem de komisyon başkanı Kastamonu milletvekilimiz Hakkı Köylü ile görüştüm.

Hepsi ‘Bir bakanınki usulsüzlük, diğerleri ile ilgili iddialar ciddi, Yüce Divan’a gidilmesi’ gerekir diyordu. Üç bakanı Başbakanlığa çağırdım. Tartışmalı bir görüşmeden sonra ertesi gün saat 11’de basın toplantısı düzenleyip gönüllü olarak Yüce Divan’a gitme konusunu açıklamalarında anlaştık.”

İş burada bitmiyor. Devamı heyecanlı bir öykü niteliğinde...

Bu üç bakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşüyorlar ve Cumhurbaşkanı “yapmayın” diyor ve basın toplantısı yapmaktan vazgeçiyorlar.

Son derece önemli bir konuda o günün sorumlu kişileri konuşuyorlar.

Babacan, açıkça “üç bakana ait yolsuzluk dosyaları tekrar incelenmeli” diyor.

Davutoğlu, açıkça “Üç bakanı çağırdım, bir basın toplantısı düzenleyip gönüllü olarak Yüce Divan’a gitmeleri konusunda karar aldık. Ancak bu üç bakanı, bu karardan Cumhurbaşkanı Erdoğan vazgeçirdi” diyor.

Davutoğlu, ayrıca Erdoğan’la kendi arasındaki en önemli kırılma noktalarından birisinin bu konu olduğunu da açıkça belirtiyor.

Böylece Babacan ve Davutoğlu, geçmiş yıllara ait çok önemli bir konuda Erdoğan ve AKP’ye karşı açık tavır almış oluyor.

Devlet yönetiminde hiçbir şey saklı kalmaz. Bir gün gelir, dosyalar açılır.

Türk siyasal yaşamının en karmaşık dönemlerinden birinde yapılan açıklamaların, toz duman olan siyasal ortamda unutulup gitmesini engellemek için bu yazı yazılmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları