Olayların Ardındaki Gerçek

Kılıçdaroğlu’ndan Önemli İki Öneri

11 Haziran 2020 Perşembe

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, geçen günlerde, demokratik yaşamımız açısından son derece önemli iki öneri ileriye sürdü. Meclis’in açılışı sonrası gazetecilerin gözaltına alınmaları ile başlayan ve süren hızlı politik trafik içinde bu önerilerin kaybolup gitmesini engellemek açısından konunun ele alınmasını, üzerinde düşünülmesini ve tartışılmasını yararlı görüyoruz.

Kılıçdaroğlu, bu önemli açıklamalarını, Saygı Öztürk ile yaptığı söyleşide belirtti. (Sözcü, 01.06.2020)

Kılıçdaroğlu, temel olarak şunları söylüyor:

Siyasi Partiler Yasası’nda iki değişiklik yapalım.
1. Yüzde 10 barajını kaldıralım, yüzde 7, yüzde 5 ya da yüzde 3’e indirelim.
2. Milletvekillerini parti lideri değil millet belirlesin.

Demokratik yaşamda, temel hukuk kurallarını belirleyen anayasa kuşkusuz çok önemlidir. Ancak çok partili demokratik yaşamın kurallarını saptayan Siyasi Partiler Yasası da gerçek demokrasinin oluşması için önemlidir.

14 Mayıs 1950’de Türkiye, çok partili siyasal yaşama girdi. 1950’den 1980’e kadar tam 30 yıl siyasal partiler, seçimlere giderken listelerini partili delegelerin oylarıyla ve seçimle belirledi.

1980 darbesi nasıl anayasal hak ve özgürlükleri geriye çektiyse, örgütler ve delegeler tarafından belirlenen bu demokratik önseçim hakkını da ortadan kaldırdı. 1980’den bugüne partilerin milletvekillerini, parti lideri ve yanındaki birkaç arkadaşı belirliyor.

Bu uygulama demokratik oluşumu halktan kopardı.

Meclis ile halkın arasına duvar ördü. Bir çarpıcı örnek vermek istiyoruz:

1973 ve 1977 seçimlerinde İzmir’den toplam 20 milletvekili seçiliyordu.

11-13 milletvekilini CHP çıkarıyordu. Milletvekilleri önseçimle saptanıyordu. Sayın Ecevit, "Karaoğlan" döneminde, yani en güçlü olduğu bir zamanda İzmir’den sadece bir kişilik kontenjan kullanabiliyordu. Örgüt bu konuda çok titiz ve hassastı. Listeler delegelerin oylarıyla belirleniyor, genel merkez, İzmir’den bir, Ankara’dan en çok iki, İstanbul’dan üç veya dört kontenjan kullanabiliyordu. Anadolu’daki diğer illerde kontenjan gösteremiyordu. Örgüt ayağa kalkıyor, demokratik haklarımızı vermeyiz diyordu.

1980’den sonra siyasi partiler, merkez yoklamasına olanak tanıyan Partiler Yasası’nın bu maddesini temel ilke olarak uyguladı. Gerçi, Siyasi Partiler Yasası, önseçimi yasaklamıyor ancak zorunlu da kılmıyor. Bu nedenle tüm partiler merkez yoklamasını tercih ediyor.

Sonunda önseçim kurumu ortadan kalktı. Partilerde lider sultası doğdu. Bu durum parti örgütlerinin güçlerini ve denetleme fonksiyonlarını zayıflattı.

Sonuçta halkla Meclis yabancılaştı. Halkla Meclis arasına engel konuldu, halkla Meclis arasına duvar örüldü.

Delegeler ya da tüm üyelerin katılımı ile yapılacak önseçimler demokrasiyi gerçekleştirecek ve Meclis’i halkla tekrar barıştıracaktır.

Seçim barajı konusuna gelirsek, Türkiye’de uygulanan yüzde 10 seçim barajı çok yüksektir. Seçimde eşitlik ve adalet ilkesini zedeliyor. Bunun “makul”, “akılcı”, “mantıklı” bir düzeye indirilmesi gerekiyor. Böylesi yeni bir düzenleme, Türk demokrasisinin geleceği açısından sayılamayacak kadar çok yararlı olacaktır.

Ana muhalefet partisi genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu önerilerinin AKP ve MHP tarafından olumlu karşılanacağı konusunda bir olasılık görmüyoruz. Ancak bu önerilerin tartışılması dahi, Türk siyasal yaşamının güçlenmesi yönünde önemli bir adım olacaktır.

Böylesi halka dönük ve demokrasiyi içselleştiren önerilerin CHP Genel Başkanı’ndan gelmesi, yakın gelecek demokrasi yaşamımız için bir umut vesilesi olarak kabul edilmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları